YÜKLENİYOR
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Dairesi Başkanı Oktay Özel Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Dairesi’nin başkanısınız. Kültürel varlıkların ve mirasın kentlerin kültürel değerlerine, kentsel gelişmeye ve turizm potansiyeline katkısı nedir? Bu süreçte yerel yönetimlerin alacağı sorumluluklar nelerdir?
OKTAY ÖZEL: İstanbul’da farklı dönemlerden, farklı imparatorluklardan ve kültürlerden miras kalan muazzam bir kültür mirası var. Binlerce yıllık tarihi olan bu kent, tek başına Türkiye’deki kültürel varlık envanterinin %30’una sahip. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geleceğe aktarılmak üzere envanterini çıkardığı İstanbul kültür mirası yaklaşık 40.000. Bu miras İstanbul’u sadece çok özel ve değerli bir kent yapmakla kalmıyor, dünya turizm sahnesinde fark yaratan bir aktör olması için de ciddi bir potansiyel sunuyor.
Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul için oluşturduğu stratejik plan başlıklarının arasında “Eşsiz Miras” yer alıyor. İstanbul'un eşsiz zenginliğini korumayı, yaşatmayı, gelecek nesillere aktarmayı merkeze alan bu vizyonla çok sayıda tarihî alanda restorasyon çalışması başlattık. Yeni kültür mekânlarıyla İstanbul’un turizm potansiyelini de artıracağımızı biliyoruz.
Dünyada turizm anlayışı da, turist profilleri de hızla değişiyor. Bugün geldiğimiz noktada ülkeler, kentler ve insanlar tüketimden uzak, sürdürülebilir, deneyim odaklı, kültür ve doğa dostu bir turizme daha fazla ihtiyaç duyuyor. Kültür Varlıkları Dairesi Başkanlığı olarak hayata geçirdiğimiz birbirinden önemli projelerle kentin tarihî ve kültürel potansiyelini açığa çıkarmayı ve kamusal mekânlar oluşturmayı hedefliyoruz. Gerek zamanın tahribatı gerek günümüz dünyasının kaotik kent yaşamı nedeniyle unutulan, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan bu kültürel varlıkları iyileştirip, kente yeniden kazandırırken İstanbul’un hafızasına da katkıda bulunuyoruz, kent sakinlerinin bu hafıza üzerinden kente aidiyetini güçlendiriyoruz. Bunun da koruma bilincinin gelişmesine ve kalıcı bir koruma kültürünün oluşmasına katkı sunacağına inanıyoruz.
Bu bilinç ve kentle kurduğumuz ilişkide tüketim odaklı alışkanlıklarımızın değişmesi, turizm sektöründe İstanbul’un daha anlamlı değerler üzerine bir turizm kenti olarak konumlandırılmasını sağlayacak, kentin zengin kültür mirası yeni pencereler açacak.
Çalışmalarımızda kentin belli merkezlerinde sıkışıp kalan turizmin sınırlarını genişletmeyi, kentin unutulmuş mirasını açığa çıkarmayı, yeni kültür-sanat alanları oluşturmayı, turizm sektörüne ve kente nefes aldırmayı planlıyoruz. Bu nedenle sadece kent merkezindeki alanlarda çalışmalar yapmak yerine kentin çeperlerindeki kültür varlıklarında da çalışmalar yürütüyoruz. Örneğin, kent çeperinde kalan Dünya Miras Alanı Kara Surları’ndaki restorasyon uygulamalarıyla kentte yeni bir çekim alanı yaratmak amacıyla sur hattı boyunca belli noktalarda ziyaretçi merkezleri oluşturuyor, sur hattının deneyimlenmesi için yürüyüş rotaları belirliyoruz. İBB Miras’ın restorasyon yaklaşımını özgün yapan şey bu. Biz sadece restore etmiyoruz, aynı zamanda mekâna bir fonksiyon kazandırarak kamusal alan yaratıyoruz, bu alanları gerçek sahiplerine, İstanbullulara emanet ediyoruz. Bu anlayışı, Bukoleon Sarayı, Yedikule Gazhanesi, Ceneviz Surları, Anadolu Hisarı, Rumeli Hisarı, Botter Apartmanı, Sen Piyer Han ve İBB Miras olarak kent genelinde uygulamasına devam ettiğimiz 37 kültür varlığının tamamında benimsiyoruz.
Bununla birlikte açık restorasyon ilkesiyle restorasyon şantiyelerimizde bir yıldır şantiye gezilerine devam ediyoruz. Kara Surları, Anadolu ve Rumeli Hisarı, Bukoleon Sarayı, Sen Piyer Han ve Casa Botter gibi şantiyelerimizi henüz restorasyon aşamasındayken on binlerce İstanbullu’yla buluşturduk.
Restorasyon çalışmalarımızla İstanbul’un turizm potansiyelini, turistin geçireceği gün sayısını artırırken, ruhu olan kamusal yeni mekânlar oluşturarak kentin çeperini merkeziyle buluşturmayı hedefliyoruz. Bu hedefle devam eden 37 kapsamlı restorasyon şantiyemiz İstanbul’a İBB Miras sarısıyla ziyaretçi olmaya devam ediyor.
Benzeri yapıları yeni işlevleriyle kentin farklı bölgelerinde kent hayatına kazandırmaya devam etmeyi, sadece izlenen değil, farklı deneyimlerle yaşayan mekânlar olarak turizme etki eden, dinamik çekim noktalarına dönüştürmeyi istiyoruz. Bunu yaparken, Casa Botter, Sen Piyer Han gibi kentin merkezinde atıl kalan eserleri restore ederek İstanbullu’ya ve uluslararası ziyaretçilere açık hâle gelmesini hedefliyoruz.
Kültür-sanat alanında sürdürülebilir politikalar üretmek için yerel yönetimler hangi kriterleri dikkate almalı? Kültürel planlama, strateji geliştirme, saha, envanter, haritalandırma ve raporlama çalışmaları nasıl yapılmalı?
OKTAY ÖZEL: Kültür-sanat alanında sürdürülebilir politikalar ancak konu gerçek sahiplerine teslim edildiğinde üretilebilir. Bu sebeple sürdürülebilir kültür-sanat ve kültür varlıklarını koruma anlayışı uzmanların, toplumun, sanatçıların, akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşlarının sürece dahil edilmesiyle kültür-sanat alanındaki çalışmaların kentin her noktasına ve toplumun her kesimine ulaşmasıyla gerçekleşebilir.
Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun kültür-sanat alanındaki duyarlılığı ve vizyonu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kültür-sanat çalışmalarının en önemli desteğidir. Başkanımızın vizyonu doğrultusunda, Genel Sekreter Yardımcımız Mahir Polat’ın yönetiminde, Kültür ve Kültür Varlıkları Dairesi Başkanlıkları’nın kolektif çalışmalarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kültür-sanat çalışmaları geliştiriliyor.
Değerli bir endüstriyel miras alanında hizmet vermeye başlayan Müze Gazhane, kültür-sanat etkinlikleri açısından önemli bir merkez hâline geldi. Kentsel/toplumsal bellek, değerler ve geçmiş-gelecek arasındaki işlevi bağlamında kültür-sanat merkezlerinin ve etkinliklerinin kent kültürüne katkısı nedir?
OKTAY ÖZEL: Kültür varlıkları, kentin dünü ve bugünü arasında diyalog kuran, İstanbul’un bugüne kadar neler biriktirdiğini bize hatırlatan en önemli tanıklardır. Dolayısıyla kültür varlıklarını restore edip, yeniden şehre kazandırmak, bizim için sadece teknik bir süreçten ibaret değil, aslında çok daha derin bir anlama sahip. Bir kültür varlığına yaşamsal bir müdahalede bulunurken, o yapı özelinde İstanbul’un hafızasına da dokunduğumuzun farkındayız.
İBB Miras olarak kültür varlıklarını İstanbul’la birlikte nefes alıp veren, kent sakinleriyle farklı deneyimler üzerinden ilişkiler kuran, yaşayan kamusal mekânlar olarak kent hayatına dahil etmeyi önemsiyoruz. Geçmişte olduğu gibi, bugünün dünyasına da tanıklık edecekler, içinden geçtikleri zamandan yeni izler barındıracaklar ve geleceğe yeni hikâyeler aktaracaklar. Kültür-sanat, bu türden yapıların fiziksel ve duygusal potansiyelini insanlarla buluşturacak en önemli etkileşim araçlarından biri. Bu değerli yapıların kültür-sanat aracılığıyla kamusallaşması, İstanbulluların ihtiyaçlarına, yaratıcılıklarına, hayallerine sahne olması, herkes için ulaşılabilir yeni kamusal kültür-sanat mekânlarının kente kazandırılması, İstanbul’un kültürel mirasını koruma misyonumuzun ayrılmaz bir parçası. Bu kapsamda Kültür ve Kültür Varlıkları Daire Başkanlıkları olarak koordineli çalışmaya özen gösteriyoruz.
Kara Surları’ndan Ceneviz Surları’na, Yerebatan Sarnıcı’ndan Bukoleon Sarayı’na, Anadolu ve Rumeli Hisarları’ndan Botter Apartmanı’na, Metrohan ve St. Pierre Han’a, Taş Mektep, Bulgur Palas ve Fener-Balat Evleri’nden Yedikule Gazhanesi’ne, Feshane’den Haliç Tersanesi’ne onlarca kültür varlığı, çeperden kent merkezine uzanan onlarca yeni nesil kütüphane, yeni sergiler, yeni galeriler… Saydığım bu yapılar ve çok daha fazlası yeni işlevleriyle İstanbullulara açıldığında her birinin sakladığı hikâyelerle İstanbul’un hafızası da tazelenecek, kentin yaratıcı potansiyeli güçlenecek.
Avrupa’da çok sayıda endüstri mirasının birbirinden farklı fonksiyonlarla yeniden işlevlendirme projelerine konu olduğunu biliyoruz. İstanbul da çok sayıda metruk endüstri mirasıyla büyük bir potansiyel taşıyor.
Müze Gazhane’nin dönüşümüyle yüz binlerce insanla buluşan bu endüstri mirası aslında İstanbul için yeni bir konunun habercisi oldu: Endüstri mirası alanlar, İstanbul’un yeni potansiyel alanları…
Müze Gazhane’nin açılışı sonrasında Hasanpaşa Gazhanesi’nin kardeşi olan Yedikule Gazhanesi’nde restorasyon çalışmaları başlattık. Yedikule Gazhanesi, Müze Gazhane’nin potansiyelini katlayarak artıracak yeni bir mekân. Feshane, Dolmabahçe Gazhanesi gibi çok sayıda yeni kültür-sanat alanı...
Yakın zamanda kullanıma açtığımız Kütüphane Troleybüs, tarihî troleybüs binasının dönüşümüyle oluşturuldu, İstanbul Üniversitesi öğrencilerine ev sahipliği yapan eşsiz bir çalışma alanına dönüştü.
Biz, miras alanlarında sadece yalın restorasyonlar yapmıyoruz, yeni nesil bir yaklaşımla, işlevsel ve kamusal yeni mekânlar üretiyoruz. Yeni nesil fonksiyonlarla kent sakinlerine emanet ettiğimiz mekânlar sürdürülebilir şekilde yaşıyor.
Benzersiz hafıza mekânlarının kültür-sanat aracılığıyla kentle ve kent sakinleriyle etkileşim içinde olmasının, İstanbul’un ve toplumun geleceğinde önemli roller üstleneceğine, daha adil, demokratik bir kent ve kültür-sanat zemininin oluşmasına katkıda bulunacağına inanıyoruz.