"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Dayı: “Erişilebilirlik insan hakkı meselesidir”

  • 7 Şubat 2022
Engelli Hakları Savunucusu Uzm. Eğitim Antropoloğu Seben Ayşe Dayı Belediye Gazetesi'ne görüşlerini aktardı

Türkiye’deki engellilik algısı sizce nasıl değiştirilebilir? Engelli bireylerin ötekileştirilmediği, ayrımcılığa maruz kalmadığı, toplumla bütünleştirici sosyal politikaların hayata geçirilmesi neden önemli?
      
SEBEN AYŞE DAYI:
Algının nasıl değiştirilebileceğini konuşmadan önce algıdaki sorunu tanımlamakta fayda var. Toplumumuzdaki mevcut engellilik algısına baktığımızda ataerkillikten gelen korumacı bir içgüdüyle beraber, düşüncede iyi niyetli olsa da, “yetersiz” ve “düşkün” bir engelli figürü yaratıldığını görebiliyoruz. Engellenen bireylerin Türk toplumunda bağımsız ve kendine yetebilen bir noktaya getirilmemesi, bireylerin ve ailelerinin bu konuda yeterli eğitime ve farkındalığa sahip olmamalarından kaynaklanıyor. Bu da bir kısırdöngüye sebep oluyor. Yani engellenen bireyler, aileleri tarafından yeterince bağımsız ve özgüvenli yetiştirilemiyor. Böyle yetiştirilmedikleri için toplumsal hayata katılım oranları düşüyor. Engellenen bireylerin aktif yaşama katılımında görülen bu düşüş, toplumda bağımsız ve güçlü engellenen karakterlerin var olamamasına neden oluyor. Bu karakterde engellenen figürler görülmedikçe, toplumun zihnindeki kalıplaşmış “yardım bekleyen” engelli figürü de değişmiyor.

Algı bu hâldeyken değişimin ilk adımı, çekirdek aileden ve okul öncesi eğitimden başlayarak bu farkındalığın kazandırılmasıyla atılabilir. Çocukluktan itibaren eşitlik bilinci yüksek ve kapsayıcı kültürün bir parçası olmayı bilen bireyler yetiştirdiğimizde bu korumacı algının da “bağımsız olarak birlikte yaşama” yönünde olumlu anlamda değişeceğini görebiliriz. Bu algıdaki olumlu değişim bize şunu öğretecek: Erişilebilirlik bir “medeniyet göstergesi” değil, insan hakkı meselesidir. Sosyal politikaların da engelli haklarını ve erişilebilirlik meselesini insan hakkı temelinden ele alması, atılacak her adımın somut, kapsayıcı ve sürdürülebilir olmasını sağlayacaktır.

“Erişilebilir Her Şey” adlı sosyal girişim çalışmanızda engelli bireylerin karşısına çıkan engelleri üç başlıkta topluyorsunuz: İletişimsel, içeriksel ve fiziksel engeller. Bu doğrultuda “engellenen bireyler” tanımlamasını yapıyorsunuz. Çalışmanızın içeriğinden, amacından ve bu engelleri ortadan kaldıracak çözüm önerilerinizden bahseder misiniz?

SEBEN AYŞE DAYI:
Biz, Erişilebilir Her Şey olarak bu yolculuğa çıkarken hayatımız boyunca yaşadığımız deneyimleri ve alanda topladığımız verileri belli bir sistematiğe göre kategorize ederek erişilebilirlik kavramına profesyonel bir bakış açısı getirmek istedik.

Dünyadaki erişilebilirlik standartlarını incelediğimizde birçok farklı alanda erişilebilirlik çözümlerinin geliştirildiğini gördük ve Erişilebilir Her Şey içinde erişilebilirlik kavramını üç ana grupta (iletişimsel, içeriksel ve fiziksel) toplamayı doğru bulduk. Bu üç bakış açısı üzerine kurulan Erişilebilir Her Şey, erişilebilir olmanız adına kullanıcı deneyimleri ve erişilebilirlik standartlarını gözeterek verdiği koçluk ve eğitimlerle spesifik çözümler sunar. Kurumların engellenen çalışanlarının ve müşterilerinin deneyimlerini erişilebilir şekilde baştan tasarlar. Peki bu üç ana başlık neleri kapsar?

İletişimsel dediğimiz alanda toplumun farklılıklara ve engelliliğe bakış açısını, yapılan çalışmaların hak temelli ve sürdürülebilir bir vizyonda uygulanıp uygulanmadığı gibi konuları ele alıyoruz.

İçeriksel alan dediğimizde ise, aslında üretilen tüm içeriklerin erişilebilirliğini kastediyoruz. Üretilen videoların, basılı materyallerin, ürün kılavuzlarının, internet sitelerinin, sosyal medyaların, aplikasyonların vb. tüm içeriklerin başta görme ve işitme farklılığı olmak üzere her engellenen grup için uygun bir şekilde düzenlenmesi olarak düşünülebilir.

Fiziksel erişilebilirlikle hepimizin aşina olduğu ama sanılanın aksine rampalardan, kılavuz yollardan daha fazla detayı içinde barındıran mekânlardan, ulaşım araçlarından, ürün tasarımlarından, yani yaşadığımız fiziksel dünyadaki bütün “şeyleri” kapsayan alandan bahsediyoruz.  

Çözüm önerilerine geçmeden önce erişilebilirliğin engelli ve engellenen kavramlarını nasıl etkilediğini açıklamakta fayda var. Genellikle resmî ve günlük kullanımda karşımıza çıkan “engelli” kavramı, BM Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmesi’nde şöyle tanımlanır: Toplumdaki diğer bireylerle eşit koşullar altında, topluma tam ve etkin bir şekilde katılımlarının önünde engel teşkil eden uzun süreli fiziksel, zihinsel, düşünsel ya da algısal bozukluğu bulunan kişilerdir. Geçtiğimiz on yılda Almanya’dan çıkan, farklı milletler tarafından farklı biçimlerde kullanılmaya başlanan, görece yeni bir tanım olan “engellenen” ya da “engellenmiş birey”, sosyal-toplumsal mekanizmaların erişilebilirlik düzenlemelerini uygulamaması sonucu bilgiye, eğitime, politikaya, hukuki haklara vb. ulaşamayan fiziksel, duyusal, bilişsel ve ruhsal farklılıklara sahip kişileri tanımlar. Bizim kullandığımız “engelli” tanımında kişinin topluma katılmasının önündeki sorunlar onun yetersizliklerine bağlanır. “Engellenen birey” tanımında bu sorun, toplumun ve toplumsal mekanizmaların erişilebilirliği tam olarak uygulamamasından kaynaklanır.

Bu perspektiften baktığımızda erişilebilirliğin kişileri haklarına ulaştıran ve bağımsız kılan yegâne çözüm olduğunu söyleyebiliriz. Buna bir örnek vermek gerekirse, başlangıcı ve sonu doğru eğimle bitirilmemiş, üzerinde tehlike arz eden birçok tabela vb. nesne bulunan bir kaldırım düşünün. Bu kaldırım hem tekerlekli sandalye kullanıcıları hem de görme farklılığı olan bireyler için erişilebilir değildir. Bu noktada “engelli” olanın bireyler değil, kaldırım olduğunu açıkça görebiliriz. Böylece kaldırımları standartlarına uygun şekilde tasarlayıp inşa ettiğimizde kişilerin “engellerini” değil, kaldırımların “kendi engellerini” ortadan kaldırarak bağımsız ve aktif günlük yaşama katılımın önünü açarız. Özetle, toplumsal yaşamın tüm alanlarında erişilebilirliği sağladığımızda engellilik de ortadan kalkacak.

Eşit yurttaşlık ve kent hakkı bağlamında engelli bireylere yönelik erişilebilir hizmetlerin kapsamı sizce nasıl olmalı? Bu süreçte yerel yönetimler nasıl bir rol üstlenmeli?

SEBEN AYŞE DAYI
: Hizmetlerin dönüşümünden bahsettiğimiz noktada bu dönüşümün doğru ve nitelikli bir biçimde gerçekleşebilmesi için belediyelerin erişilebilirlik kültürünü benimsemesi ve tüm altyapı sistemlerinde bunu uygulaması gerekiyor. Bu kültür dönüşümünün hayata geçirilebilmesi için doğru profesyonel desteği almak ve bu desteği veren kurumlarla beraber çalışmak, belediyelerin bu alandaki vizyonunu yeni bir noktaya taşıyacaktır.

Kültür dönüşümünün gerçekleşmesinden sonra beklentimiz, bütün belediyelerin Erişilebilir Her Şey’in kuruluş vizyonunu da oluşturan “bizim için bizsiz asla’’bilinciyle yola çıkması. Daha fazla sayıda engellinin istihdam edilmesi başta olmak üzere engellenen bireylerin hem erişilebilirlik ve engellilik adına atılacak adımlarda karar alıcıları fikir açısından etkilemesi hem de karar alıcı pozisyona getirilmesi gerekiyor.

Engellilik ve erişilebilirlik alanında hak temelli politikalar üretirken bu politikaların akut çözümler sunmamasına ve geçici projeler olmamasına dikkat edilmesi de bu vizyonun en önemli yapı taşlarından biridir. Erişilebilirlik ve engellilik, belediyelerin faaliyet gösterdiği tüm alanlarda fikir ve uygulama boyutlarında tasarlanırken, daha kapsayıcı bir sonuç almak için sürece halk ve sivil toplum örgütleri de dahil edilmelidir.

Kentsel alanlar ve mekânlar oluşturulurken nelere dikkat edilmeli? Yerel yönetimler, sivil toplum ve gönüllü kuruluşlar arasındaki işbirliği sürecinde hangi kriterler göz önünde tutulmalı?

SEBEN AYŞE DAYI:
Katılımcı bir politika uygulamak ve kentlerin tasarımından itibaren engellenen gruplarla bir arada yaşadığımızı unutmadan aksiyon almak, bu alandaki en doğru tavır değişikliği olabilir. Engellenen bireylerin kullanıcı deneyimleri ve erişilebilirlik standartları bir arada ele alındığında erişilebilir kentlere ulaşmamızın önünde hiçbir “engel” kalmıyor. Sivil toplumla işbirliği, katılımcı politikalar oluşturmak için oldukça önemli. İşbirliği noktasında beraber çalışılacak STK’ların erişilebilirlik ve engellilik konularına hak temelli bir perspektiften bakması, engellenen bireylerin toplumsal hayata aktif ve bağımsız katılımını savunması da en önemli kriterlerden biri. İşbirliklerinin geçici ve “göstermelik” projeler için yapılmaması gerekiyor. Uzun soluklu, yıllarca faydalanabileceğimiz sürdürülebilir projelerin hayata geçirilmesini önemsiyoruz.

Seben Ayşe Dayı kimdir?

Yeditepe Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nü birincilikle bitirdi. Aldığı başarı bursuyla aynı üniversitede İngilizce Antropoloji Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. Uzmanlaştığı iki alanda da eğitimle ilgili çalışmalar yürüttü. Radikal Gazetesi eğitim departmanında Umay Aktaş’la bir dönem staj yaptı. Okulun yayın organlarında eğitim ve kültür-sanat alanlarında haberler yaptı. Yüksek lisans programına başladığı yıl alternatif eğitim ve Reggio Emilia yaklaşımıyla tanıştı. İki yıl boyunca farklı okullarda Reggio Emillia felsefesi ve “çocuk ve engellilik algısı” üzerine farkındalık çalışmaları yürüttü. Yüksek lisans tezi, Türkiye’de alternatif eğitim uygulayan okul kültürleri üzerineydi. Başka Bir Okul Mümkün Derneği içinde kurulan Mutlu Keçi İlkokulu’nda altı aylık bir alan araştırması yaptı. 2017 Haziran ayında İtalya’da Loris Malaguzzi International Centre 4th International Summer School’a katıldı. 2018 yılında Serim Yarar, Hale Yıldız öncülüğünde Erişilebilir Her Şey’i kurdu. Erişilebilir Her Şey, farklı sektörden kurum, marka ve etkinliğe erişilebilirlik anlamında danışmanlık vererek büyümeye devam ediyor. İstanbul Havalimanı Müşteri Deneyimi Ekibi’nde “Erişilebilir Havalimanı” projesine katkı sağlıyor.


Önerilen Haberler