YÜKLENİYOR
SODEMSEN Genel Sekreteri Cahit Korkmaz "Türkiye’de Engelli Bireylerin Sorunları" üzerine yazdı.
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün 2002 Aralık ayında yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, engelli nüfusun toplam nüfus içindeki oranı %12.29’dur. Ülkemizde 8.431.937 (%12.29) kişi engelli olarak yaşamını sürdürmektedir. Bu oranın %7.092’sini erkekler, %5.022’sini de kadınlar oluşturmaktadır.
Türkiye’de engelli bireylerin yaşadığı sorunlar şu şekilde sıralanabilir:
Erişilebilirlik/Ulaşılabilirlik: Engelli bireylerin kent yaşamında sunulan tüm hizmetlerden (ulaşım, eğitim, sağlık, kültür-sanat, spor, istihdam vs.) engelli olmayan bireylerin yararlandığı gibi eşit şekilde yararlanması gerekir. Yerel yönetimler, kent mekânının şekillenmesinde önemli bir role sahiptir. Kentsel mekânlarda, alanlarda ve hizmetlerde erişilebilirliğin/ulaşılabilirliğin sağlanması önemlidir. Erişilebilirlik, herhangi bir ürünün, hizmetin, teknolojinin ya da ortamın engelliler ve yaşlılar dahil olmak üzere herkes tarafından ulaşılabilir ve kullanılabilir olmasını ifade etmektedir. Ülkemizde 2014-2019 yılları arasında erişilebilirlik belgesi alan bina sayısı 383, açık alan sayısı 9, toplu taşıma aracı sayısı 504’tür. Son beş yılda sadece 895 erişilebilirlik belgesi verilmiştir.
Engelli İstihdamının Az Olması: Çalışma hakkı, uluslararası belgelerde ve ulusal mevzuatta yer almaktadır. En önemli insan haklarından biridir. Yaşamın devamlılığını sağladığından diğer hakların da kullanılabilmesine olanak tanır. Çalışma hakkından yoksun kalan birey, diğer haklarının birçoğunu kullanamadığı gibi, toplum içinde kendisine itibarlı bir yer de edinememektedir. Dolayısıyla etkin ve eşit yurttaş olamamaktadır. Engelli bireylerin göz ardı edilmesinde ve yok sayılmasında, üretim süreçleri dışında kalmalarının payı büyüktür. Engelli bireyler, çalışma hakkını kullanamadıkları için bakıma muhtaç kişiler olarak görülmüşlerdir. Bütün bu olumsuz değer yargılarının değiştirilmesi, engelli bireylerin eşit ve etkin yurttaş kimliği kazanabilmesi için çalışma hakkı oldukça önemlidir.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Mart 2021 Engelli ve Yaşlı İstatistik Bülteni’ne göre, engelli nüfusun %22.1’i işgücüne katılmaktadır. Engelli bireyleri çalıştırmakla yükümlü işyeri sayısı 2021 yılı Ocak ayı itibarıyla kamuda 1.148, özel sektörde 14.287’dir. Çalıştırmakla yükümlü olunan engelli birey sayısı 2021 yılı Ocak ayı itibarıyla kamuda 17.021, özel sektörde 92.231’dir.
Ailelerin Eğitim Süreçlerine Yeterince Katılmaması: Ev ortamı, çocukların gelişiminde oldukça etkilidir. Bu nedenle gelişim geriliği olan çocukların ailelerinin rolleri önemlidir. Aile katılımı, anne ve babaların, çocuklarının gelişimine ve eğitimine katkıda bulunmaları için düzenlenmiş etkinliklerin bütünüdür. Kaliteli bir eğitime ulaşmak için öğretmen-veli işbirliğine, tarafların birbirleriyle açık iletişim kurmasına ve çocukların öneminin kavranmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Çocukların ilk eğitimcilerinin anne ve babaları olduğu görüşünden hareketle ailelerin, çocuklarının eğitimini desteklemesini ve katkıda bulunmasını sağlamak üzere sistematik bir eğitim veren kurumla evdeki eğitimi bütünleştiren bir yaklaşım sergilenmelidir. Aile katılımı, çocukların öğrenme deneyimlerini ve başarılarını geliştirmektedir. Öğretmen ve aile işbirliği, çocukların başarısını ve sorumluluk duygusunu etkilemektedir. Aileler, aynı amacı gerçekleştirmeye çalışan ortaklar olarak görülmelidir.
Kapsayıcı Eğitim Ortamlarının Engelli Bireyler İçin Uygun Olmaması: Kapsayıcı eğitim, tüm çocukların gelişimsel, sosyo-kültürel ve bireysel ihtiyaçları doğrultusunda eğitim almalarını amaçlayan bir süreçtir. Çocukların nitelikli bir eğitime erişmesi, eğitime katılım oranının artırılması ve ayrımcılığın azaltılması, kapsayıcı eğitimin temel hedeflerindendir. Kapsayıcı eğitim; çocukları etiketlenme ve sınırlı etkileşim gibi olumsuz durumlardan korumaya imkân tanır, öğrenme süreçleri için çocuklara uygun ortamlar oluşturur, çocukların toplumsal hayata katılmasını kolaylaştırır ve toplumsal bütünleşmeye katkı sağlar.