"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Alban: “Ranta karşı yaşam hakkını savunmaya devam edeceğiz”

  • 26 Eylül 2022
CHP Muğla Milletvekili Mürsel Alban Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

Sizi tanıyabilir miyiz? Siyasete giriş nedeniniz neydi?

MÜRSEL ALBAN:
1970 yılında Erzurum’un Aşkale ilçesinin Ocaklı Köyü’nde doğdum. 14-15 yaşındayken ailemle birlikte Muğla’ya yerleştim. Üç ağabeyimle birlikte aile şirketimizi kurduk, uzun yıllar inşaat sektöründe hizmet verdik. İş hayatına devam ederken, her zaman ilgi duyduğum politika alanında da çalışmalar yürüttüm. Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin Gençlik Kolları’nda faaliyetlerde bulundum. Daha sonra CHP Muğla İl Başkan Yardımcılığı görevini üstlendim,  üç dönem de CHP İl Başkanı olarak görev yaptım. Benim için siyaset her şeyden önce ülkeme, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bize emanet ettiği cumhuriyete ve onun değerlerine hizmet etme aracıdır. Ben, insan sevgisini rehber ediniyorum. Siyaseti de insanlara hizmet etme fırsatı, daha iyi bir ülkede yaşamak koşulları sağlama alanı olarak gördüm. Ayrıca cumhuriyet değerlerine sahip çıkmak, çocuklarımızı laik ve demokratik bir ülkede yetiştirmek için sorumluluk hissettim her zaman. Bu nedenle CHP çatısı altında, Atatürk ilkeleri ışığında politika yapmak istedim.

Muğla’nın turizm bölgelerindeki sit dereceleri düşürülüyor, sit alanı olan yerler plansız yapılaşmaya açılıyor. Rant odaklı bu uygulamayı durdurmak için neler yapılmalı?

MÜRSEL ALBAN:
Muğla, ülkemizin gözbebeği diye nitelendirdiğimiz, cennet parçası diyebileceğimiz bir kent. Bodrum, Marmaris, Fethiye, Milas, Datça, Köyceğiz, Ula, Dalaman, Ortaca, Menteşe, Kavaklıdere, Seydikemer, Yatağan, birbirinden güzel ilçeler. Muğla her şeyden önce ülke turizmine katkıda bulunuyor. Muğla’nın doğal güzellikleri dünyaca ünlü. Bu nedenle her zaman birilerinin iştahını kabartıyor. Muğla’yı korunması gereken bir kent olarak değil, rant yaratılacak bir toprak parçası olarak görenler hep var. Üzülerek söylüyorum ki, Türkiye’de rantçıların talan edilmek istendiği kentlerin başında Muğla geliyor. Muğla’nın %65’i ormanlarla kaplı, topraklarından bereket fışkırıyor. AKP iktidarı döneminde Muğla büyük bir yağma ve talanla karşı karşıya kaldı. AKP’nin rant odaklı bakış açısı nedeniyle kıyıları rant merkezine dönüştürme faaliyetleri için son yıllarda arttı.

İşte size Bodrum örneği. 20 yıl önceki Bodrum’la bugünkü Bodrum’u kıyaslayın. Aynı şekilde Marmaris, Fethiye ve diğer ilçeler… Hepsi, AKP iktidarının rant odaklı bakış açısı nedeniyle zarar gördü. AKP iktidarı, yerel yönetimlerinde söz sahibi olamadığı Muğla’yı hedef seçti. Kent planlamasında yerel yönetimleri saf dışı bıraktı, kendi yandaşlarının ihtiyaçları doğrultusunda tarihî, kültürel ve doğal değerleri hiçe sayarak pervasızca biçimlendirdi. Kanun hükmünde kararnamelerle, özel imar izinleriyle, çevresel etki değerlendirme (ÇED) muafiyeti gibi bir dizi yasa, kanun ve yönetmelik aracılığıyla yapılan projelerle Muğla’nın dokusunu, kendine has yapısını bozdular. Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınan alanların, doğal, arkeolojik, kentsel, tarihî ve kentsel arkeolojik sit alanlarının derecelerini düşürdüler. Yandaş maden şirketlerinin arama sahalarının genişlemesi için mahkeme kararlarını hiçe saydılar. Birinci derece sit alanları, evrensel değeri olan ve mutlaka korunması gereken alanlardır. Korunan alanların derecelerinin düşürülmesiyle birlikte bu alanların beton yığınına dönüşmesinin önü açıldı. Bu alanlar, ekosistem, flora, fauna gibi özellikleriyle birlikte telafisi mümkün olmayacak şekilde tahrip edildi.

MUÇEV adlı bir şirket kurup, Muğla’nın başına bela ettiler. Muğla Valiliği’yle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın %50 ortaklığıyla MUÇEV Tur. Tic. Ltd. adlı bir şirket kuruldu. Bu şirket, ihalesiz, kanunsuz, “Ben yaptım oldu,” mantığıyla Muğla’nın kıyılarına âdeta çöktü. Nasıl mı? Adında vakıf kelimesi geçen ama aslında bir limited ortaklık olan bu şirket, Muğla’daki tüm koyları ve plajları belirliyor. Bu koylarda ve plajlarda CHP’li belediyelere ait işletmeler varsa, işletme hakkı, “Tabiat varlıkları ve doğal sit alanları ile özel çevre koruma bölgelerinde bulunan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında her türlü koruma, işletme ve işlettirme görevlerinin Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne verildiği” gerekçesiyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Valilik vb. kurumlar aracılığıyla iptal ediliyor. CHP’li belediyeye ait olduğu için sözleşmesi biten işletmelerin  sözleşmesi yenilenmiyor. İşletmeler, MUÇEV denen limited şirkete kiraya veriliyor. MUÇEV denen şirket, paralel belediye yapılanması gibi çalışıyor. Bakanlığa MUÇEV’in görevini sorduk, “Plajları ve sahilleri temizlemek, deniz dibi temizliği yapmak, endemik bitkilerin korunmasını sağlamak,” şeklinde bir yanıt geldi. Oysa bu hizmetler yerel yönetimlerin görevidir. MUÇEV, bir şirkettir. Bir şirketin görevi yerel yönetimlerin işini yapmak değildir. Buradaki amaç, “CHP’li belediyeler çalışmıyor, onların yapması gereken plaj temizliğini vs. biz yapıyoruz, denizi biz temizliyoruz, bu işler bize kalıyor,” imajı vererek algı yaratmaktır.
 
Yukarıda anlattığım hukuksuz işlemlere yargı geç de olsa artık “dur” dedi. Danıştay, Datça’nın doğa harikası kıyılarının Muğla Turizm Çevre Vakfı Turizm ve Ticaret Şirketi’ne (MUÇEV) kiralanmasına karşı açılan davada, bakanlığın kıyıların kiralanması amacıyla pazarlık usulüyle yaptığı ihalelerin dayanağı olan yönetmeliğin ilgili maddesinin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. Ayrıca kararda, kıyı alanlarının mal olmadığına dikkat çekilerek, devletin kıyılar üzerinde mülkiyetindeki tasarrufunun da bir sınırı ve biçimi olduğu ifade edildi. MUÇEV ve benzerleri eliyle AKP iktidarının Muğla’nın doğasına, kıyılarına, ormanlarına yapmak istediği tüm hukuksuz uygulamaların takipçisiyiz. Sadece Muğla’da yaşayan insanların değil, doğayı paylaştığımız canlıların hakkını savunmaya devam edeceğiz.

Sosyal tesisler, yaşam merkezleri ve mekânları, yeşil alanlarla rekreasyon alanları kent yaşamı için giderek önem kazanıyor. Nitelikli bir kentsel yaşam oluşturmaya yönelik sosyal yaşam hizmetlerinde yerel yönetimler sizce nasıl bir rol üstlenmeli?

MÜRSEL ALBAN:
Yaşam merkezleri ve rekreasyon alanları, kentte yaşayanların yaşam kalitesinin ve refah düzeyinin yükselmesine katkıda bulunuyor. Özellikle büyükşehirlerdeki çevre ve hava kirliliği, betonlaşma, kentleşme gibi olumsuzlukların etkilerinin azaltılması için bu tür alanların varlığı önem kazanıyor. Teknolojik gelişmeler kent yaşamını kolaylaştırıyor, fayda sağlıyor, ancak birtakım sorunları da beraberinde getiriyor. Kentte yaşayanların stresini, kaygılarını ve endişelerini giderecek, günlük rutinden çıkmalarını sağlayacak, keyifli zaman geçirmelerine ve psikolojik açıdan rahatlamalarına imkân tanıyacak en ekonomik, ulaşılabilir alanların kentsel rekreasyon alanları olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda yerel yönetimlere görev ve sorumluluk düşüyor. Yerel yönetimlerin bu tür sosyal alanların sayısını artırması oldukça önemli. Özellikle çocuklar ve ileri yaştaki emekli yetişkinler için rekreasyon alanlarının faydası yadsınamaz. Bu alanlara daha fazla bütçe ayrılmalı. Bir kentte sosyal tesisler, spor tesisleri ve yeşil alanlar ne kadar fazlaysa, insanların yaşam kalitesi o kadar yüksektir. Yerel yönetimler, kentsel planlama sürecinde açık ve yeşil alanların aktif kullanımını ön planda tutmalı, ihtiyaç analizi yapmalı, kent insanının doğayla etkileşimde olmasını sağlamalı. Ayrım gözetmeksizin her yurttaşın doğayla etkileşimde olacağı, fiziksel ve ruhsal doyum sağlayacağı, keyifli vakit geçireceği rekreasyon alanları oluşturulmalı. Diğer önemli konu da katılımcılık. Sosyal tesisler, yeşil alanlar planlanırken yurttaşlar planlama sürecine dahil edilmeli. Kentin özgün değerleri göz ardı edilmemeli, doğaya ve çevre yapısına uygun alanlar tasarlanmalı.


Önerilen Haberler