"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Yaşlı Bakım Modelleri ve Finansman

  • 28 Mart 2022
CHP PM Üyesi Aylin YamanYaşlı Bakım Modelleri ve Finansman üzerine yazdı.

Yaşlanma, özellikle son on yıldır ekonomik ve sosyal politikaların merkezine oturdu, hak temelli, sürdürülebilir ve bütüncül bakış açısı gerektiren bir kavram olarak gündemde yerini aldı.  Sağlık hizmetlerinin ve sosyal hizmetlerin adil olarak dağıtıldığı, insan onuruna yakışan bakım modellerinin uygulandığı, kuşaklararası dayanışmanın var olduğu, yaşa bağlı ayrımcılığın (yaşçılık) ve yoksulluğun diğer yaş gruplarına göre daha derin hissedilmediği bir toplum yaratmak mümkün iken, hazırlıksız yakalanan ya da konuya öncelik tanımayan toplumlar, göz ardı ettikleri konunun ne kadar önemli olduğunu fark ettiklerinde çoğu zaman, “artık çok geç” noktasına ulaştılar.

Türkiye, son yirmi yılda giderek yaşlanan bir toplum. İnsana ve altyapıya yeterince kaynak ayrılmadan,  nüfusun %9.1’inin 65 yaş ve üstü oluşuyla, “ yaşlı bir toplum” statüsüne geçildi. Maalesef aynı duyarsızlıkla 2023’de beklenen %10.2’lik oranla hızla “çok yaşlı toplum” evresine doğru ilerleniyor. Hazırlıksız yakalanmak, yaşlıların sağlıklı geçirebileceği süreyi kısaltıyor ve yaşlılığı derin yoksullukla baş başa bırakıyor.

“Yaşlanma” kavramını vatandaşına doğru aktaramayan ve yerinde yaşlanma için kaynak ayırmayan toplumlar pandeminin de etkisiyle daha yoğun bir şekilde hissedilen yaşçılıkla (ageism), yaşlısına düşman olan ve ona yabancılaşan toplumlara dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Son yıllarda bütçeleme ve kaynak ayırma sürecindeki önceliklendirme zaafiyeti, yaşlıların ikinci plana itilmesine, haklarından yoksun kalmasına, daha da önemlisi, haklarından haberdar ol(a)mamasına yol açtı.

Günlük yaşamın alışılagelmiş gereklerini dahi yerine getiremeyen, başkasının desteği olmadan hayatını devam ettiremeyecek durumda olan “bakıma muhtaç” bireyler, yaşlılığa hazırlıksız yakalanan toplumların en temel sorunlarından biridir. Türkiye’de Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla başlatılan, sağlığın koruyucu hekimlikten tedavi edici hekimliğe yönlendirildiği sistem, hastalıktan ve muhtaçlıktan beslenen bir yapıya dönüştü. Yaşlanan nüfus, kronik hastalıklarla mücadele etmeye başladı ve bakıma muhtaç hâle geldi. Sağlık sistemleri, sağlıklı kalma hâlini yönetmek yerine hastalığı yöneten bir sürece evrildi, ulaşımı zor, kaotik, standartlardan uzak ve sürdürülemez dev şehir hastaneleri karşımıza çıktı. Aile Sağlığı Merkezleri, ticari işletmelere dönüştü, bir merkeze ortalama 3.141 kişi (2019 Sağlık İstatistikleri Yıllığı verisine göre) ulaştı. Bu durum, yaşlıların sağlık sisteminden hızla kopmasına, sisteme yabancılaşmasına neden oldu. Kronik hastalık yükü arttı, sağlıklı kalma hâline ve sağlık ekonomisine sekte vurdu.

Tüm bu süreç, “Yatılı Bakım”, “Evde Sağlık Hizmetleri”, “Huzurevi”, “Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi” gibi kurumların hızla, hızın yarattığı kontrolsüzlükle, planlamadan/denetimden uzak ve çok başlı yapılar olarak hayatımıza girmesine neden oldu. Çoğunlukla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı olan bu kurumlar, barındırdığı nüfusun sağlık problemlerini daha ikincil düzeyde görüyor, bu yaklaşımla sağlık sorunları göz ardı edilmiyor. Bu nedenle hastalar, merkezler ve hastaneler arasında gidip geliyor, yaşlılar da aidiyet duygusunu yitiriyor.

Sağlık Bakanlığı, yaşlanan nüfusu sosyal, psikolojik, tıbbi ve ekonomik açıdan değerlendiren bir altyapıya sahip olmalı, geriatrik eğitimli sağlık personeliyle temel tıbbi yaklaşımı oluşturmalı.  Bu süreç, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, fizyoterapistler gibi diğer yetkin sağlık çalışanlarıyla desteklemeli.

“Yaşlı Sağlığı” ve “Bakım Merkezleri” yönetimi, sadece Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bırakılmamalı. Sağlık Bakanlığı’nın teşkilat şemasında bulunan “Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü” ya da “Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü” bünyesi altında ele alınmalı. Bu yaklaşım, tıbbi temelli kurgulandıktan sonra mutlaka sosyolojik açıdan sistematize edilmeli. Yaşlı bakım finansmanı, hak temelli sağlanmalı.

Türkiye’de emeklilik, analık, sağlık, iş kazası ve meslek hastalığı, işsizlik, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları, temel 8 sigortalama modeli olarak biliniyor. Oysaki var olmasına rağmen, yoksulluğun yönetimi tercih edildiği için, bilinçli olarak hiç kullanıma alınmayan 9. sigortalama modeli olan “Aile Destekleri Sigortası” bilinmiyor. Yaşlıların, yaşlılık sigortasına ek olarak hak kaybı yaşamadan Aile Destekleri Sigortası’yla desteklenmesi, uygulamanın “Aile Destekleri Sigortası Kurumu” aracılığıyla yürütülmesi, aile kavramına ve yaşlı bakımına yeni bir yaklaşım kazandıracaktır. Bu kurum, her bir ailenin ve aile bireyinin durumunu özel olarak değerlendirecektir. Dolayısıyla ailenin ve aile bireylerinin durumuna göre farklı katkılar sunacak bir yapıda olacaktır. Bu model, aile ve yaşlının yaşam kalitesini artırmakla kalmayacak, durum değerlendirmesi yapacak sosyal hizmet uzmanlarına ve diğer yetkin kadrolara istihdam olanağı sağlayacak bir proje olarak memnuniyet yaratacaktır.

Ortalama yaşam süresi, 78.6 yıl. Bu sürenin 58 yılının sağlıklı geçmesi için oluşturulacak yaşlı bakım modellerinin koruyucu sağlık hizmetleriyle koordineli sürdürülmesi, yaşam süresine de olumlu anlamda katkı sağlayacaktır. Doğru finansman modelleriyle “bakıma muhtaçlık” kavramı ortadan kalkacaktır. “Kaliteli bakım” anlayışı yaygınlaşacaktır.




Önerilen Haberler