YÜKLENİYOR
SODEMSEN Toplu İş Sözleşmesi Avukatı Av. Merve Nur Gök Türkiye'de Kadın üzerine yazdı.
Atatürk reformlarıyla günümüze bakıldığında Atatürk ve cumhuriyet ilkelerinin bugünün ihtiyaçlarına büyük ölçüde karşılık verdiği görülmektedir. Bu da modernleşme ve demokratikleşme projesinin öngörüyle hazırlandığının göstergesidir. Neredeyse yüzyıl öncesinden bugüne taşınan ulus-devlet, birey, lâik ve demokratik olma, “muasır medeniyetler seviyesine çıkma” gibi cumhuriyet değerleri, toplumun bütün kesimlerini çağdaş vatandaşlar hâline getirmeyi amaçlamıştır.
Atatürk devrimlerinin Türk kadınları için ayrı bir yeri ve önemi vardır. Türk kadınları için en önemli kazanımlardan biri, o dönemde yapılan kadın hakları konusundaki reformlardır. Hilafetin ve dinî hükümlerin kaldırılmasıyla açılan eşit ve özgür birey olma yolu, Medeni Kanun’un kabulüyle ve hukuk sistemindeki değişikliklerle kadınlara erkeklerle birlikte eşit haklar tanımıştır. Eğitim, hukuk, ekonomi ve kültür alanındaki reformlar sonucunda Türk kadınları, eşit ve özgür bireyler olarak toplumda yer almışlardır.
Atatürk, kadın haklarındaki ilerlemeyi çağdaşlaşmanın en önemli adımlarından biri olarak görmüştür. Kadınların ve erkeklerin birlikte gelişmediği sürece ülkenin topyekûn çağdaşlaşmasının ve kalkınmasının söz konusu olmayacağını defalarca belirtmiştir. Söylev ve demeçlerinde, “Bir sosyal hayat, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşmaktadır. Mümkün müdür ki, bir kitlenin bir parçasını ilerletelim? Diğerini görmezden gelelim de, ülkenin genel durumu ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki, bir camianın yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı semalara yükselebilsin. Şüphe yok ki, ilerleme adımları, dediğim gibi, iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak zorundadır, ilerleme ve yenilenme alanında mesafe kaydetmek lazımdır. Böyle olursa, devrim başarılı olur,” demiştir.
Atatürk’ün kadın haklarını savunmasının amacı, kadınları eşit vatandaşlar hâline getirip kamusal yaşama dahil etmek, kadının etrafını saran geleneksel cemaatlere bağımlılığını kaldırarak kadının bireyleşmesini sağlamaktır. Ne var ki, Atatürk önderliğinde cumhuriyetin kadınlara tanıdığı çalışma ve eğitim hakkı gibi hakların toplumumuzda tam olarak hayata geçirilebildiğini söylemek mümkün değildir. Siyasal alanda, seçme ve seçilme hakkının sağlıklı ve etkin bir şekilde uygulandığından söz etmek de mümkün değildir. Çalışma hayatının “erkek” alanı olduğuna dair toplumsal önyargı, siyasi iktidarın iş yaşamında aktif rol oynamanın kadınların fıtratında olmadığını empoze etmesi, kadınların geri planda kalmasına sebep olmaktadır.
Yaşadığımız çağda kadınların mevcut haklarının geliştirilmesi, uluslararası sözleşmelerin kabul edilmesi ve kadın haklarında ileri düzeyde farkındalık oluşturulması beklenmektedir. Lakin bu alanda ilerleme olması bir yana, kadınların en temel hakkı olan yaşam hakkının ihlal edildiğine (son on yılda üç kat artarak) tanık olmaktayız.
Türkiye, 20.03.2021 tarihi itibarıyla resmî adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. İstanbul Sözleşmesi, cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kalan herkesin güvencesidir. Kadınlarla erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliği sağlamayı, kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan sözleşme, kadınlara yönelik ayrımcılığı da yasaklamaktadır. Kadının güçlendirilmesine, şiddetin önlenmesine ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik en önemli uluslararası sözleşmelerden biri, İstanbul Sözleşmesi’dir. Kadına yönelik şiddetle mücadele edilebilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, bu yasaların etkin olarak uygulanması ve periyodik takibi şarttır. İstanbul Sözleşmesi, cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kalan herkesin güvencesidir. Sözleşmenin uygulanması, en etkin ve köklü çözümlerden biridir.