"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Tığlı: “Gençler için istihdam stratejileri oluşturulmalı”

  • 21 Mart 2022
CHP Giresun Milletvekili Necati Tığlı Belediye Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulundu.

Sizi tanıyabilir miyiz? Siyasete giriş nedeniniz neydi?
NECATİ TIĞLI:
1983 yılında Giresun’da doğdum. İlk, orta ve lise eğitimime Giresun’da devam ederken esnaflık yaptım. Yani hem okula gittim hem de çalıştım. Hayat pek kolay değildi, ama hayatı erken tanımak avantajlıydı. Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdim. Aysun Tığlı’yla evliyim ve Feryal adında bir kızım var.

Siyasete giriş nedenim, ülke sorunlarının çözümü için siyasi kadrolarda yer almak gerektiğini düşünmemdi. Bu düşünce beni partimin örgütüyle kaynaştırdı. Çalışmalarıma 2012 yılında CHP Giresun İl Yönetim Kurulu üyesi seçilerek başladım. Daha sonraki süreçler beni hep daha ileri gitmem için teşvik ediyordu. Dolayısıyla 2014 yılında CHP İl Başkan Yardımcılığı, 2015-2018 yılları arasında CHP Giresun İl Başkanlığı yaptım.

Tüm alanlarda hizmet üreten, sorunları tespit edip dile getiren mekanizmanın özellikle iktidar partisi döneminde ortadan kaldırıldığını, yağma edildiğini ya da kişisel menfaat ekseninde kullanıldığını görüyoruz. Bu nedenle her vatansever yurttaşın yeniden siyasetin asıl öznesi olması için çaba sarf etmesi ve görev bilinciyle sürece katkı sunması gerektiğine inandım. Özellikle ilimizin sorunlarının çözülmesi için siyasi kadroların yeterince çözüme odaklanmaması, bu sorunları mecliste dile getirememesi beni siyasete iten, yönlendiren en önemli etkenlerden biri oldu ve 24 Haziran 2018’de yapılan genel seçimde Giresun milletvekili seçilmeme imkân verdi.

Çocukların daha demokratik, özgürlükçü ve hukukun egemen olduğu bir Türkiye’de gelecek kaygısı yaşamadan büyümesini, emeklilerin ve yaşlıların çalışmak zorunda kalmamasını istiyorum. Gençlerin daha özgürlükçü ve modern bir eğitim ortamında yetişmesi, dünya ülkelerindeki akranlarının gıptayla baktığı birer bilim insanı, eğitimci, yazar ve akademisyen olması için Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği çağdaşlığı kendime şiar edinerek siyasetin içinde olmaya karar verdim.

Hedeflerime ulaşmak için gayret ediyorum. Başaramazsam bile gelecek kuşakların hafızasında iyi bir örnek olarak yer almayı ilke edindim. Bu uğurda sosyal hayatımdan, iş hayatımdan, eşimden, biricik kızımdan, yani aile hayatımdan fedakârlık yapıyorum. Giresun’a, hayallerimdeki Karadeniz’e ve dört bir yanı cennet vatanımın güzel insanlarına hizmet etmeye devam ediyorum ve devam etmekten yorulmayacağım.

Türkiye’de demokrasinin, hukukun, adaletin ve yargı bağımsızlığının tekrar inşa edilmesi için sizce neler yapılmalı? Güçlendirilmiş parlamenter sistemin uzun vadede Türkiye siyasetine katkısı ne olacak?
NECATİ TIĞLI
: Demokrasinin, adaletin, hukukun ve yargının birbirini tamamladığını bir kez daha anımsamalıyız. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte bu değerleri kazanmak için nasıl mücadele edildiğinin ve çalışıldığının altını çizmeliyiz. Bu uğurda yitirdiğimiz demokrasi şehitlerini unutmamalıyız.

Yargının bağımsız ve tarafsız olmasının yolu demokrasiden, adalet anlayışıyla bütünleşen hukuk devleti olma ilkesinden geçiyor. Yargının bağımsız olması gerektiğine inanan yargıç, adalete ve hukuk anlayışına emanet ettiği vicdanı dışında hiçbir makamın baskısına kapılmayacak şekilde mutlak bağımsız olmalıdır. Adalet ancak o zaman tecelli edecektir. Hukuk devleti olmak için önce vicdanda adaleti sağlamak gerekir. AKP iktidarının kadro harekâtıyla yargı, düğmesiz cüppelerden bağımsızlığı aldı, faşizan bir şekilde saraya bağladı ve tek adama itaat etsinler diye cüppelere düğme iliştirdi.

Tam demokratik ve özgür bir adalet anlayışına, hukuk düzenine, yargı bağımsızlığına ulaşabilmek için öncelikli işimiz, adalete, özgürlüğe ve insan haklarına inanan kişileri devleti yöneten kadrolara getirmektir. Devlet bürokrasisi de aydınlanmaya ve bilime inanan kişilerden oluşmalıdır. Eğitim kurumları ve akademinin merkezi olan üniversiteler, Atatürk ilke ve inkılaplarını, modern demokrasiyi, bilimi ilke edinen, bu ülkeyi seven vatanseverlerle yeniden yapılandırılmalıdır.

Hâkimler, Anayasa’da belirtilen yaş şartlarından önce emekliye ayrılmamalı, hâkimlerin özlük haklarına, atamalarına, yükselmelerine hiçbir siyasi makam tarafından müdahale edilmemelidir. Hâkimlerin kişiliği, kültürü ve siyasi görüşü hiçbir şekilde ön plana çıkarılmamalıdır. Ayrıca AKP iktidarı tarafından sadece ev kadınlığına layık görülen kadınlar hem bürokraside hem eğitimde hem sahada hem de siyasal alanda daha aktif olmalıdır.  Hukuk devleti ilkeleriyle demokrasinin güvence altına alınması, adaletle taçlandırılması, hak ve özgürlüklerin korunması, eşitlik ilkelerinin kanun önünde hayata geçirilmesi ancak ve ancak bağımsız, tarafsız yargı erkinin varlığıyla mümkündür. Bu sayede Türkiye’de bağımsız yargıyı yeniden inşa etmek mümkün olacaktır. Bu nedenle Türkiye’yi insan haklarına, özgürlüklere, demokrasiye ve hukuka inanan kişiler yönetmelidir. O kişi de, bu ülkedeki haksızlıklara, hukuksuzluklara, adaletsizliklere dur demek için Ankara’dan İstanbul’a “Adalet Yürüyüşü” başlattığı için dünya siyasi tarihine geçen Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Güçlendirilmiş parlamenter sistemin ne olduğunu daha iyi anlamak için 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren uygulanmaya başlayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ve bu ucube sistemden önceki Türkiye’nin nasıl yönetildiğine bakmak gerekir. Ülkeyi savuran, çaresiz bırakan bugünkü sistemi hiç irdelemek istemiyorum. Her şey ortada. Her şeyi bildiğini söyleyen ama aslında hiçbir şey bilmeyen tek bir adam, tüm kurumları hiçe sayarak 1.400 yıllık bir devleti yönetmeye çalışıyor.

Meclis, cumhuriyetin altın anahtarını elinde tutan, “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir,” diyen yüce bir kurumdur. Denetleme yetkisi gasp edilen meclisin yeniden güçlendirilmesi ve aktif hâle getirilmesi gerekmektedir. Cumhuriyet kazanımlarının ve laik idare yönetiminin gelecek nesillere aktarılması için güçlü bir meclis şarttır. Komisyon çalışmalarından tutun da, kürsüdeki konuşma sürelerine kadar yeni nesil bir meclis iç tüzüğü artık kaçınılmaz olmuştur. Siyasi kişiliklerin varlığını garanti altına alan çalışmalardan ziyade her partinin önce yurttaşlara sonra birbirine karşı olan sorumluluğunu perçinleyen bir yapının oluşturulması gerekmektedir. Bu, cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokratik, özgür, şeffaf, hesap verebilir, adil, insan haklarına saygılı ve her alanda kalkınmayı hedefleyen bir modelin hayata geçirilmesine katkıda bulunacaktır.

Türkiye’deki siyasi ve ekonomik krizden en fazla etkilenen toplumsal kesimlerin başında gençler geliyor. Gençlerin yaşadıkları sorunlara, genç işsizliğine ve yoksulluğuna çözüm üretmek için geliştirilecek sosyal politikaların kapsamı nasıl olmalı?
NECATİ TIĞLI:
Genç nüfus potansiyeliyle önemli bir avantaja sahip olan Türkiye gibi ülkelerde genç işsizliği öncelikli bir sorundur. Genç işsizliğinin, yetişkin işsizliğinin yaklaşık iki katı olması, sorununun hangi boyutta olduğunu ortaya koymaktadır. İktisadi ve sosyal açıdan bakıldığında işsizlik, birçok olumsuzluğu bünyesinde barındıran ve etkileriyle küresel boyuta ulaşan bir sorundur. Genç işsizliği hem bireysel hem de toplumsal açıdan gençlerin sosyal ve kültürel kimliğini şekillendiren, yaşamlarını ve politik anlayışlarını belirleyen, bağımsızlıklarını ve gelirlerini etkileyen düzenlemeleri etkisi altına almaktadır. AB ülkelerinde gençlere verilen eğitimin kalitesi arttıkça, işsizlik oranları düşmektedir. Oysaki bu durum ülkemizde tersine işliyor ve gençlerin işsizlik sorununu çözmek için eğitimin tek başına yeterli olmadığı biliniyor.

15-24 yaş arasındaki gençlerin istihdam edilmesi için istihdam stratejisi oluşturulmalıdır. Bu strateji doğrultusunda genç işsizliğiyle mücadele edilmelidir ve ulusal politikalar hayata geçirilmelidir. Kırılgan ve üretimden uzak ekonomilerde işe alımların yavaşladığı gerçekliği kabul edilerek güçlü, üretebilen ve bağımsız ekonomi modelleri benimsenmelidir. Enflasyonun düşmesi, ülkeye katma değerli yabancı sermayenin girmesi ve emek piyasalarındaki sorunların çözülmesi, genç istihdamına katkıda bulunacaktır.

Gençleri yatırım yapmaları için teşvik etmek, uzun vadede düşük faizle verilen kredilerin önünü açmak, yapılan işler için alım garantisi vermek ve üretimi birlikte planlamak, genç işsizliğini azaltacaktır. Genç işsizliğinin önüne geçmenin bir diğer yolu da, emek piyasalarının ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmemiş bir eğitim sistemini hayata geçirebilmektir. 


Önerilen Haberler