"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Gökçen: “Türkiye’yi gençlerle birlikte yeniden inşa edeceğiz”

  • 14 Mart 2022
CHP Gençlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

Eğitim sistemindeki problemler, siyasi kutuplaşma, pandemi dönemi ve ardından başlayan derin ekonomik kriz, Türkiye’de gençleri işsizlikle, yoksullukla, barınma sorunuyla ve geleceksizlikle karşı karşıya bıraktı. Nitelikli, erişilebilir bir eğitim ve genç istihdamı için kapsayıcı, katılımcı sosyo-ekonomik politikalar hangi kriterler doğrultusunda yapılandırılmalı?
GÖKÇE GÖKÇEN:
Şüphesiz, gençler açısından en zorlu dönemlerden birini yaşıyoruz. Üst kuşaklar bize yıllarca, “Siz bilmezsiniz, siz şanslısınız, elinizde her türlü imkân var, biz çok zorluk yaşadık,” diye hikâyeler anlattılar, hâlâ anlatıyorlar. Fakat Türkiye’de yaşayan gençlerin görmediği bir tek uzaylı istilası kaldı neredeyse. Saydığınız sorunlar, iktidar baskısıyla, vizyonsuzluğuyla birleştiğinde çok boyutlu bir meseleyle karşı karşıya kaldığımızı anlıyoruz. Bu nedenle yalnızca birkaç noktayı belirteceğim.

Sorunları muhatabıyla konuşmak ve muhatabıyla birlikte çözüm bulmaya çalışmak, en temel ve eksik bırakılan konulardan biri. Bugünlerde daha popüler olan “katılımcılık” ve “kapsayıcılık” kavramlarının içi doldurulmadığında yalnızca bir dekor hâline geliyor. Nasıl? Örneğin, eğitim sistemini ve ekonomiyi gençler olmadan konuştuğunuzda, hatta “Halk bunu istiyor,”, “Toplum şöyle söylüyor,” derken aklınızdaki “toplum” ve “halk” algısı yalnızca 50 yaş üstü erkekleri içeriyorsa, buradan bir çözüm çıkması mümkün değil. Biz, gençleri ilgilendiren bütün politikalarımızı konunun muhatabı olan gençlerle birlikte belirliyoruz.

Sosyal hakları ve örgütlü toplumu esas alan bir bakış açısına ihtiyacımız var. Yalnızca maddi imkânlara sahip olanın eğitim alabildiği, kendini geliştirebildiği, belli “network”lere erişebildiği bir yerde sadece liyakatten söz ettiğinizde önemli bir noktayı eksik bırakırsınız. Ekonomik eşitsizlikleri ortadan kaldırma ve halkın ürettiği zenginliği bir avuç şirketin cebine koyan düzeni değiştirme iradesini göstermek gerekiyor. Eğitimde, ekonomide, insan haklarında bu gerçekliği esas almak şart. Biz, gerçek anlamda sosyal devlet kurma ve yoksulluğu bitirme iradesiyle hareket ediyoruz.

Çözümün siyasette olduğunun bilincinde olmak da hayati. Bugün içi boş, akademisyensiz, kütüphanesiz binalara üniversite deniyorsa, bu bir siyasi tercih. Her gün kadınlar öldürülürken İstanbul Sözleşmesi feshediliyorsa, bu bir siyasi tercih. Genç işsizliğinin çözümü için hiçbir adım atılmıyorsa, 128 milyar dolar gibi gözümüzde bile canlandıramayacağımız bir para eritiliyorsa, işsiz gence üç kuruş destek bile verilmiyorsa, bu bir siyasi tercih. Yani sorunları yaratan siyasi tercihlerse, çözüm de ancak siyasetin kendisinde olabilir. Biz, gençlerin hayallerini çalanların hoşuna giderek, onların bize çizdiği sınırlar içinde kalarak geleceğimizi geri alamayız.

Otoriter siyasi kararlar, liyakatten uzaklaşan istihdam süreci ve toplumsal sınıflar arasındaki gelir adaletsizliği nedeniyle gençler artık Türkiye’de yaşamak istemiyor. CHP’nin eğitimde ve istihdamda yapılmasını önerdiği reform çalışmaları nelerdir? Gençlik örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının araştırmaları/önerileri göz önünde bulunduruluyor mu?
GÖKÇE GÖKÇEN:
Beyin göçü, üzerinde en fazla çalıştığımız konulardan biri. Çünkü bir gencin doğduğu, büyüdüğü, ailesinin ve arkadaşlarının olduğu, çok sevdiği ülkesini terk etme kararı alması öyle kolay olmuyor. Her şeyden vazgeçip sıfırdan, hatta bazen 1-0 geriden başlıyorsunuz.

Beyin göçünün yanında gençleri ilgilendiren bütün konularda net bir çalışma düzenimiz var: Gençlik konusunda çalışan araştırmacıların ve akademisyenlerin görüşlerini, raporlarını ve eserlerini yakından takip ediyoruz. Gençlerin örgütlenmesini destekliyoruz. Üniversite kulüplerinden gençlik platformlarına, demokratik kitle örgütlerinden mesleği ya da yaşam şartları gereği örgütlenememiş gençlerle yaptığımız anonim görüşmelere kadar her aşamada Türkiye’nin iyiliği için çalışan insanların birikiminden faydalanıyoruz. Eğitimdeki niteliksizlik, siyasi iktidarın kendi görüşlerini ve inancını dayatması, istihdamdaki plansızlık, özgürlüklerin baskılanması, özellikle ifade özgürlüğünün tanınmaması, genç kadınlar açısından kadına yönelik şiddet ve taciz, Türkiye’yi terk etme sebepleri arasında öne çıkan başlıklar.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak eğitim sistemini baştan aşağı değiştireceğiz. Bilimsel verileri ve çalışmaları esas alacağız, dünyadaki iyi örneklerin Türkiye’ye uyarlanmasını sağlayacağız. Bu çalışmayı eğitim alanında çalışan uzmanlarla, öğrencilerle, velilerle, yani konunun paydaşlarıyla birlikte yapacağız. Nitelikli, erişilebilir ve bilimsel bir eğitim sistemi kuracağız. İhtiyaç duyulan bütün öğretmen atamalarını yapacağız. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesini artıracağız. Üniversitelerde yönetici kadroların üniversite bileşenleri tarafından seçilmesini sağlayacağız. YÖK’ü kaldıracağız, üniversitelerin mali, idari ve bilimsel özerkliğini tanıyacağız. Barış akademisyenlerini görevlerine iade edeceğiz, görüşlerinden dolayı hiçbir akademisyenin sansürlenmediği bir düzen kuracağız. KYK borçlarının faizlerini sileceğiz, kredilerin geri ödemelerini gençler ancak asgari ücretin üzerinde sigortalı bir işe girdiğinde almaya başlayacağız. İşsiz genci hayata borçlu başlatmayacağız.

Ekonomi konusunda dört bölümden oluşan bir strateji yürüteceğiz. Birincisi, hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi ve insan haklarını esas alacağımız yeni bir sisteme geçeceğiz. Özellikle genç girişimcilerin iş yapmasına ve vizyonlu projelere engel olan hukuksuzluğu ortadan kaldıracağız. İkincisi, güçlü bir sosyal devleti kuracağız. “Aile Destekleri Sigortası” projemizle Türkiye’de kimse açlık sınırının altında yaşamayacak. Örgütlü toplumu ve sendikalaşmayı destekleyeceğiz. Eğitim, sağlık, barınma gibi temel hakları koruyacağız. Üçüncüsü, üreten bir Türkiye yaratacağız. Unutmayalım, cumhuriyetin ilk yıllarında uçak üretip dünyaya satan bir ülkeydik. Üniversitesinden fabrikasına, girişimcisinden ev içi emeğe kadar her alanda üretim ekonomisine geçeceğiz. Dördüncüsü, sürdürülebilirlik ilkesini esas alacağız. İklim krizi gerçeğinin farkında olan, iklim adaleti ve sosyal adalet ilkeleri doğrultusunda geleceğin ekonomisini tasarlayan bir anlayışımız olacak. Kişilerin değil, kuralların ve kurumların değerinin bilinciyle kurumsallaşmayı getireceğiz.

Son yıllarda gençler arasında yaygınlaşan madde bağımlılığı önemli toplumsal sorunlardan biri. Madde bağımlılığını önlemeye ve rehabilite etmeye yönelik yapılan çalışmalar yeterli mi? Bu konuda yerel yönetimlerin alabileceği inisiyatifler sizce nelerdir?
GÖKÇE GÖKÇEN:
Ne yazık ki, madde bağımlılığı ilkokul çağına kadar inmiş durumda. Bu sorunun son zamanlarda bu kadar artmasının nedeni, yoksulluk ve geleceksizlik. Karnını doyuramayan, iş bulamayan, eğitim alamayan, toplumda saygınlığının olmadığını hisseden gençler, sorunlardan kaçmak için uyuşturucuya başvuruyor. Okulun önünde, sokağın başında bu maddeleri ucuza alabildiğinde geri dönülmesi zor bir yola giriyorlar. Elbette bunda merkezî yönetimin payı çok büyük. Çünkü madde bağımlılığıyla mücadele için seferberliğe ihtiyaç var. Uyuşturucu baronlarıyla iş tutarsanız, yoksullukla mücadele etmek yerine yoksulluktan faydalanırsanız, alkollü içecekleri yüksek oranda vergilendirirseniz bu seferberliği başlatamazsınız. Fakat yerel yönetimlerin de yapabileceği şeyler var. Öncelikle ilgili bölgede durum tespiti ve veri çalışması yapmak gerekiyor. Bu bağımlılık hangi mahallede ve hangi sebeple yaygınlaşmış? Kimler hangi bağlantılarla bu yasadışı ticaretin bir parçası? Çocukların aileleri ne düşünüyor? Bunların tümünü tespit etmek hayati önemde, çünkü sorunu çözmek için sebepleri ortadan kaldırmak gerekiyor. Meslek eğitimler vermek, işverenle iş arayanı buluşturan istihdam ofisleri oluşturmak, ücretsiz kurslar açmak, rehabilitasyon merkezleri kurmak ya da bunları desteklemek, madde bağımlılığıyla yerelde mücadele için son derece faydalı projeler.

Türkiye’de gençler, gençlerin fikirleri ve beklentileri gerçek anlamıyla dikkate alınıyor mu? Gençlerin siyasete daha fazla katılması nasıl sağlanabilir?
GÖKÇE GÖKÇEN:
Türkiye’de gençler dikkate alınmıyor. Önceki yanıtlarımda söylediğim gibi, bir sorunu çözmeye çalışıyorsanız, bunu o sorunun muhatabıyla birlikte yapmak zorundasınız. Yoksa zaten insanların ne yaşadığından haberiniz dahi olmaz. Geçmişte, 30’lu yaşlarda bakanlar, büyükşehir belediye başkanları gören ülkemizde her nasılsa bugün 50 yaşındaki siyasetçilere bile “genç” deniyor. Bu aldatmaca sürdükçe milyonlarca gencin güvencesizliği siyasetin temel konusu olamaz.

Ne yapmalı? Öncelikle bütün mazeretler bir kenara bırakılmalı, gençler siyasi özne hâline getirilmeli. Biz, bunu ilçe, il ve genel merkez yönetimlerimizde, yani her kadememizde %20 gençlik kotası uygulayarak yapıyoruz. Fakat bu tek başına yeterli değil. Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunun farkındayız: Gençlerin örgütlenmesinin önünde engeller var. Lise ve üniversitelerde siyaset yasağı adı altında iktidar propagandasından farklı bir görüşe yer verilmediği, fişlemenin had safhada olduğu ve işsizlik kaygısının ön plana çıktığı bir dönemdeyiz. Aynı zamanda siyaset kurumu uzun yıllar boyunca gençlere güven vermediği ve gençleri dışladığı için bu sisteme dahil olamayan gençler çoğunlukta. Bu nedenle meslek gruplarıyla, ortak sorunları yaşayan gruplarla çalıştaylar ve toplantılar düzenliyoruz. Kısırdöngüye giren sorunları derinlikli konuşabilmek için kapalı toplantılar yapıyoruz. Bu çalışmaların sonuçlarını partimizin her kademesiyle paylaşıyoruz.

Türkiye’de gençlerin örgütlenmesini, farklı düşünceleri ifade edebilmesini, eleştirmesini mümkün kılmak ve samimi bir siyaset anlayışını benimsemek gerekiyor. Gençler büyük sözler duymak değil, gerçekçi ve işini ciddiye alan, ciddiye aldığını da hissettiren, gençleri eşiti olarak gören bir anlayış istiyor. Net bir siyaset istiyorlar. Bunu sağladığımızda daha fazla katılım olduğunu görüyoruz.

“Gençlik” sadece bir kavram ve oy potansiyeli olarak mı görülüyor? Türkiye siyaseti uzun vadede gençlerin adalet, eşitlik, demokrasi, düşünce özgürlüğü, liyakat dahilindeki tüm toplumsal taleplerini sizce karşılayabilecek mi?
GÖKÇE GÖKÇEN:
Yıllarca gençlere hiçbir faydası olmayanlar, oy potansiyelini görünce birkaç göstermelik çaba içine girdi tabii ki. Bu çabalar, önceden belirlenmiş sorularla övgü dolu toplantılar, önceden çekilmiş canlı yayınlar, Z kuşağını ikna etmek için ailelerini görevlendirmek gibi gülünç olaylardan ibaret kaldı. Fakat Türkiye bu vasatlığa mahkûm değil, köklü bir değişim kapıda. Bu değişimin mimarı, ilk kez oy kullanacak gençler olacak. Gençler yalnızca oy kullanmayacak, aynı zamanda siyasetin bir parçası ve öznesi olacak. Eleştirilebilir ve eleştirilerden ders çıkaran bir anlayış iktidara geldiğinde bütün toplumsal talepler ivedilikle karşılanacak. Yurt sorununu bir yıl içinde çözeceğiz. İktidarımızın ilk haftasında İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olacağız. Rektörlük seçimlerini getireceğiz. Eğitim sistemini bilimsel bir anlayışla baştan aşağı değiştireceğiz. Sansürü kaldıracağız. Halkın ürettiği zenginliği kişilere, vakıflara, derneklere, şirketlere değil, halka vereceğiz. “Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir” anlayışını kabul edeceğiz. Hiç kimseyi geride bırakmayan bir sistem mümkün ve bu sistemi gençlerle birlikte inşa edeceğiz. Geleceğimizi geri alacağız. Bu taleplerin karşısında, çağın gereklerinin önünde duranlar kaybedecek ve yaralarımızı birlikte saracağız. Kolay olacağını kimse iddia edemez, ama bu iradeyi örgütlü bir şekilde ortaya koyduğumuzda başaramayacağımız hiçbir şey yok.


Önerilen Haberler