YÜKLENİYOR
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.
Yeni nesil belediyecilik uygulamalarınızdan bahseder misiniz? Yurttaş odaklı kamu yararını tesis etmek için yönetim anlayışınızda değişiklik yaptınız mı?
EKREM İMAMOĞLU: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine başlamadan önce bile bu kadim kentin herkes için daha iyi ve nitelikli imkânlar sunan bir yönetime kavuşması için bilimin ve ortak aklın yol göstericiliğini temel politik anlayışımız olarak belirlemiştik. Bu doğrultuda kentin ve kentlilerin ihtiyaçlarını, beklentilerini doğru analiz etmek, uygulamaya koyduğumuz hizmetlerde ve politikalarda yerelin bilgisine danışmak için çaba gösteriyoruz. Üç yılın sonunda daha demokratik, katılımcı ve yenilikçi bir yönetim yaklaşımıyla büyük bir değişim yarattığımızı söylemekten mutluluk duyuyorum.
Dünyadaki ve ülkemizdeki yerel yönetimlerin örnek aldığı İstanbul Planlama Ajansı’nı 2020 yılında kurduk. İstanbul Planlama Ajansı, sosyal politikadan istatistiğe ve kamusal tasarıma uzanan disiplinlerarası bir anlayışla kentin yerel bilgisini, akademik aklı ve küresel kent deneyimlerini birleştirerek kısa, orta ve uzun vadeli kent politikaları için gerekli bilgiyi üretiyor. Geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla paylaştığımız ve 20.000’i aşkın İstanbullu yurttaşın katılımıyla iki yılda hazırlanan İstanbul Vizyon 2050 Stratejik Planı’yla adil, özgür, doğayla uyumlu ve iyi bir yaşam sunan kent hedefi için yol haritası oluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu planı yine yurttaşlarla birlikte uygulayacağız.
İyi yönetişimin, demokratik katılımın ve çoğulculuğun bir aracı olan yeni nesil belediyecilik kapsamında inovatif, bütünleşik, kolay yönetilebilir ve güvenli kentsel sistemler oluşturmaya yönelik çalışmalarınız var mı?
EKREM İMAMOĞLU: Geçtiğimiz on yılda hem ulusal hem de küresel düzeyde yerelden üretilen çözümler yönelik ihtiyacın artması, yerel yönetim yaklaşımında değişimi kaçınılmaz hâle getirdi. Bugün dünya nüfusunun yarısından fazlası kentlerde yaşıyor. Bu oran 2050 yılında %68’e ulaşacak. İstanbul için de durum net. Ülkemizin nüfusunun yaklaşık %19’u İstanbul’da ikamet ediyor. Ziyaretçiler ve yoğun göç de dikkate alındığında İstanbul’un özel bir önemi var. Bu nedenle yerele özgü çözümler bulmak, bu çözümleri her kentin özgün koşullarına göre planlamak gerekiyor. Geleneksel belediyecilik anlayışındaki bütüncül olmayan, daha ziyade destekleyici nitelikteki hizmetlerin yeterli olmayacağı da açık. Bu nedenle kenti tüm unsurlarıyla ele alan, sorunlara bilimin ve ortak aklın ışığında verimli modellerle sürdürülebilir çözüm sunan bir anlayış geliştirmek zorundayız. 85.000’e yakın çalışanla, yüzlerce müdürlükle İstanbul gibi bir metropolün her noktasına hizmet ulaştırırken etkin bir yönetimi planlamak, iyi yapılandırılmış bir koordinasyonu zorunlu kılıyor. Bu süreçte en önemli araçlarımız, bilim ve ortak akıl. Yani veriyi ve katılımcılığı temel unsur olarak tanımlıyoruz. İstanbul Planlama Ajansı tarafından oluşturulan “Karar Destek Sistemi” sayesinde kente ilişkin kararlarda mekânsallaştırılmış verilere sahibiz. Bu sayede doğru ve verimli hizmet üretebiliyoruz. Biliyorsunuz, “Yuvamız İstanbul” adını verdiğimiz kreşlerimiz bizim için çok kıymetli. Bu kentteki tüm çocukların eşit ve nitelikli kreş hizmetine ulaşabilmesi için kreş sayılarını artırmak için çaba gösteriyoruz. Bu politik hedefin başarıya ulaşması için doğru ve verimli bir planlamaya ihtiyaç var. Geleneksel belediyecilik yaklaşımında yeni bir kreş yapmak için karar alınırken, belediyenin ulaşabildiği mülkler üzerinden yer tahsisi yapılırdı. “Karar Destek Sistemi” sayesinde çocuk sayısı, sosyo-ekonomik durum, mevcut kreşlere mesafe ve erişilebilirlik gibi birçok veriyi kullanarak öncelikli mahalleleri belirliyoruz. Böylelikle nitelik bakımından zayıf ve doğru kullanıcıya ulaşmayan hizmet yerine gerçek ihtiyaç sahiplerini hedefleyen yerel hizmeti sunma fırsatına sahip oluyoruz.
Kentinizin tüm değerlerine sahip çıkmak, çözüm odaklı projeler üretmek ve hizmet sunumunu farklılaştırmak amacıyla yeni nesil belediyeciliğin ve yerel yönetişimin hangi niteliklerinden daha fazla yararlanıyorsunuz?
EKREM İMAMOĞLU: Yeni nesil belediyecilik, kenti kültürel ve sosyal değerleriyle bir bütün olarak ele alan bir süreç. Yerele bakmaya başladıkça, merkezden asla göremeyeceğiniz detayları fark ediyorsunuz. Örneğin, İstanbul’da gizli kalan ya da bırakılan onlarca kadim miras yıllarca dokunulmayı bekledi. Göreve geldiğimiz günden bu yana dokunduğumuz her eserin nasıl ışıldadığına, büyük bir potansiyeli nasıl harekete geçirdiğine mutlulukla şahit olduk. Kadıköy Hasanpaşa’daki Müze Gazhane, çeşmeler ve onlarca tarihî yapı birer cevhere dönüştü. Restorasyon sürecine yeni başladığımız Zeytinburnu Gazhanesi de bunlardan biri olacak. Diyelim ki, bir meydan yapacaksınız. Meydan dediğiniz, kent mobilyalarından, peyzajdan ya da bazı ek fonksiyonlardan oluşur. Ama meydanı kullanan insandır. Her gün işine veya okuluna giderken, alışverişini yaparken o meydandan geçen ya da özel günlerde meydanlarda buluşan topluluklara neden sormuyorsunuz ne istediklerini? Belki Mehmet Amca oradan geçerken soluklanmaya ihtiyaç duyuyor. Orada yaşayanın beklentisini öğrenecek, işi en iyi yapanı bulacaksınız ki, Mehmet Amca o meydandan bir daha geçtiğinde hem istediği gibi bir meydanla karşılaşsın hem de sahici bir katılımla kendisini bu kentin bir parçası hissetsin. Bunun için milyar dolarlık bütçelere de gerek yok. İstanbul’un her şeyi var. Biz, İstanbul için yönetim aklını verimli kullanıyoruz.
Yerel demokrasiyi güçlendirmek ve yeni nesil belediyecilik uygulamalarını çeşitlendirmek için yerel yönetimlerin yaptığı/yapacağı çalışmaların önündeki engeller nelerdir? Denetim sürecinde ve mevzuatta hangi düzenlemeler yapılmalı?
EKREM İMAMOĞLU: Yeni nesil belediyeciliğe dair bahsettiğimiz yaklaşımlar yerelin bilgisine göre şekillenen, yerelin güçlü olacağı bir düzen ihtiyacına işaret ediyor. Halka en yakın idari birimler olan belediyelerin, çalışmalarını daha etkin sürdürebilmesi için bütçelerinin ve yetkilerinin yeniden düzenlenmesi şart. Merkezî ve yerel yönetim dengesini kuracak, yereli güçlendirecek bir reformu yerel yönetimlerin aktif katılımıyla yapmak gerekiyor. İstanbul’u, Türkiye’nin diğer kentlerini ve Türkiye’yi yükseltecek, demokratikleştirecek, yerel yönetimlerle merkezî yönetim arasındaki işbirliğini verimli ve çözüm odaklı hâle getirecek kapsamlı bir “Yerel Yönetim Reformu” ivedilikle hayata geçirilmeli. Bu reform kapsamında yerel yönetimler, gayrimenkul belediyeciliğinden uzaklaşmalı, yerel kalkınmaya ve refaha odaklanmaya imkân sağlayacak bir model öne çıkarılmalı. “Yerindenlik” ilkesini gözetecek şekilde yerel kalkınmayı ve toplumsal refahı sağlama işlevi yerel yönetimlere devredilmeli. Yerel yönetimlerin yoksulluk, işsizlik, konut, göç gibi sorunlar karşısında çözüm odaklı programlara öncülük yapmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı. Bu çalışmaları anlamlı kılacak mali reform gerçekleştirilmeli, kaynak yaratma sürecinde yerel yönetimlerin merkezî yönetime bağımlılığı asgari düzeye indirilmeli, keyfî değişikliklere izin verilmemeli, ilkelere bağlı kalınmalı. Mali reform çerçevesinde bazı vergilerin yerel yönetimler tarafından toplamasına imkân verecek düzenlemeler yapılmalı, kaynakların vergilendirilme süreci düzenlenmeli, bu vergiler yerel yönetimler tarafından toplanmalı. Yerel yönetimlerin bölgesel ve küresel ölçekte kent diplomasisi, işbirliği çalışmaları ve ortak çalışmalar yürütebilmesi için yetkileri genişletilmeli.