"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Sena Nur Gölcük: “Mekânsal adalet ve toplumsal iyilik hâli önemsenmeli”

  • 29 Ağustos 2022
Mekânda Adalet Derneği Kentsel Politikalar Program Asistanı Sena Nur Gölcük Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

Özellikle son yirmi yılda Türkiye’deki kentsel dönüşüm uygulamalarını mekânsal adalet bağlamında değerlendirir misiniz? Kentsel politikalar, mekânsal adaleti neden odağına almalı?

SENA NUR GÖLCÜK:
Kentsel dönüşüm, 1999 Marmara depreminden sonra gündeme gelen bir kavram oldu. Depremin yarattığı ağır hasar ve toplumsal travma, dönüşüm ihtiyacının elzem olduğunu gösterdi. Depreme dayanıksız ve ağır hasarlı binaların sağlıklı ve güvenli konutlara dönüştürülmesi ihtiyacı ortaya çıktı. Ancak geçen 23 yılda hâlâ toplum merkezli, sağlıklı, nitelikli ve güvenilir konut ihtiyacı karşılanabilmiş değil. İstanbul özelinde konuşacak olursak, sermayenin iştahını kabartan kıyı alanlarında, kentsel altyapının, sağlık, ulaşım, eğitim gibi hizmetlerin gelişmiş olduğu ve daha ziyade kentin dezavantajlı gruplarının yaşadığı yerlerde projelerin yürütüldüğünü görüyoruz. Kadıköy Fikirtepe’nin, Sulukule ve Zeytinburnu’nun dönüşüm coğrafyasının temel taşları olmasının sebebi, bu alanlardaki yapı stokunun eski ve dayanıksız olması değil, iştah kabartan alanlar olması. Kentsel dönüşümün 20 yıllık tarihinde kentsel politikalar mekânsal adalet yerine ekonomi-politiği odağına alan bir süreç yaşadı. “Kentsel dönüşüm ne değildir?” sorusu bu 20 yılda cevaplandı. Zorla tahliyelerin, yerinden edilmelerin, mekânın kullanıcı profilini değiştirme kaygısının, ihtiyaç ve iyilik hâlini merkezine almayan süreçlerin tanığı olduk hepimiz. Mekânsal adalet ve iyilik hâli odağa alınmadığında kentsel dönüşüm, süreçten etkilenen halk ve sürecin yöneticileri arasındaki çatışmaya dönüşüyor. Bu durumu Tozkoparan örneğiyle açıklayayım: Tozkoparan’daki halk mücadelesinin amacı, Anayasa’yla ve uluslararası sözleşmelerle korunan barınma hakkını korumak. Tozkoparan, 6306 sayılı yasayla “afet riskli alan” ilan edildi, insanlar bir sabah evlerin tahliye edilmesi için gelen tebligatla güne başladı. Afet riskli alandaki binaların güvenli olmaması sebebiyle mahallenin dönüşüme girmesi gerektiği ileri sürüldü. Şimdi araçlara bakalım. Tozkoparan’da yaşayan insanların elektriği, suyu, altyapı hizmetleri kesildi. Makineye bağlı yaşayan hastalar saatlerce elektriksiz kaldı. Çevik kuvvet araçları mahalleye girdi,  biber gazı, plastik mermi ve sis bombasıyla yaşam alanını koruyan insanların taleplerini sindirdi. “Gerçekten Tozkoparan halkının daha iyi şartlarda yaşaması için bu adımlar atılıyorsa, süreç neden buraya evrildi?” diye soruyoruz biz de.

Kentsel dönüşüm projeleri modern, güvenli, yaşanabilir yaşam alanları oluşturmak amacı taşırken toplumsal sorun alanına nasıl dönüştü? Kentsel dönüşümün toplumsal hayata etkileri nelerdir?

SENA NUR GÖLCÜK
: Kentsel dönüşüm projelerinin amacı, modern olmasının yanı sıra sağlıklı, nitelikli, afet riskine karşı koruyan, güvenli, herkes için erişilebilir yaşam alanları oluşturmak ve bunu mekânın kullanıcılarıyla birlikte yapmak olmalı. Ama bu coğrafyada konut ve dönüşüm süreçleri spekülasyon aracı hâline gelmiş durumda. Halk tarafından en bilindik dönüşüm örneği olan Sulukule neredeyse 500 yıldır Roman vatandaşların yaşadığı yerleşim yeriydi. Yaşamlarının devamlılığını mahalledeki birlik ve paylaşımla sağlayan mahalleli, Taşoluk, Kayabaşı gibi çeper alanlara sürgün edildi. Sürgün edildiler, çünkü alışkın oldukları yaşamlarını TOKİ binalarında sürdüremediler, kent merkezinden uzaklaşmak zorunda kaldılar. Yine bilinen örneklerden olan Tarlabaşı ise, çok dilli, çok kültürlü bir bölgeyken bugün “Tarlabaşı 360” adlı projeyle soylulaştırmanın hedefinde. Farklı bir örnek olan Diyarbakır Sur’daki dönüşümde Sur’da yaşayanlar kentin çeperine gönderildi, Sur, turistik kazanç merkezi hâline getirilmeye çalışıldı. Orayı var eden halkın sesi yerine iş makinelerinin sesiyle gün dönüyor. Bahsettiğim üç farklı örnekte de somut amacın kentsel yenileme, iyileştirme olduğu ifade edilse de, bellek ve birlik yıkımı söz konusu oldu. Bir kültürü yok etmenin en iyi yolu, o kültürü oluşturanların bir aradalığını bozmaktır, bunu çok iyi biliyorlar. Mahalleyi sadece binalar oluşturmuyor, mahallelinin mahalleyle kurduğu ilişki oluşturuyor. Bu kültürel yıkımla birlikte Tarlabaşı’nı, Sulukule’yi, Sur’u anlatacak, hatırlayacak bir topluluk bulamayabiliriz.

Mahalleler aslında kentlerin belleği. Türkiye’de kentsel dönüşüm uygulamaları genel itibarıyla mahalleleri yok etmek, mahalle sakinlerinin hayatını topyekûn değiştirmek, sermayeyi mahallelerde soylulaştırmak üzerine kurulu. Sürecin yol açtığı çevresel, ekonomik ve sosyal sorunlar, adaletsizlik, güvencesizlik nasıl aşılacak?

SENA NUR GÖLCÜK:
Kentsel dönüşüm, hak temelli ve adil süreçlerle yürütülmeli. Bu nedenle kentsel dönüşümün bütüncül olarak ele alınması gerekiyor. Her ilçenin, ilçedeki her mahallenin mekânsal, sosyal ve kültürel açıdan farklı dinamikleri var. Amaç gerçekten zamanla yıpranan yapı stokunun ve kentsel mekânın iyileştirilmesi ise, dönüşüm süreçleri bu dinamikler göz ardı edilmeden yürütülmeli. Kenti kırılganlaştıran, sağlıksız hâle getiren her türlü kentsel müdahaleye dönüşüm adını vermek, 6306 ve 5366 gibi kanunlarla meşrulaştırmak, iyileştirilmesi zor yaralar açıyor. Yukarıda bahsettiğim kültürel, toplumsal ve bunun ötesinde hayati sorunlar yaratan bu süreçlerin aşılabilmesi için yeni bir kurgu şart. Yaşam alanlarını savunan insanları suçlu görmeyerek, bu alanları savunmaya gerek bırakmayarak, insanların taleplerini ve ihtiyaçlarını dinleyerek bu sürecin neden olduğu sorunları bertaraf edebiliriz. Biz, Mekânda Adalet Derneği, kentsel dönüşüm bir ihtiyaç olarak sunuluyorsa, sürecin talepleri ve ihtiyaçları gözeterek, adil bir şekilde, mekânın kullanıcılarıyla birlikte yürütülmesi gerektiğini savunuyoruz.

Mekânda Adalet Derneği’nin İstanbul özelinde hazırladığı “İstanbul’da Kentsel Dönüşüm ve İyilik Hâli” raporundan bahseder misiniz? Kentsel dönüşüm süreçlerinin çok boyutlu ve katmanlı hâlini “iyilik hâli” olarak tanımlamak, sorunların çözümü için hangi bakış açısını geliştirecek?

SENA NUR GÖLCÜK:
İstanbul’daki kentsel dönüşüm süreçlerinde yaşanan adaletsizliğin halk sağlığı üzerindeki etkisini “iyilik hâli” kavramı etrafında tartışan bu rapor, Mekânda Adalet Derneği’nin kentsel dönüşüm bölgelerindeki saha çalışmalarında edindiği gözlemler doğrultusunda dönüşüm süreçlerinin farklı boyutlarına ve çeşitli toplumsal gruplar üzerindeki etkilerine değiniyor. Toplumsal iyilik hâlini gözeten, daha adil ve kapsayıcı kentsel dönüşüm süreçleri için politika önerileri, farklı disiplinlerden 17 uzman katılımcının katkılarıyla oluşturuldu. Uzmanların saptamalarının ve önerilerinin yanı sıra Mekânda Adalet Derneği’nin saha çalışmalarında mahalle sakinlerinin dikkat çeken anlatılarına da yer verildi. Raporda, kentsel dönüşümün etkileri, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) “iyilik hâli parametreleri” kullanılarak inceleniyor. Gelir ve refah, barınma, istihdam ve kaliteli iş, sağlık, eğitim ve beceriler, kaliteli bir çevre, öznel iyilik hâli, güvenlik, sosyal bağlantılar, sivil katılım, iş-yaşam dengesi koşullarının kentsel dönüşümle birlikte nasıl değiştiği, bunun ruh sağlığına ve fiziksel sağlığa etkileri üzerinde duruluyor.

Kentsel dönüşüm süreçlerinin çok boyutlu ve katmanlı hâlini “iyilik hâli” kavramı etrafında tartışmaya açıyoruz. Ortaya çıkan sorunları, beden ve ruh sağlığımızı tehdit eden, yapabilirliklerimizi ve becerilerimizi sınırlayan, yaşamımızı kolaylaştıran toplumsal ilişki ağlarımızı zedeleyen sorunlar olarak kavrıyoruz ve lineer bir süreç gibi gösterilen kentsel dönüşümün farklı aşamalarını mercek altına alıyoruz. Örneğin, mahallede spor sahaları yıkılan gençlerin sosyalleşme alanlarını yitirmesinin ve düzenli fiziksel aktiviteden mahrum kalmasının psiko-sosyal ve fiziksel açıdan yıkıcı etkileri bulunduğuna işaret ediliyor. Evinden ayrılınca ait hissettiği mekânı, komşuluk ilişkilerini, sosyal bağlarını yitirmenin bireydeki ve özellikle yaşlılardaki travmatik etkisine değiniliyor.

Kent politikaları, halk sağlığıyla, iyilik hâliyle bütünlüklü olarak toplumsal adalet temelinde oluşturulduğunda kente dair atılacak her adım, yapılacak her müdahale hak temelli olacak, bu bakış açısı kentsel dönüşüm süreçlerine de sirayet edecek.

Kentsel dönüşüm politikaları oluşturulurken, uygulama ve proje aşamaları yapılandırılırken yerel yönetimler sizce nasıl bir rol üstlenmeli ve neler yapmalı?

SENA NUR GÖLCÜK:
Kentsel dönüşümün yaşadığımız kentleri afete dirençli, sürdürülebilir ve yaşanabilir hâle getirebilmesi için yerel yönetimlere önemli roller düşüyor. Bunların bir kısmını sıralamak gerekirse;

•    Kentsel dönüşüm ve imar planlama süreçleri, uygulamadan etkilenecek halkla birlikte yürütülmeli,

•    Kentsel dönüşüm öncesinde mahallelinin ihtiyaçlarına ve beklentilerine yönelik derinlemesine araştırma yapılmalı, süreç boyunca denetlenebilir, itiraz edilebilir ve hesap verilebilir şeffaf bir sistem kurgulanmalı,

•    Kentsel dönüşüm süreçlerinde “zorla tahliye” gibi insan haklarına aykırı olan tutumların önüne geçilmeli,

•    Kentsel dönüşüme girecek mahallelerin yaşam alışkanlıklarına, standartlarına sadık kalınarak güçlendirme ve yenileme yapılmalı. Bu sistemin sağlanması için kentsel dönüşüm birimlerine akademisyen, sosyolog, psikolog, şehir plancısı, mimar ve kent konseyi katılımı desteklenmeli,

•    Kentsel dönüşüm, depreme dayanıksız evlerin olduğu bölgelere odaklanmalı, riskli alan ilan edilen dönüşüm bölgelerinde zemin yapısının ve yapı stokunun kalitesi değerlendirilmeli, sonra süreç başlamalı,

•    Dönüşüm sonrasında mahallelinin kendi mahallesinde konut sahibi olabilmesinin önünü kapatacak maddi yükü yüksek dönüşüm projeleri kurgulanmamalı,

•    Kentsel dönüşüme girecek mahallelerde konut fiyatları denetlenmeli, değer artışı kontrol edilmeli,

•    Kentsel dönüşüm sonrasında bölgede yaşayan kiracıların kira artışı sebebiyle yerinden edilmesi önlenmeli,

•    Kentsel dönüşüm süreçleri sadece yapı stokunun yenilenmesi şeklinde değil, kentin iklim, deprem, nüfus, ekonomi ve sosyal yaşam değişkenlerini kapsayacak biçimde kurgulanmalı, dönüşüm, kent planlamasına dahil olacak şekilde bütüncül bir yaklaşımla yürütülmeli,

•    İnşaat sürecinde ortaya çıkması muhtemel asbestli ve toksik tozların saçılmasına yönelik gerekli önlemler alınmalı, belediye bünyesinde asbest söküm ekibi kurulmalı ve her yıkım bu ekipler tarafından denetlenmeli,

•    Yeni yapılacak yerleşim alanlarında yeşil alan ve doğal yaşam ortamları oluşturulmalı, sadece yapı stoku yenilenmemeli,

•    Kentsel dönüşümün sokak hayvanlarının yaşam alanlarına vereceği muhtemel zararlar düşünülmeli, sokak hayvanlarının süreçten daha az etkilenmesi için kent içinde barınma alanları oluşturulmalı,

•    Dönüşüm süreçlerinde yalnızca ev sahibinin değil, kiracıların da hakları gözetilmeli,

•    Mahallenin mekânsal hafızası  ve sosyal alışkanlıkları önceden belirlenmeli, dönüşüm sonrasında mekâna yabancılaşmanın önüne geçilmeli, halkla birlikte günlük hayat pratiklerine uygun dönüşüm gerçekleştirilmeli, dönüşüm sonrası oluşacak aidiyet sorununun önüne geçilmeli.

Daha fazlası için “İstanbul’da Kentsel Dönüşüm ve İyilik Hali” adlı raporumuzu (https://mekandaadalet.org/wp-content/uploads/2020/09/MADrapor_01_20211015_cift-1.pdf) inceleyebilirsiniz.

SENA NUR GÖLCÜK KİMDİR?


Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nü bitirdi. Lisans eğitiminde sosyal politika ve mekânsal adalet üzerine yoğunlaştı. 2019-2020 yılları arasında Serbest Planlama Bürosu’nda şehir plancısı olarak çalıştı. 2020 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde hukuk eğitimine başladı. Mekânda Adalet Derneği’nde Kentsel Politikalar Program Asistanı’dır.


Önerilen Haberler