"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Hikmet Sivri Gökmen: “Çocuk dostu kent tasarlanırken çocuklara söz hakkı verilmeli”

  • 18 Nisan 2022
Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hikmet Sivri Gökmen Belediye Gazetesi’ne düşüncelerini aktardı.

Çocuk dostu bir kent nasıl olmalı? Çocuklar arasındaki toplumsal/ekonomik eşitsizlikleri azaltmak, hizmetlere erişimi kolaylaştırmak, çocukların fırsatlardan eşit ve adil yararlanmasını sağlamak amacıyla çocuk dostu kent oluştururken nelere dikkat edilmeli?

 

HİKMET SİVRİ GÖKMEN: Çocuklar, farklı yaş gruplarında, farklı pedagojik yaklaşımlarla ele alınması gereken özellikli bireylerdir. Çocukluk dönemi, insan yaşamının en önemli aşamalarından biridir. Her şeyin temeli bu aşamada atılmaktadır. Çocukluk, biyolojik bir kategori değildir, toplumsal bir kurgudur. Çocukluk, çocuk olmanın ne anlama geldiğinin anlaşılmasıdır. Bu, kültürden kültüre farklılaşmaktadır, hatta aynı kültür içindeki alt kültürlerde de değişim göstermektedir. Bu doğrultuda çocukların göz ardı edilmemesi gerekir. Son yıllarda “çocuk” konusu birçok disiplinin gündeminde. Bunun en önemli nedenlerinden biri, artan küresel kentsel nüfus. Bu nüfus sadece artmakla kalmıyor, aynı zamanda gençleşiyor. Günümüzde dünya nüfusunun %55’i kentsel alanda yaşıyor. Bunun 2030’da %60, 2050’de %86 ya ulaşması, 2030’a kadar dünyanın kentsel nüfusunun %60’ının 18 yaşın altında olması bekleniyor.

 

Son yıllarda çocuk ve çocuklukla ilgili çalışmaların arttığını görüyoruz. Bu noktada bizi ilgilendiren, mekânsal tasarım ve kent planlaması. Bu da hikâyenin büyük bir parçası. Her şeyden önce, kentlerde artan trafik, kentsel çocukluk alanlarını ve çocukların gündelik yaşam mekânlarını dönüştürdü. Trafik, mahallelerinde oynamak isteyen çocuklar için ölümcül bir tehdit, ebeveynler için de korku kaynağı. Kentsel alanların planlaması da araba merkezli. Bu da çocukların sokaktaki özgürlüklerini ellerinden aldı ve kapalı mekânlarda zaman geçirmelerine neden oldu. Çocuk dostu kent kavramı birçok kentin gündeminde. Aynı zamanda yerel yönetimlerin de önemli çalışma alanlarından biri.

 

Çocuk dostu kentler, “çocuklarla dost olan bir kent, herkesle dosttur” yaklaşımını benimser. Çocuklar için yaptığınız her düzenleme kentte yaşayan herkesi kapsar. Çocuğun güvenli ve sağlıklı bir çevrede, ayrımcılığa maruz kalmadan insanca yaşayabileceği bir kentte gelişmesi en temel hakkıdır. İnsan haklarına saygı, toplumun çocuklarına nasıl davrandığıyla başlar. Olumlu olan, çocuk-merkezli yaklaşımdır. Başka bir deyişle, çocuğun kendi haklarına sahip bağımsız bir birey olduğunu akıldan çıkarmamak önemlidir. Bu doğrultuda ne yapılmalı? Çocukların yaşamını geliştirmek, ancak onların haklarını tanıyarak, anlayarak ve gerçekleştirerek olur. Çocuk dostu kent oluşturmak için çocuklarla, onların yaşamıyla ilgilenmek gerekir. Çocuk dostu kent yalnızca yönetim tarafından gerçekleştirilemez. Çocukların, ailelerin, çocukların yaşamına etki eden kişilerin, kurumların ve kuruluşların ortaklığıyla gerçekleşir.


Çocukların ihtiyaçlarına ve haklarına yönelik tutum ve davranışlar hızla değişiyor. 1989 yılında BM Genel Kurulu’nda kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni birçok ülke imzaladı. Türkiye’nin 1994 yılında imzaladığı sözleşmede çocuklar yalnızca bakıma muhtaç bir grup olarak değil, bir yurttaş olarak gösteriliyor. Dünyada, çocukluğun bu yeni vizyonunu dikkate alan çabalar ve çalışmalar var. Uluslararası birçok girişim, kentlerdeki çocukların yaşamını geliştirmek üzere İstanbul’daki HABİTAT II Konferansı’ndan sonra harekete geçti. UNICEF’in Çocuk Dostu Kentler (Child-friendly Cities) Girişimi ve UNESCO’nun Kentlerde Büyümek Girişimi (Growing up in Cities), çocuk dostu çevreler yaratmak için çeşitli çalışmalar yapıyor. Avrupa Çocuk Dostu Kentler Ağı (ENCFC-European Network Child Friendly Cities), BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin yerine getirilmesi amacıyla 2001 yılında kuruldu. Bu oluşum, birincisi 2002’de Antwerf-Belçika’da olmak üzere 2004’te Londra-İngiltere, 2006’da Stuttgart-Almanya, 2008’de Rotterdam-Hollanda, 2010’da Florance-İtalya, 2012’de Zagreb-Hırvatistan, 2014’te Odense-Danimarka, 2016’da Ghent-Belçika, 2018’de Viyana-Avusturya ve bu yıl Dublin-İrlanda’da “Child in the City” konferansları düzenledi.

 

Çocuk dostu kent, çocukları düşünmenin ve onlara hizmetler sunmanın çok daha ötesindedir, politika yapım sürecine çocukları da dahil eden bir sistemdir, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni esas alan bir anlayıştır. Çocuk dostu bir kent oluşturmak için Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki

dört ilkenin (ayrım gözetmeme, çocuğun yararı, yaşama-gelişme ve katılım ilkesi) ele alınması gerekir. Çocuk dostu kent, kentin günlük yaşamında çocuk haklarını yaşama geçirmeye özen gösteren herhangi bir kent veya yerel yönetim sistemidir. Çocukların seslerinin, ihtiyaçlarının, önceliklerinin ve haklarının, kamu politikalarının ve uygulamalarının ayrılmaz bir parçası hâline geldiği kentler çocuk dostudur.

 

Çocuk dostu kentler, çocukların çevrelerini güvenli ve özgür bir biçimde keşfetmesine, kendi sosyal ortamları ve yakın çevreleriyle ilişki içinde olmasına imkân sağlayan ortamlardır. Bu özgürlük ve ilişki neden önemlidir? Çocukların fiziksel, sosyal, algısal ve duygusal gelişimi, ebeveynler için çocukların bir yerden bir yere ulaşımındaki yüksek maliyetleri azaltma ve zaman yaratma sorununa çözüm bulma açısından önemlidir. Bir kenti çocuk dostu yapmak, yalnızca çocukları kapsayan bir çözüm değildir, çocuklarla birlikte herkesi içine alan bir yaklaşımdır.

 

Çocuk dostu kent uygulamaları kapsamında belli kriterler dahilinde dünya ülkelerinde çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalar Çocukların ihtiyaçlarını yansıtmak, tanıtmak ve yapılı çevreyi iyileştirmek için uygulanabilir yöntemleri de destekliyor.




Tablo: Çocuk dostu kavramı üzerinden farklı şehirlerin karşılaştırılması (National Institute of Urban Affairs, “Compendium of Best Practices of Child-Friendly Cities”, 2017, New Delhi)

 

Çocuk dostu kent konusunda başarılı örnekler bizler için yol gösterici olabilir, iyi örnekler dikkate alınabilir. Ancak her toplumun, her kentin kendi özellikleri, potansiyeli ve eksiklikleri bu çalışmaların çıkış noktası olmalıdır.

 

Çocuk dostu kentsel mekânların ve yaşam alanlarının yaratılması için çevresel, mekânsal, yönetimsel ve sosyal açıdan hangi yöntemler izlenmeli? Eylem planları nasıl yapılandırılmalı?

 

HİKMET SİVRİ GÖKMEN: Çocuk dostu kent planlaması, sokakları, parkları, meydanları ve diğer kamusal alanları çocukların kentsel yaşamda aktif ve görünür olması için şekillendirmek amacıyla geliştirilen fikir dizisidir. Çocukların görüşlerini ve deneyimlerini dikkate alır, planlama ve tasarım yoluyla onların oynama, keşfetme, mahallelerini ve kenti gezme olanaklarını artırmayı amaçlar.

 

Kentsel tasarım ve planlama açısından çocukları merkeze alan tasarım uygulamalarının kriterleri nelerdir? Çocuklar için katılımcı, kapsayıcı ve erişilebilir kentsel mekân tasarımlarında hangi özellikler ön plana çıkıyor?

 

HİKMET SİVRİ GÖKMEN: Kentsel tasarım ve planlama çok boyutlu bir süreç. Sürecin fazla sayıda aktörü var. Bu aktörlerden biri de kent kullanıcıları. Nitelikli kentsel çevrelerde yaşamak herkesin hakkı. Fakat bu çevreler oluşturulurken kentli bu sürece dahil edilmiyor, fikirleri dikkate alınmıyor. En önemli kullanıcı grubu da çocuklar. Çocuklara yönelik tüm mekânsal ortamlar yetişkinler tarafından tasarlanıyor. Çocuklara söz hakkı verilmiyor.

 

İçinde yaşadığımız ortamlar, çocukların temel ihtiyaçlarını ve haklarını ne ölçüde karşılıyor? Barınma, oyun, eğitim, rekreasyon, sağlık konularında çocuklara ne kadar özen gösteriliyor? Gerçek şu ki, ülkemizdeki kentsel planlama kararlarının ve projelerinin birçoğunda bunların hiçbiri dikkate alınmıyor, çocukların görüşlerini almak için çaba sarf edilmiyor.

 

Kent planlamaları çocuklar için olumsuz olduğunda neler oluyor, hiç düşündük mü? Trafik tehlikesinin, obezitenin ve hareketsizliğin, hava ve gürültü kirliliğinin, sosyal iletişim eksikliğinin sık sık gündeme getirildiğini görüyoruz. Bu yalnızca bizim ülkemizin sorunu da değil, dünyadaki birçok ülkede ve kentte benzer sorunlar gündemde. Çocuklar, gündelik yaşamlarını farklı fiziksel ve sosyal çevrelerde sürdürüyor. Çevre, çocukların davranışlarının biçimlenmesinde önemli bir etken. Çocuğun gelişimini etkileyen pek çok faktör var. Çocuğun içinde yaşadığı, deneyimlediği fiziksel çevre, yani mekân/kent çocuğun gelişimini etkiliyor.

 

Çocukların kentle ilişki kurma ve kenti kullanma sürecinde karşılaştığı zorluklar, kısıtlayıcı faktörler nelerdir? Özellikle engelli ve özel gereksinimli çocukların kent yaşamından soyutlanmaması için kentlerde doğru fiziksel düzenlemeler nasıl planlanmalı?

 

HİKMET SİVRİ GÖKMEN: Kentlerde çocukların oyun oynamasına imkân tanıyan boş alanların sayısı gittikçe azaldı, sokaklardaki yoğun trafik nedeniyle oyun amacıyla kullanılmaz hâle geldi. Trafik ve yabancı kişilerden gelebilecek tehlikeler konusunda ebeveynlerin endişeleri arttı. Bu durum, çocukların kentsel açık alanları kullanmasını olumsuz etkiledi. Oyun alanlarının yetersizliği, tüm çocuklar için bir engel.  Çocukların birçoğu oyun oynama konusunda çeşitli engellerle karşılaşıyor. Ülkemizde çocuklara yönelik mekânların yetersizliği en önemli sorunlarda biri. Kentlerimiz çocuklara uygun tasarlanmıyor. Çocuklar, yerel/ulusal politikalarda pek dikkate alınmıyor. Sağlıklı bir çocuğun bile dikkate alınmadığı bu ortamda engelli çocuklar tamamen göz ardı ediliyor. Oysaki Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde hiçbir ayrım yapılmadan çocukların hakları tanımlanıyor. 

 

Çocukların ihtiyaçları, talepleri, beklentileri doğrultusunda çocuk dostu kent, yaratıcı oyun ve etkinlik alanları oluşturmak için yerel yönetimler neler yapmalı?  

 

HİKMET SİVRİ GÖKMEN: Kentlerdeki kamusal alanlar ve dış mekândaki oyun olanakları, çocukların fiziksel, sosyal, algısal ve duygusal gelişimi açısından oldukça önemli. Çeşitli girişimler ve devam eden projeler, çocuk dostu planlamanın, kent ve mahalle düzeyindeki düzenlemelerin önemini tartışıyor. Çocukların ve ebeveynlerin katılımıyla yaratıcı kamusal alan tasarımı üzerine odaklanan girişimler, kentlerde çocuk ve aile odaklı alanlara duyulan gereksinime vurgu yapıyor. Bunun dünyada birçok örneğini görüyoruz. Ülkemizde de yerel yönetimlerin bu konuda bazı çalışmalar başlattığını ve uygulamaya koyduğunu görmek sevindirici. Bu konuda ülkemizde başarılı iki örnek var. İlki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park, Bahçe ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı tarafından yürütülen İstanbul Oyun Master Planı. İkincisi, İzmir Karşıyaka Belediyesi’nin başlattığı Çocuk Dostu Karşıyaka/Oynanabilir Karşıyaka İçin Bir Eylem Planı Hazırlanmasında Çocuklar ve Gençler İçin Mekânlar Oluşturulması Projesi.

 

Çocuk dostu kent, yaratıcı oyun ve etkinlik alanları oluşturmak için çocuk katılımının önemsenmesi gerekiyor. Uluslararası organizasyonlar, çocuk katılımının kentlerin sürdürülebilir olması için en iyi yöntem olduğunu belirtiyor. Oysa çocukları tasarımın dışında bırakıyoruz. Kent planlarında çocuklar öncelikli değil. Bu planlarda gözden çıkarılan alanların başında da parklar, açık alanlar, toplum merkezleri, kaldırımlar geliyor. Bu doğrultuda yerel yönetimler üç konuya odaklanmalı: Kent politikalarında çocuklara yer açmak, sokakların çocuklar ve kentli adına geri kazanılmasını sağlamak ve bunları eğitim, sağlık, kültür politikalarıyla ilişkilendirmek. Geleceğin yetişkinleri olan çocukların düşüncelerinin ve bakış açılarının kendileri tarafından aktarılması, sürdürülebilir gelişmenin önemli adımlarından biridir. Bu katılım, çocuklara yaşam becerisi kazandırır, kişisel gelişimlerine katkıda bulunur.

Kent mekânı özgürlükler sunar. Ancak kentlerin estetik, tarih, kent kültürü ve doğa bilinci açısından çocukların farkındalığını artırmadığını hemen hissedebiliyoruz. Kentin her açıdan çocuğu uyarması gerekir. Çocukların sağlığı ve refahı açısından kent bir oyun alanına dönüşmeli, okul güzergâhlarında keyifli alanlar sunmalı, katılımcılık, demokratik bir unsur olarak kalmamalı, çocukların gerçek ihtiyaçlarına ve isteklerine yönelik olmalı. Çocukların katılımı değerlidir ve yararlıdır. Bu konudaki çalışmalardan ve bu alana katkıda bulunanlardan yararlanmayı bilmek, katılımı sağlamanın başka bir yoludur. Bu bakış açısına sahip olmak ve potansiyeli kullanmak, çocuklar için yapılacak işlerin ilki olmalıdır.

 

Prof. Dr. HİKMET SİVRİ GÖKMEN KİMDİR?

 

1982 yılında Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisansını ve doktorasını Dokuz Eylül Üniversitesi’nde tamamladı. 1990-1991 arasında İngiltere’de Kingston Polytechnic’te doktora araştırma öğrencisi olarak bulundu. Mimarlık eğitimi, eğitim yapıları, çocuk mekânları, çocuk ve mimarlık konularında araştırmaları ve makaleleri bulunmaktadır. Çeşitli ulusal mimari proje yarışmalarında jüri üyeliği, mimarlık dergilerinde yayın kurulu üyeliği yaptı. Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nde 1983 yılından bu yana öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır


Önerilen Haberler