"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Yazıcı: “Turizm destinasyonlarının markalaşma süreci iyi yönetilmeli”

  • 18 Temmuz 2022
Turizm ve Destinasyon Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Can Yazıcı Belediye Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’nin yerel mirasını küresel faydaya dönüştürmek amacıyla kurulan Turizm ve Destinasyon Geliştirme Derneği’nin başkanısınız. Derneğin hedeflerinden ve çalışmalarından bahseder misiniz?

YAVUZ CAN YAZICI:
Türkiye’deki tarih, kültür ve tabiat mirasını tanıtmak için yeni temalar ve cazibe noktaları oluşturmak, projeler üretmek, yurtiçinden ve yurtdışından yatırımcılar ve turistler çekmek için 2020 yılında Turizm ve Destinasyon Geliştirme Derneği’ni kurmaya karar verdik. Akademisyenlerden, pazarlama, reklam, iletişim, dış ilişkiler, AB ve hibe/fonlar gibi farklı konularda uzmanlardan oluşan 30 kişilik bir ekip olduk. Üye sayımızı artırmayı düşünmüyoruz, çünkü turizm ve destinasyon geliştirme konusunda uzman bir dernek olarak daha da derinleşmeyi hedefliyoruz. Yurtdışındaki başarılı projeleri sürekli takip ediyor, inceliyoruz. Türkiye’nin bir bütün hâlinde değil, destinasyonlarla tanıtılması gerektiğini görüyor ve biliyoruz. Bu nedenle her yöreye özgü çeşitli projeler üretmeye, destinasyon pazarlama organizasyonları şeklinde dünya standartlarında bütünleşik tanıtım çalışmaları yapılmasına önem veriyoruz.

Turizm endüstrisinin öncelikle yöresel kalkınmaya, sonra da Türkiye ekonomisine katkıda bulunması gerektiği inancıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ekonomik girdileri bakımından belediyelerin de destinasyon yönetimi yaklaşımını kavraması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye’de turizmin sadece Ege ve Batı Akdeniz’deki “her şey dahil” kampanyalarından, deniz/kum/güneş tatilinden ibaret olmadığını artık yönetimlerin de kavraması gerekiyor. Biz bu anlayışla Anadolu’nun hemen her yöresini bir destinasyon olarak öne çıkaracak farklı temalarla, konseptlerle tanıtmaya odaklandık.  

Türkiye’ye daha fazla turistin gelmesini, gelenlerin de daha uzun kalmasını sağlamak, turistlerin daha fazla harcama yapması için uygun koşulları oluşturmak gerekiyor. Bu nedenle yöreleri birer destinasyon çekim merkezi hâline getirmek, sosyal ve ekonomik kalkınmaya ölçülebilir girdi ve fayda sağlamak, sürdürülebilirlik amaçlarını kapsayan projeler hazırlamak temel hedeflerimiz arasında yer alıyor.

Türkiye, son yıllarda turist sayısı açısından dünyada ilk on ülke arasında yer alsa da, turizm gelirleri açısından aynı başarıyı gösteremiyor. Oysa turizm, Türkiye ekonomisinde en rekabetçi koşullarda hizmet sunan, katma değeri ve döviz girdisiyle rekabet avantajı en yüksek tek sektör olması nedeniyle hem diğer sektörlerin hem de yerel yönetimlerin gelişmişlik endeksini yükseltmek açısından itici güç olabilir.

Biz de bu kapsamda yerli/yabancı derneklerle, kurum/kuruluşlarla işbirlikleri yapmaya, küçük ya da büyük fark etmeksizin yerel yönetimlere ihtiyaç duydukları konularda destek olmaya, danışmanlık hizmeti sunmaya özen gösteriyoruz.

Çalıştığımız çeşitli projelerden örnekler verirsek, birbirinden farkı konulara yönelik yaklaşımımız daha net anlaşılabilir sanırım.

•    Somut olmayan kültürel miras kapsamında “İstanbul’daki Gayrimüslimlerin Kaybolan Mutfak Kültürünün Yeniden Canlandırılarak Turizme Kazandırılması”,
•    “Uluslararası Sivil Toplum Örgütleri İklim Değişikliği ve Dünya Turizmine Etkileri Zirvesi”,
•    Ana Tanrıça Kibele, Kral Midas, müzik, kültür ve doğa diyarı “Frig Vadisi’nin Kültür Turizmine Katılması”,
•    Ankara-Sapanca güzergâhındaki “İpek Yolu Koridoru”nun dünya turizminde yeni bir çekim merkezi olarak konumlandırılması,
•    “İstanbul’da İnanç Turizmi ve Yaşam Tarzı Rotaları”,
•    “Beş Mevsim Bolu” ve “Bisiklet Rotaları”,
•    “Mardin-Venedik-Kudüs Kültür Buluşması” çatısı altında Mardin’de destinasyon yönetimi,
•    Erişilebilir turizm için konaklama işletmesi çalışanlarına yönelik mesleki eğitim,
•    Üzümkent Alaşehir.

Tabii ki yöresel yemekler, aşçılık ve gastronomi, kaybolmaya yüz tutan yöresel el işçiliğinin canlandırılması, kadınların ekonomiye kazandırılması için kooperatifçilik projeleri, üretici ve tüketicilerin doğrudan buluştuğu pazaryeri yaygınlaştırma projeleri, tarımda yeni nesil uygulamalarını, iyi tarımı, karavan ve doğa, tarım ve bağ turizmini geliştirmek de çalışma konularımız arasında yer alıyor.    

Türkiye’de turizm potansiyeli olan yeni destinasyonlar değerlendirilirken ve turizme açılırken hangi kriterlere dikkat edilmeli? Sürdürülebilir turizmi geliştirmeye yönelik alternatif/yaratıcı turizm ve konaklama türleri nasıl çeşitlendirilmeli?

YAVUZ CAN YAZICI:
Destinasyonları değerlendirirken dikkat ettiğimiz ilk kriter, destinasyonların turistik çekiciliği. Her destinasyon kendine özgü doğal, tarihî, kültürel vb. çekicilik unsurlarına sahip. Profesyonelce organize edilen konser, festival, yarışma gibi etkinlikler de bir destinasyon için önemli çekim unsurları arasında.

Ancak bir destinasyonun çekim unsurları bakımından zengin olması tek başına yeterli değil. Örneğin, İstanbul’da sadece bahar döneminde bile onlarca festival aynı anda veya peş peşe düzenleniyor, ama konaklama veya seyahat sektörü bundan yararlanmayı, yurtdışına pazarlamayı hiç düşünmüyor. Turizm sektörünün aktif oyuncularıyla yerel yönetimler bir araya gelip festivalleri bir cazibe unsuru olarak değerlendiremiyor, turist çekmek için fırsata çeviremiyor. Kentin ulaşım aksıyla festival mekânları arasında entegrasyon sağlanamıyor.

Her yeni yılın ilk günü gerçekleştirilen ve canlı yayınlanan Viyana Filarmoni Orkestrası’nın yeni yıl konseri başarıyla hayata geçirilen bir destinasyon pazarlama organizasyonudur aslında. Milyonlarca müziksever ekranda sadece canlı konseri izlemiyor, Viyana’nın köyleri dahil en çekici yerlerinde, tarihî mekanlarında önceden çekilmiş filmleri de izliyor. Bu sayede Viyana hakkında gözlem yapıyor, Viyana’ya gitme isteği duyuyor. Dört saate yakın süren yayın için belli ki bir önceki yıldan itibaren profesyonel ve organize bir çalışma yapılıyor. Dünyadan örnekleri çoğaltmak mümkün ancak ülkemizden tek bir örnek yok maalesef. Bir dönem Kapadokya diğer destinasyonlara göre açık ara başarılı çalışmalar yapıyordu, ancak artık balonlardan ibaret kaldı.

Bir destinasyonun sahip olduğu tarih, kültür ve doğa varlıklarıyla turistik değer kazanabilmesi için altyapı, üstyapı, ulaşım ve erişilebilirlik gibi imkânların nitelik ve nicelik açısından yeterli olması gerekir. Bunlar da çok detaylı, planlı, uzun erimli çalışmalar gerektirir, ancak ülkemizdeki kurum ve kuruluşların çoğunun uzun vadeli planlar yapacak, sonuçlarını alıncaya kadar inatla çalışacak sabrı yok sanırım.

Turizmin gelişmesi için doğal dengenin ve mirasın, biyolojik çeşitliliğin, kaynakların korunması da oldukça önemli bir kriter. Zaten sıfır karbonlu destinasyonlar artık yeni bir kategori oluşturmaya başladı. İklim değişikliği, küresel ısınma, atıkların değerlendirilmesi bile çekicilik kriterleri arasına eklendi.  Keza sosyo-kültürel özgünlüğe saygı, kültürel mirası ve geleneksel değerleri koruma, kültürlerarası anlayış ve hoşgörü gibi ilkeler de destinasyonlarda olması gereken temel kriterler. Turizmde uzun vadeli ekonomik operasyonlar düzenlemek, yöre halkına istihdam ve gelir getirici fırsatlar yaratmak da öyle.

Turizmi sürdürülebilir hâle getirmek için tarihi ve kültürü korumanın yanı sıra doğayı, tüm canlı türlerini, havayı, yerüstü ve yeraltı kaynaklarını, yerel halkı da koruyacak, yaşam kalitesini sürekli yükseltecek kolektif bir akla ve paydaşlardan kurulu organizasyonlara ihtiyaç var. Dağlardan tarımsal çiftliklere, doğal parklardan bağlara, yöresel el sanatlarından gastronomiye, yerel konaklama tesislerinden yöresel ev pansiyonculuğuna, kokartlı rehberlerden yerel rehberlere, konsept restoranlardan esnaf lokantalarına, yöresel hediyeliklerden paketlenebilir yerel yiyeceklere kadar uzanan çeşitlilikte detaylı organizasyonlar ve programlar yapabilirsek sürdürülebilir kalkınma amaçlarımızı gerçekleştirmek için somut adımlar atarız.

2022 yılında ve sonrasında turizmde yeni seyahat eğilimleri nasıl olacak?  

YAVUZ CAN YAZICI
: Teknolojinin seyahatteki rolünün ve öneminin 2022 yılında ve sonrasında artmaya devam edeceği artık yadsınamaz bir gerçek. Teknoloji çözümleri, gerçek zamanlı seyahat bildirimleri dahil her konuda, kamuoyunu bilgilendirmede ve tüm seyahat kararlarına rehberlik etmede çok önemli bir rol oynayacak.

Daha da yaygınlaşması beklenen QR kodu ve mobil bankacılık aracılığıyla, temassız ödeme gibi uygulamalarla birlikte temassız teknolojilerin artışı seyahat deneyimini fazlasıyla kolaylaştıracak. Seyahat şirketleri de turistleri güvende tutmak, turistlerin bilgiye anında erişmesini sağlamak için yenilikçi teknoloji çözümlerine daha fazla yatırım yapma çabasına girecek, hizmetlerini çeşitlendirecek. Uçağa binişte temassız check-in hızla yaygınlaşırken, uygulama üzerinden yemek veya hizmet siparişi verme veya WhatsApp aracılığıyla konsiyerj desteği bir turist için ekstra rahatlık sağlayacak. Tesis süitlerinde, uçak kabinlerinde, müzelerde ve turistik mekânlarda sanal tur gibi çözümlerle, AR/VR ve Metaverse gibi teknolojilerin hızla yaygınlaşması da bekleniyor. Bu teknolojiler, turistlerin destinasyonu daha kapsamlı bir şekilde araştırmasına yardımcı olacağı gibi, seyahat planlamasında zaman kazandıracak, güven sağlayacak.

Konaklama söz konusu olduğunda turistler için temizlik, hijyen ve güvenlik olmazsa olmazların başında gelmeye devam ediyor. Bu beklentilere atık yönetimi, minimum karbon salımı gibi kavramlar da eklenmeye başladı. Tatil köyleri, oteller vb. konaklama mekânları hijyen ve temizlik protokollerini, sıfır atık ve azaltılmış karbon ayak izine uygun ısıtma ve aydınlatma sistemlerini, sağlıklı yaşam programlarını ve çevre dostu gezileri de programlarına alarak potansiyel turistlerin ilgisini çekebilecek. Turistlerdeki sürdürülebilirlik eğilimi havayolu endüstrisini de etkileyecek. Düşük karbonlu seyahat eğilimi, havayolu şirketlerinin çevresel girişimlerini yakından takip eden turistler arttıkça gelişmeye devam edecek. Örneğin, Google Flights artık çoğu uçuş araması için karbon emisyonu tahminleri sunuyor.

Turistler, sağlık odaklı önlemler uygulayan destinasyonlarda kendilerini daha güvende hissediyor. Bu nedenle seyahat şirketlerinin yalnızca kendi güvenlik önlemleri hakkında değil, önerdikleri destinasyonlardaki sağlık ve güvenlik standartları hakkında da bilgi vermesi turistlerin tercihlerinde önemli bir kriter olacak.
 
Turistlerin, havayolları şirketlerinin, seyahat acentelerinin ve konaklama sektöründeki tüm eğilimlerin yerel yönetimler tarafından aktif bir tutumla takip edilmesinde yarar görüyorum. Zira destinasyonların geliştirilmesi ve tanıtılması bu eğilimlerden bağımsız değil.  

Turizm ve Destinasyon Geliştirme Derneği, Turizmde İklim Eylemine İlişkin Glasgow Bildirgesi’nin imzacısı oldu. Turizm sektörü açısından iklim kriziyle mücadele neden önemli? Destinasyonlarda temiz enerji kullanımını sağlamak, seyahati ve turizmi iklim eylemi için ortak bir noktada buluşturmak için neler yapılmalı?

YAVUZ CAN YAZICI:
Dünya, eşi benzeri görülmemiş bir iklim kriziyle karşı karşıya. Buzulların erimesiyle birlikte kıyılarda deniz yüzeyinin yükselmesi, nem oranındaki artış, kar yağışının azalmasının kış turizmine yansımaları krizin sadece görünen birkaç faktörü. Bu krizle baş edebilmenin yolu, iklim eylemini hızlandırmaktan, turizm endüstrisini (ve elbette diğer endüstrileri) koordineli bir planın arkasında birleştirerek iklim değişikliğiyle mücadele etmekten geçiyor. Biz de bu kapsamda Turizmde İklim Eylemine İlişkin Glasgow Bildirgesi’nin imzacısı olduk.

Bilindiği üzere Birleşik Krallık’ın Glasgow kentinde 31 Ekim-12 Kasım 2021 tarihlerinde düzenlenen 26. Taraflararası İklim Konferansı-COP26’da 197 ülke delegelesi iklim kriziyle mücadele için ortak metinlere imza attı. Bunun sonucunda “Glasgow Bildirgesi On Yıllık Turizm İklim Eylem Planı” oluşturuldu. Fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılması, turizmde sürdürülebilirlik uygulamaları, destinasyonların korunması, geliştirilmesi ve kirliliğin azaltılması başlıkları üzerinde duruldu.

Sonrasında BM (UN) ve Dünya Turizm Örgütü (UNWTO), dünyadaki tüm hükümetleri ve sivil toplum kuruluşlarını Turizmde İklim Eylemine İlişkin Glasgow Bildirgesi’ni imzalamaya ve işbirlikçi olmaya davet etti. İklim değişikliği ve destinasyonlarda temiz enerji kullanımı konularına önem verdiğimiz için bu davete olumlu yanıt verdik. Bu sayede BM, Dünya Turizm Örgütü, One Planet Network, Future of Tourism Coalition ve Travel Foundation kurumlarıyla resmî ortak, işbirlikçi, lansman ve imza ortağı olarak kabul edildik.

Turizmde İklim Eylemine İlişkin Glasgow Bildirgesi’ne Türkiye’den kabul edilen tek sivil toplum kuruluşu olduk. Çeşitli çalışmaların yanı sıra Uluslararası Sivil Toplum Örgütleri İklim Zirvesi başta olmak üzere iklim değişikliğine ilişkin çeşitli projeler üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Sürdürülebilir turizm kapsamına giren konuları destinasyonlarımızın geliştirilmesi sürecinde dikkate alıyoruz. Bu konuda bilgi, birikim ve deneyim sahibi bir ekibiz, hatta uygulayacağımız yöntemler bile hazır. Umarım bıçak kemiğe iyice dayanmadan, turizmle birlikte anılan hiçbir yerel yönetim ve yöre halkı hasar almadan bu tür çalışmalar başlar.

Yerel yönetimlerin turizm sektöründeki konumunu güçlendirmek, turizm ekonomisini canlandırmak, yerelde sürdürülebilir turizm projelerini hayata geçirmek için yapılacak çalışmaların kapsamı nasıl olmalı? Bu süreçte yerel yönetimler hangi inisiyatifleri üstlenmeli?

YAVUZ CAN YAZICI:
Sondan başlayarak hemen şunu belirteyim: Turistler, olumlu algı yaratan bir destinasyonun yaşattığı kötü bir deneyimi destinasyonun kontrolü dışındaki etmenlere, olumsuz algıya sahip bir destinasyonun her hatasını da o yerin kötü yönetimine bağlar. Bu nedenle yerel yönetimlerin bu konuya daha aktif bir tutumla yaklaşması gerektiğini düşünüyorum.

Bir destinasyonun potansiyel turiste bir yaşam vaadi sunması gerekir. Bu vaadini de ancak benzersiz bir deneyim yaşatarak gerçekleştirebilir. Destinasyonların markalaşırken vadettikleriyle yaşattıkları deneyimler sonucunda turistlerde bıraktığı his, altyapı ve hizmetler kadar önemlidir. Markalı destinasyonların yarattığı his ve güven ne kadar yüksekse, turistler o yere daima olumlu özellikler atfeder, çevrelerine tavsiye ederler.

Hep dediğimiz gibi, bir ülke ancak destinasyonlarıyla tanıtılabilir ve kalkınabilir. Bir tanıtım filmiyle ülkenin tamamı anlatılamaz, doğru ve yeterli algı oluşturulamaz, dünyanın herhangi bir yerindeki turistte gelme isteği uyandıramaz. Bence bir ülke ancak yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları tarafından yöreye özgü, çekici ve cazip özellikleri öne çıkarılarak tanıtılabilir. Destinasyonların markalaşma süreci ise, önyargılardan uzak, siyasetten bağımsız, kararlı ve tutarlı çalışmalarla gelişir. Bu nedenle belediye yönetmekle bir destinasyon markası yönetmek arasında farklı bir anlayış ve yaklaşım vardır. Biz, destinasyon yönetiminden markalaşmasına kadar tüm süreçte yerel yönetimlere stratejilerimiz, saha uygulamalarımız, iş modellerimiz ve eğitimlerimizle destek vermeye hazırız.

YAVUZ CAN YAZICI KİMDİR?

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki öğrencilik yıllarında başladığı çalışma yaşamının ilk on yılında medya, araştırma ve reklamcılık sektörlerinde çalıştı. Daha sonraki on yıl kurumsal şirketlerde çalıştıktan sonra iletişim ve halkla ilişkiler ajanslarında yöneticilik yaptı, eğitimci yönüyle onlarca genç yetiştirdi. Çok sayıda kültür ve sanat organizasyonu, festivaller, zirveler, kurumsal sosyal sorumluluk projeleri tasarlayıp hayata geçirdi. Kurucusu ve başkanı olduğu PR Aktif İletişim Hizmetleri’yle yerel yönetimlere, sivil topluma ve sektör örgütlerine, yerli/yabancı şirketlere ve kurumlara iletişim stratejileri danışmanlığı hizmetleri sundu. Türkiye’nin yurtdışında daha iyi tanıtılması amacıyla turizm alanında gelişme potansiyeli olan yöreler, bölgeler, kentler ve çevrelerindeki cazibe unsurlarını öne çıkarmak ve geliştirmek amacıyla 2020 yılında bir grup arkadaşıyla Turizm ve Destinasyon Geliştirme Derneği’ni kurdu. Özel ilgi ve araştırma konuları arasında destinasyon pazarlama, marka destinasyonlar, akıllı turizm, sürdürülebilir turizm, sorumlu turizm, iklim değişikliği, teknoloji ve dijitalleşme, sosyal inovasyon, sosyal kalkınma, kentleşme, marka kentler, gastronomi, kamusal alanların geliştirilmesi, kültürel miras ve yaratıcılık, erişilebilirlik, seyahat ve gezgin eğilimleri, yöresel festivaller, sanat festivalleri, sahne sanatları, klasik müzik ve caz yer alıyor.


Önerilen Haberler