YÜKLENİYOR
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.
Belediyenizin sosyal yaşam hizmetlerinden (sosyal tesisler, yaşam merkezleri ve mekânları, rekreasyon alanları, yeşil alanlar vb.) bahseder misiniz? Kentsel yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla hangi projeleri hayata geçirdiniz?
EKREM İMAMOĞLU: İstanbul, yaşaması keyifli olduğu kadar uzun çalışma saatleri ve trafik yoğunluğu nedeniyle hareket etmesi kolay olmayan bir kent. Akşam 18:00-20:00 saatleri arasında eve dönüş yolculuğu iki buçuk kat daha uzun sürüyor. İşe ve okula gidenler sadece geceleri ve hafta sonları kendilerine zaman ayırabiliyor. Bu nedenle metrobüs hatlarında 24 saat kesintisiz hizmet veriyoruz. Toplu ulaşım hizmetlerinde yapılan bu tip iyileştirmeler kentteki kamusal hayatı da canlandırır, kente fayda sağlar. Kentin canlanması, kentte hareket imkânlarının oluşturulmasından bağımsız değil. Bu nedenle toplu ulaşım hizmetlerini olabildiğince erişilebilir ve kamusal hayatın canlılığını koruyacak hâle getirmeye çalışıyoruz. Mahalle evleri açmaya devam ediyoruz, mahallelerde özellikle kadınlar ve çocuklar için sosyalleşme, bir araya gelme, tanışma, dayanışma, birlikte öğrenme ve paylaşma alanları oluşturmayı sürdürüyoruz. Fatih Sulukule, Beyoğlu Örnektepe ve Bahçelievler Zafer Mahallesi olmak üzere üç ayrı yerde hem hafta içi hem hafta sonu her mahallenin dinamiklerine uygun hazırlanan özel içeriklerle, programlarla İstanbullulara hizmet veriyoruz. Bu kentte yaşamanın keyfi de eşit dağılmıyor, yaptığımız araştırmalar bunu gösteriyor. Kısa bir süre önce yaptığımız İstanbul’da Ev Kadınları Araştırması’nda gördük ki, ev kadınlarının %54’ü İstanbul’un diğer yakasına (yaşadığı yere göre) hiç geçmemiş. Son bir yılda gezilip görülen yerler arasında alışveriş merkezleri öne çıkıyor. Bu durumun bir tercihten ziyade erişim sorunu olduğunun farkındayız. Bu nedenle sosyal yaşam olanaklarına erişemeyen yerlerden başlayarak sosyal yaşam merkezleri, kültür merkezleri ve kütüphaneler açıyoruz. Yakın dönemde Taksim’de Sevgi Soysal Kütüphanesi açtık, gençlerin kentin en merkezi yerinde buluşabileceği, çalışıp üretebileceği ve kültür-sanat etkinliklerine katılabileceği özel bir mekân oluşturduk. Bu ay Arnavutköy ve Çengelköy’de birer sosyal yaşam merkezi hizmet vermeye başlıyor. Arnavutköy’deki merkezde, “Sosyal Destek Merkezi”, “Yuvamız İstanbul” kreşi, İSADEM birimi ve “Kısa Mola Merkezi” yer alıyor. Merkez aynı zamanda iletişim noktası olacak, vatandaşlarla belediyemiz arasında köprü görevi görecek. Kısa Mola Merkezi’nde, özel gereksinimli çocuğu olan ailelere psiko-sosyal rehabilitasyon hizmeti sunulacak. Çocuklar kreşteyken kadınlar için kent hayatını daha da sıkıştıran zaman yoksulluğu hafifletilecek. Çengelköy’deki merkezde de mahalle evi, “Yuvamız İstanbul” kreşi, İSADEM birimi ve iletişim merkezi bulunuyor. Bunlar, kent yaşamının sıkışıklığını genişleten, özellikle kadınların ve çocukların sosyal yaşama katılmasını destekleyen hizmetler olduğu için önceliklendirdiğimiz yatırımlar. Kent bostanlarıyla, kültürel miras çalışmalarıyla kentin tarihî güzelliğinin yeniden gün yüzüne çıkarılması, çürümeye terk edilen bu alanların kamusal hayatı canlandırmak için düzenlenmesi, Müze Gazhane gibi özgün ve erişilebilir kültür-sanat alanlarının yaratılması, gençler için ücretsiz konser ve festivallerin kentin çeperindeki ilçelerde dahi yaygınlaştırılması çok önemli. Çünkü ekonomik kriz koşullarında kent yaşamının neşesine ve canlılığına yatırım yapmak politik bir karar. Bu çalışmalar, kentsel mutluluğa yaptığımız yatırımlar.
Yaşam mekânlarını planlarken kentinizin ortak kültürel değerlerini göz önünde bulunduruyor musunuz? Yurttaşların sosyalleşmesi, sağlıklı ve dengeli bir kentsel çevrenin oluşturulması, sosyal bağların güçlendirilmesi, kentsel mutluluğun tesis edilmesi amacıyla yaptığınız çalışmalar nelerdir?
EKREM İMAMOĞLU: Bir önceki soruyu cevaplarken ifade ettiğim gibi, kentsel mutluluğu tesis etmek, yatırım önceliğine işaret ediyor. Sosyal yaşam merkezlerinin, mahalle evlerinin, kreşlerin, kısa mola merkezlerinin, kent bostanlarının, kültür-sanat alanlarının açılması, yatırım önceliği gerektiriyor. Pandeminin ve ekonomik krizin gölgesinde de olsa, kent yaşamının yeniden canlandırılması için yatırım önceliğini ortaya koyuyoruz. Hangi ilçeye hangi fonksiyonları üstlenecek bir merkez açılacağını ilçe temelli veriye dayanarak belirliyoruz. Bu veri, kadınlar, çocuklar, gençler, yaşlılar, engelliler ve eşit haklara erişemeyen kim varsa herkesin özel ihtiyacını karşılayacak şekilde analiz ediliyor. Çoğu zaman ilçe değil, mahalle düzeyinde ihtiyaç analizlerine dayanarak yatırım kararları veriyoruz, çünkü toplumsal dokuyu önemsiyoruz. Mahallelerde dayanışmayı ve tanışmayı yeniden güçlendirmek için farklı ihtiyaçların karşılandığı ama müşterek bir kent kültürü ve kimliği etrafında buluşabilen bir İstanbul yaratmak için sosyal yaşam merkezlerini yaygınlaştıracağız, kentin şimdiye kadar karanlıkta bırakılan tüm alanlarını ücretsiz ve erişilebilir etkinliklerle canlandıracağız.
Özellikle dezavantajlı grupların sosyo-kültürel açıdan gelişmesine, sosyal yaşamda aktif olmasına yönelik mekânları/alanları fiziki ve fonksiyonel açıdan nasıl planlıyorsunuz? Planlama sürecine yurttaşları dahil ediyor musunuz?
EKREM İMAMOĞLU: Her mekânsal yatırım, o mekânın inceltilmiş verisine dayanıyor, yani yurttaşlar öncelikle ihtiyaçları, demografik ve sosyo-ekonomik koşullarıyla o karar masasında hazır bulunuyor. Kime hizmet verdiğimize dair detaylı sosyolojik ve demografik bilgi, her hizmetin mekânsal tasarımında kılavuzumuz oluyor. Örneğin, bir mahalle evi açacaksak, belediyemizin sosyal çalışmacıları ve sosyologları o alanda tarama yapıyor ve sonuçları ilgili icra birimine raporluyor. O mekânda yaşayanların ihtiyaçları ve talepleri tespit ediliyor. Mahalle evi veya kültür merkezi programları da buna göre hazırlanıyor. Bütüncül bir hizmet anlayışınız varsa, farklı ihtiyaçları göz ardı etmeniz mümkün değil. Mesela sosyo-ekonomik statünün görece düşük olduğu bir mahallede kültür merkezi varsa, orada Bölgesel İstihdam Ofisi’nin de olması gerektiğini göz önünde bulunduruyoruz. Bir merkezin birden fazla fonksiyon taşımasına dikkat ediyoruz. Kadınların, çocukların, gençlerin, yaşlıların, engellilerin, yoksulların farklı ihtiyaçlarına cevap verecek, birden fazla fonksiyonla donatılan merkezleri hem verimlilik prensibiyle hem de bütüncül hizmet anlayışıyla hayata geçirmeyi önemsiyoruz. Dolayısıyla yeni dönemde açacağımız sosyal merkezlerin, farklı grupların kamusal hayata katılmasını destekleyecek, İstanbullulara 360 derece hizmet edecek çok fonksiyonlu yapılar olacağını söyleyebilirim. Saydığınız hedef gruplar açısından somut bir örnek vermek gerekirse, belediyemizin Park, Bahçe ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı bünyesinde “Oyun Şefliği” kurduk. Birim, İstanbul’un Oyun Master Planı’nı hazırladı. İstanbul’daki çocuk oyun alanlarına dair vatandaşlardan gelen şikâyetler üzerine detaylı bir analiz yapıldı. Bu şikâyetler doğrultusunda çocuk parklarında kullanılan malzemelerden güvenlik bariyerlerine kadar birçok alanda iyileştirme yapıldı. Bazı oyun alanları yenilendi, gelen yoğun taleplere göre doğayla etkileşimi merkeze alacak şekilde yeni oyun alanları da tasarlandı. Bu, İstanbul gibi betonlaşmış bir kentte çocuklara yapılabilecek en güzel hizmet. Şehir hatlarında oyun alanlarının oluşturulması, İstanbul’u “oynanabilir bir kent” yapmanın diğer adımı olacak.
Sosyal yaşam hizmetlerine ilişkin çalışmalarınızda ve projelerinizde bütçe, mevzuat, kaynak, alan/mekân tahsisi açısından zorluklarla karşılaşıyor musunuz? Karşılaşıyorsanız, çözüm önerileriniz nelerdir?
EKREM İMAMOĞLU: Yasal zorunluluklar, yerel yönetimlere ayrılan sınırlı kaynakların kentin ihtiyaçlarıyla orantılı olmaması ve İstanbul’un kendine has kentleşme sorunları, bazı zorluklar yaşamamıza neden oluyor. Örneğin, kreşleri daha hızlı yaygınlaştırmamızın önünde mevzuat engeli var. Mevzuat, İstanbul gibi kentte kreş açılmasını neredeyse imkânsız kılıyor, sadece kentin belirli yerlerine bu hizmeti götürmenizi mümkün kılıyor. İstanbulluların sosyal hayata katılmasını ve refahını sağlamak için kamu kurumları arasında sorumluluk asimetrisi var. Yerel yönetimler birçok alanda sorumluluk devralıyor. Devletin yapmadığı kadar iyi standartlarda ve uzun saatler hizmet veren kreşler, engelliler için merkezler açıyoruz, kültür-sanat alanları yaratıyoruz, destekleyici eğitim olanakları sunan kütüphaneleri ve kültür merkezlerini yaygınlaştırıyoruz. Bu, kamu sorumluluğudur, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu sorumluluğa önemli ölçüde yatırım yapıyor. Ancak merkezî yönetim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı sorumlulukla doğru orantılı kaynak tahsis etmiyor. Sınırlı kaynaklarla verimlilik esasına gore planlama yapabilen liyakat sahibi kadromuz sayesinde ve usulsüzlüklere geçit vermediğimiz için bu çalışmaları yapabiliyoruz.