"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Şahin: “Korkmuyoruz, susmuyoruz, itaat etmiyoruz”

  • 7 Mart 2022
CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin Belediye Gazetesi’ne görüşlerini aktardı.

Sizi tanıyabilir miyiz? Siyasete giriş nedeniniz neydi?
SUZAN ŞAHİN:
1 Ocak 1968’de Hatay Dörtyol’da doğdum. İlk, orta ve lise eğitimimi Hatay’ın Payas ilçesinde tamamladım. Lisans eğitimimi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladıktan sonra uzun süre serbest avukatlık yaptım. 2014-2016 yılları arasında CHP Kadın Kolları Merkez Yönetim Kurulu yedek üyeliği, 2016-2018 yılları arasında CHP Merkez Yönetim Kurulu asil üyeliği ve Akdeniz Bölgesi Kadın Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı göreviyle 8 ilin sorumluluğunu taşıdım. Hatay’ın İskenderun ilçesindeki Kadın Kolları’nda aktif görev aldım ve Halkla İlişkiler Temsilciliği’ni yürüttüm. Ayrıca iki dönem Türkiye Barolar Birliği Hatay delegeliği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği üyeliği yaptım, sığınmaevleri, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, medeni kanun, kadın hakları, sahipsiz çocuklar, engelliler ve şehit aileleriyle ilgili çalışmalar gerçekleştirdim.

Ülkeme, medeniyetlerin beşiği memleketim Hatay’a gönülden bağlıyım. Cumhuriyetin ilkelerine inanan, bu ilkeleri korumak için mücadele eden bir ailenin çocuğuyum. Adaletin her canlı için ihtiyaç olduğu düşüncesiyle sadece yaşamayı değil, mücadele etmeyi seçtim, kendimi bildim bileli siyasetin içindeyim. En büyük destekçim, ülkeme, cumhuriyete, Atatürk’e ve insana olan sevgim. Aktif siyasete girme kararımda üniversiteden mezun olan ve yurtdışından iş teklifi alan yeğenimin “Türkiye’den gidiyorsak bunun sebebi, bizden önceki büyüklerimizin bize ve geleceğimize sahip çıkmamasıdır. Siz üstünüze düşeni yapsaydınız, biz bugün gitmeyi istemezdik. Türkiye’de bir geleceğimiz yok,” sözlerinin etkisi vardır. Yeğenimin sözü, tam seçim arifesindeyken beni çok etkiledi ve siyasete girmeye karar verdim. Ailemden aldığım ve her zaman inandığım cumhuriyetçi fikirlerin ışığında, ülkemizi karanlıktan çıkaracak tek güç olarak gördüğüm ve uzun yıllar emek verdiğim CHP’den milletvekili adayı oldum. Milletvekili olarak inandığım doğrular, yaşanacak bir Türkiye ve gençlere umut dolu yarınlar bırakmak için mücadele ediyorum. Yeğenime ve bu ülkenin tüm gençlerine verdiğim sözümü tutmak için var gücümle çalışıyorum. Aydınlık bir Türkiye hepimizin özlemi, bunun için üzerimize düşeni yapmaya gayret ediyoruz.

TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesisiniz. Komisyonun çalışmaları doğrultusunda değerlendirdiğinizde, Türkiye’de yerel/ulusal düzlemde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadın haklarının korunması ve kadının statüsünün güçlenmesi için geliştirilecek sosyo-ekonomik politikaların içeriği ve kapsamı sizce nasıl olmalı?
SUZAN ŞAHİN:
Ülkemizde nüfusun yarısını oluşturan kadınlar, siyasetten istihdama, eğitimden sağlığa kadar hayatın her alanında eşitsizliğe, ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyor. AKP hükümetlerinin ayrıştırıcı, eşitlikçi olmayan politikaları, bu durumu daha da pekiştiriyor. Hangi toplumsal sınıf içinde olursa olsun kadınlar, toplumsal yaşamda erkeklere kıyasla bir sıfır geride. Türkiye, bu eşitsiz durum nedeniyle kadınların her alanda can güvenliği korkusuyla yaşadığı bir ülke konumunda.  

Uluslararası endekslerde de bu durum açığa çıkıyor. Türkiye, AB ve OECD ülkeleri arasında kadına yönelik şiddette başı çekiyor. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Toplumsal Cinsiyet Açığı Endeksi Raporu’na göre, 156 ülke arasında 133. sırada yer alıyor ve sıralamadaki yeri her yıl daha da geri düşüyor. Ekonomik katılımda ve fırsatlarda 140., eğitime erişimde 101., sağlık ve yaşam süresinde 105., politik güçlenmede 114. sırada yer alan Türkiye, OECD Toplumsal Kurumlar ve Toplumsal Cinsiyet Endeksi 2019 Raporu’na göre %25 eşitlik değeriyle düşük ayrımcılık kategorisindeki 120 ülke arasında 58. sırada bulunuyor. Bu karamsar tablo içinde Dünya Ekonomik Forumu, ülkemizde kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için 100 yıl, ücret eşitliğine erişebilmesi için 217 yıl geçmesi gerektiğini ifade ediyor. Sadece bu veriler bile ülkemizin toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama konusunda oldukça kötü bir durumda olduğunu ortaya koyuyor.

Toplumsal adalet ve eşitlik, bu ülkede yaşayan tüm canlılar için bir ihtiyaçtır. Bu nedenle toplumun yarısını oluşturan kadınları ikinci plana atan politikalara karşı kadın-erkek eşitliği fikrinin topluma yerleştirilmesi gerekiyor. Kadınların bir birey olduğu ve erkeklerle eşit haklara sahip olduğunun kabulü şarttır. Kadınların sorunlarının gerçekçi bir şekilde tespit edilmesi, bu sorunların çözümü için toplumsal cinsiyet eşitliğinin toplumsal bir bilinç olarak yerleştirilmesi ve devletin tüm kurumlarının işbirliğinde bulunması elzemdir. Aileden başlamak üzere okulda, işte, eğitimde, çalışma alanlarında, kamu kurum ve kuruluşlarında cinsiyetçi zihniyetle mücadele edilmelidir. Bu mücadelenin birinci yolu, eğitimdir. Eğitimin her kademesinde ve müfredatta cinsiyet ayrımcılığına, kadın-erkek eşitliğine özel olarak yer verilmelidir, okullarda toplumsal cinsiyet eşitliği dersi olmalıdır.

Kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği, toplumsal açıdan geri kalmışlığın göstergesidir ve demokrasinin önemli bir açığıdır. Kadınların güçlendirilmesi ve kendi ayakları üzerinde durabilmelerinin sağlanması, atılması gereken önemli bir adımdır. Bu nedenle siyasete, toplumsal ve ekonomik yaşama kadınların eşit olarak katılmasının önünü açacak düzenlemeler ve teşvik edici uygulamalar hayata geçirilmelidir. Eşitlik anlayışını kabul eden, kadınların siyasi, ekonomik ve toplumsal hayata katılımını esas alan mevzuat değişiklikleri yapılmalıdır. Siyasi Partiler Yasası başta olmak üzere her partinin kendi tüzüğünde kadınların siyasete katılması, karar mercilerinde yer alması ve eşit temsilin zorunlu hâle getirilmesi için düzenlemeler yapılmalıdır. Bu değişiklikler ve düzenlemeler kadınlara bir lütuf olarak sunulmamalı. Eşitlik fikri bir zorunluluk olarak kabul edilmeli.

Kadın girişimcilerin ve siyasetçilerin sayısının artması, kadınların hem istihdamda hem de yasal anlamda görünür olmasına katkı sağlayacaktır. Ticaret, tarım, hane içi üretim yaparak kendi hesabına çalışan kadınların üretime, ekonomiye ve hayata kazandırılabilmesi için maddi-manevi her türlü desteğin devlet eliyle sağlanması, kadınların ekonomiye olan katkısını görünür kılacaktır ve kadın istihdamına olumlu katkı sunacaktır. Böylesi girişimler, kadınları cesaretlendirerek kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmesinin de önünü açacaktır. Kadınların çalışma hayatına katılmasına ve bir erkeğin parasına mecbur olmadan yaşayabilmesine ilişkin koşulların sağlanması için yasalarda belirtilen kadın-erkek eşitliği sadece kâğıt üzerinde kalmamalıdır. Kadınları birer birey ve eşit yurttaş olarak gören uygulamalar hayata geçirilmelidir.

Toplumsal cinsiyet eşitliği devlet politikası olmadığı sürece sağlıklı bir toplumsal yapıdan bahsedilemeyeceği gibi, kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizlik daha da artacak, bu eşitsiz ilişkiler kadınları temel sosyal mekanizmalar içinde ikincil bir konuma zorlayacaktır. Kadına yönelik aile içi şiddet, cinsel taciz, tecavüz, zorla evlilik, namus cinayetleri gibi kadınların doğrudan bedensel bütünlüğüne yönelen, can güvenliğini tehdit eden çok ciddi insan hakkı ihlalleri daha da artacaktır. Bu sorun alanlarını oluşturan tüm başlıklar, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda gerek üst komisyon gerek alt komisyonlar eliyle yürütülen çalışmalarla tespit edilmektedir, ancak bu tespitler iktidar tarafından dikkate alınmamaktadır. Komisyonda yapılan çalışmalar her ne kadar önemli sorun alanlarına değse de, ne yazık ki, iktidarın kadına bakış açısı nedeniyle kadın haklarını ilerletmenin değil, tırpanlamanın yolu olarak işlev görmektedir. Ne kadar itiraz etsek de, komisyonun doğrudan ilgi alanında olmasına rağmen İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına ilişkin tek bir söz edilmemiş olması, komisyonun birincil görevlerinde dahi tali konumda kaldığının önemli bir göstergesidir.

Kadınlara yönelik politikalar, devlet politikası olmalıdır. Bu konuda kararlı bir iradenin ortaya konması gerekiyor. Ayrıca kadınların istihdamda eşit koşullarda yer alması sağlanmalı, eşit işe eşit ücret ilkesi uygulanmalı, Aile Destekleri Sigortası hayata geçirilmeli, kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakımevi, hasta ve yaşlı bakımevleri açılmalı ve yaygınlaştırılmalı, kız çocuklarının eğitime ve eğitimin tüm kademelerine eşit şartlarda katılımı sağlanmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği zorunlu ders olmalı, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için gerekli ve etkin denetim sağlanmalı, kadın cinayetlerinde ve cinsel dokunulmazlığa yönelik suçlarda cezalar ağırlaştırılmalı, haksız tahrik ve iyi hâl indirimleri kaldırılmalı, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda kadının ve çocuğun beyanı esas alınmalı, sığınmaevleri, kadın danışma merkezleri, cinsel şiddet kriz merkezleri ülke çapında yaygınlaştırılmalı ve nitelikleri artırılmalı, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülükler sadece kâğıt üzerinden kalmamalı, fiilen hayata geçirilmeli, 8 Mart tüm kadınlar için resmî ve ücretli tatil günü olmalıdır.

Yerel yönetimler düzeyinde de toplumsal cinsiyet eşitliği birimlerinin hayata geçirilmesi, sığınmaevlerinin, kreşlerin açılması ve yaygınlaştırılması için özen ve gayret gösterilmelidir. Bu konuda CHP’li belediyelerimiz örnek çalışmalar yürütüyor.

Kadınların eğitimden siyasete, istihdamdan sağlığa kadar birçok alanda eşitsizliğe ve ayrımcılığa maruz kalmadığı, her alanda eşit ve özgür hissedebildiği bir Türkiye için mücadele ediyoruz. Önceliğimiz, karar alma mekanizmalarında kadınlara eşit temsil hakkı sağlanması, Aile Destekleri Sigortası’nın hayata geçirilmesi, güvenceli istihdamın ve eşit işe eşit ücret hakkının tesis edilmesi, şiddetsiz bir hayat ve kadınları koruyan yasaların eksiksiz uygulanması. CHP iktidarında ilk işimiz, kadın-erkek eşitliğini toplumun her alanına yerleştirmek, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesini sağlamak ve kadınlara ilişkin politikaları hayata geçirmek olacaktır.

Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Medeni Kanun’da değişiklik yapılması planlanıyor. Her iki sürecin karşısında kararlı bir kadın hareketi var. Siyasi iktidarın kadınlara yönelik olumsuz politikaları, Türkiye’deki kadın hareketi karşısında direnebilecek mi? Bu politikaları bertaraf edecek siyasi kararlılık nasıl geliştirilecek?
SUZAN ŞAHİN
: Kadınlara yönelik politikalar, iktidarların kararlılığıyla, iradesiyle belirlenmektedir. Bu nedenle kadına yönelik şiddetle mücadele ve kadınların güçlendirilmesine yönelik her türlü eylem politiktir. İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz çekilme kararı başta olmak üzere Medeni Kanun’da nafakanın sınırlandırılması, arabuluculuk gibi düzenlemelerin ısrarla getirilme çabası, çocuk yaşta evliliklerin sürekli gündemde tutulmasının ve kadına yönelik şiddetle mücadelede samimi olunmadığının göstergesidir. Bu düzenlemelerin hepsi kadınların güçlenmesine bir itiraz, kadın haklarını tırpanlama çabasıdır. Kazanımlarımızda gerilemeye neden olan tüm bu olumsuzluklar, iktidarın bakış açısıdır. Bu iktidarla bu bakış açısının değişmesi mümkün değil. Kararlı ve istikrarlı bir iradenin kurulması için iktidar değişimi şart. Biz, CHP olarak hem kadın hakları konusundaki eksikliklerin giderilmesi hem de ileri atılması için gerekli stratejiyi kuracağız. Tüm kadınlara söz veriyoruz. Bu düşüncelerle tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, kadınların Ankara’daki ve meclisteki sesi olarak onların yararına olmayan her düzenlemeye itiraz etmeye devam edeceğimizi, kadın haklarının geriletilmesine karşı mücadeleden asla vazgeçmeyeceğimizi belirtmek istiyorum. Korkmuyoruz, susmuyoruz, itaat etmiyoruz. Kadınların kararlı iradesi ve mücadele azmi her şeyin üstesinden gelecektir. Eşit, özgür ve yaşanabilir bir Türkiye’yi hep birlikte kuracağız. Kadınların şiddete uğramadığı, eşit ve özgür olduğu dünyanın yaratılması, eşitlik anlayışının yerleştirilmesi ve kadınların görünür olması için mücadeleye devam edeceğiz.


Önerilen Haberler