"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Yılmazkaya: “Sağlıkta şiddeti önleyecek politikalar uygulanmalı”

  • 19 Eylül 2022
CHP Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

Sizi tanıyabilir miyiz? Siyasete giriş nedeniniz neydi?

BAYRAM YILMAZKAYA:
1970 yılında Adıyaman’ın Besni ilçesinde doğdum. Çok küçük yaşta, ailemle birlikte Gaziantep’e geldim. İlkokulu, ortaokulu, liseyi Gaziantep’te okudum. Adana Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdim. Kalp damar cerrahı olarak Ankara’da 18 yıl çalıştım. Şanlıurfa’da dört yıl görev yaptım, daha sonra Gaziantep’te çalışmaya başladım. Doktorluk, siyasetten uzak bir meslek değil. Babam siyasetle ilgileniyordu, Gaziantep milletvekilli yaptı. Gerek babamın siyasi çalışmaları gerek mesleğim nedeniyle siyasete aşinaydım. Siyasette özverili olmak gerekiyor. Siyaset, topluma ve insanlara hizmet makamıdır. İnsanlara hizmet etmeyeceksen, dertlerini dinlemeyip telefonlarını açmayacaksan siyaset yapmamalısın. Çünkü siyaset hizmet işidir, meşakkatlidir, ailenden, çocuğundan, işinden zaman ayırıp, çalışman gereken bir alandır. Bu özveride bulunmayacaksan, siyasete girmeyeceksin. Siyasete ailemden dolayı alışkındım, mesleğim de siyasete uygundu, bu nedenle milletvekili oldum.

Seçim bölgeniz Gaziantep’e vakit ayırabiliyor musunuz? Gaziantep’in öncelikli sorunları ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileriniz nelerdir?

BAYRAM YILMAZKAYA:
Bir milletvekili, seçim bölgesine mutlaka zaman ayırmalı. Anadolu’dan gelen milletvekilleri Ankara’da ikamet etmeye başlarsa, seçim bölgelerinden koparlar. Ben, Ankara’ya taşınmadım. Ailem ve arkadaşlarım Gaziantep’te. Meclis çalışmaları için Ankara’ya geliyorum, çalışmalarımı tamamladıktan sonra Gaziantep’e dönüyorum. Gaziantep’te etkinliklere, partimin çalışmalarına katılıyorum, herhangi bir olaya anında müdahale etme imkânı buluyorum. Taşra milletvekillerinin Ankara’ya taşınmasını doğru bulmuyorum.

Gaziantep’in sorunları çok fazla. Gaziantep demek, Türkiye demek. Gaziantep’te de ekonomik sorunlar, eğitim sorunları ve işsizlik var. Gaziantep özelinde en önemli sorunlardan biri, mülteciler. Yoğun mülteci nüfusu nedeniyle sosyo-ekonomik ve demografik sorunlar yaşanıyor, uyuşturucu madde kullanımı oranı artıyor, kentin kültüründen uzak bir yaşam tarzı söz konusu oluyor.

Gaziantep, Suriyeli mülteci nüfusunun en fazla olduğu ikinci kent.  Resmî kayıtlara göre 500.000’e yakın Suriyeli mülteci Gaziantep’te yaşıyor. Bizim tespitlerimize göre bu rakam 750.000’e yakın. Mülteci nüfusu aslında Türkiye’nin genelinde bir sorun. Çünkü mülteciler kendi aralarında, toplumdan izole yaşıyorlar. Sokaklarda başıboş gruplar hâlinde gezen, çeteleşen, gruplaşan ve hatta kendi gettolarını kuran mülteciler var, bu durum toplumsal açıdan tehdit oluşturabiliyor. Mültecilerle ilgili harekete geçilmeli. Bu insanlar kendi ülkelerinde oluşturulan güvenli bölgelere yerleştirilmeli. Konu hakkında AKP hükümetini defalarca uyardık. Görünen o ki, hükümetin mültecilerle ilgili başka planları var. Bu, Gaziantep ve Türkiye için önemli bir sorun. Bu bölgede yaşanabilecek bir çatışma, kargaşaya neden olacaktır. Mülteciler başlangıçta misafirdi. Yıllar geçtikçe Türkiye’deki mülteci nüfusun oranı arttı. Doğum hızı çok fazla. Bu nedenle yeni doğan ölüm hızı da fazla. Kendi aralarında erken yaşta akraba evlilikleri yapıyorlar. Küçük kız çocuklarını evlendiriyorlar. Dolayısıyla yeni doğan ve anne ölümleri fazla oluyor. Suriyeli mülteciler geldikten sonra Gaziantep’te uyuşturucu kullanımı neredeyse on katına çıktı. Resmî kayıtlara göre Gaziantep’te uyuşturucu kullanan 40.000’e yakın genç var. Uyuşturucu kullanımının önüne geçmek için Türkiye genelinde önlemlerin alınması gerekiyor. Uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığıyla mücadele daha hassas ele alınmalı. Bence uyuşturucu sorunu, gerçek bir beka sorunudur. Uyuşturucu kullanan bağımlı bir genç uyuşturucu bulabilmek için her şeyi yapar. Uyuşturucu ve madde bağımlılığı sadece Gaziantep’in değil, Türkiye’nin sorunudur.

Son dönemde doktorların ve sağlık çalışanlarının karşılaştığı sorunlar ülke gündeminde tartışılıyor. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin değer kazanması, doktorların, sağlık çalışanlarının fiziksel, psikolojik ve mesleki açıdan yaşadığı zorlukların ortadan kaldırılması için sizce neler yapılmalı?

BAYRAM YILMAZKAYA:
Doktorlara ve sağlık çalışanlarına uygulanan şiddet tarihte hiç olmadığı kadar arttı. Önceliğimiz, doktorlara yönelik şiddetin önlenmesi olmalı. Her alanda çağdaş uygarlığın güçlü ortağı olma hedefiyle kurulan cumhuriyetle birlikte sağlık hizmetlerinin en etkin ve yaygın biçimde halka ulaştırılmasını ilke edinen doktorların ve sağlık çalışanlarının üstün çabası, dünyadaki gelişim ivmesiyle paraleldir.

Bilim insanlarımız, Türkiye’deki ve dünyadaki önemli çalışmalarıyla, başarılarıyla hepimizi gururlandırıyor. Bu olumlu gelişmelere karşın sağlık sisteminin aksayan yönleri var. Sağlık sisteminin, doktorların ve sağlık personelinin çözüm bekleyen sorunları göz ardı edilmemeli. Siyasi iktidar, doktorları ve sağlık çalışanlarını değersizleştirme politikası izliyor. Doktorlar, para objesi gibi gösterilerek halktan ayrıştırıldı, kamuoyunda karalandı, doktorları ötekileştiren söylemler üretildi. Bu anlayışın değiştirilmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı, “Giderlerse gitsinler,” gibi talihsiz bir açıklama yaptı, sağlık çalışanlarına verdiği değeri gösterdi. Ülkesini ve milletini düşünen bir iktidar, “Doktorlarımız neden gitmek istiyor?”, “Bunu nasıl önleyebiliriz?” diye sormalı, sorunlara çözümler üretmeli. Dünyadaki her ülkenin doktorlara ve sağlık çalışanlarına ihtiyaç duyduğu böylesi bir dönemde siyasi iktidar, doktorları ve sağlık çalışanlarını ülkeden göndermek için elinden geleni yapıyor. Bu, başlı başına önemli ve sıkıntılı bir konu.

Sağlıkta şiddet, siyasi iktidarın doktorlara ve sağlık çalışanlarına yönelik ötekileştirme ve değersizleştirme politikalarının sonucudur. Ülkede insanlar, “Artık doktorları dövebiliyoruz,” “İstediğimizi yapabiliyoruz,” diyecek noktaya geldi. Bunun karşılığında herhangi bir ceza almayacaklarının da farkındalar. Kolluk kuvvetleri, şiddeti uygulayan kişiye gereken müdahaleyi yapmadıkça, ceza işlemleri net bir şekilde uygulanmadıkça sağlıkta şiddetin geçilemez. Doktorlara veya sağlık çalışanlarına şiddet uygulayan bir kişi karakola götürüldüğünde, AKP’li bir yetkili karakolu arıyor, “Aman ona bir şey yapmayın,” talimatı veriyor, olayın faili hemen serbest bırakılıyor. Toplum da bu oyunun farkında. Yoğun mesai saatleri, kötü çalışma koşulları, stres ve yorgunluk nedeniyle doktorlar ve sağlık çalışanları bazen hastalara gereken özeni gösteremeyebiliyor, zaman ayıramayabiliyor. Ama bu durum şiddeti makul gösterecek bir gerekçe değildir. İnsanların şiddete başvurmasındaki temel nedenler, eğitimsizlik ve karşısındaki insana saygı duymamasıdır. Önceliğimiz, Türkiye’de doktorlara ve sağlık çalışanlarına saygınlık kazandırmak olmalıdır.

Birinci basamak sağlık hizmetleri oldukça önemli. Özellikle mahallelerde her vatandaş için birinci basamak sağlık hizmetleri en iyi şekilde verilmeli. Birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetleri yeterli ve etkili olursa, üst kademe sağlık hizmetlerine hasta geçiş azalacaktır. Hastaların yaklaşık %80’i birinci basamak sağlık hizmetleriyle rahatlıkla tedavi edilebilir. Bebeklerin aşıları, hamile kadınların takibi, tedavisi ve bakımı koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında yapıldığında insanlar büyük hastanelerin acil servisine ve polikliniklerine gitmeye gerek duymayacaktır. gitmelerine gerek kalmayacak. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına gelişigüzel gidilemiyor. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde gerekli değerlendirmeler yapılıyor, uygun görülürse ikinci ve üçüncü basamak hastanelere yönlendirme söz konusu oluyor. Her ne kadar Türkiye’de bu sistem için çalışmalar yapılsa da, girişimde bulunulsa da ilerleme sağlanamadı. Birinci basamak sağlık hizmeti veren kuruluşlardaki doktorların çalışma koşulları da çok önemli. Bir doktor, geçim sıkıntısı yaşamamalı. Çünkü doktorluk önemli bir meslek. Doktorun kafası rahat olursa, hastasıyla daha rahat ilgilenir, geçim derdini düşünmez. Birinci basamak sağlık hizmeti veren aile hekimlikleri, sağlık ocakları revize edilmeli, doktorların ve sağlık çalışanlarının hakları verilmeli, koşulları iyileştirilmeli. Birinci basamak sağlık hizmetleri yeterli ve etkili olursa, ikinci ve üçüncü basamaktaki yığılma önlenir. Yoğunluk azaldığında hastaneler de tasarruf eder, vatandaşlara iyi hizmet verilir.


Önerilen Haberler