"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

İzci: “İyi yönetişim, yerel kalkınmanın ön koşuludur”

  • 16 Ocak 2023
Danışman Dr. İnan İzci Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

Argüden Yönetişim Akademisi bünyesinde yönetişim araştırmaları yapıyorsunuz. Araştırmalarınızın amacından bahseder misiniz?

İNAN İZCİ
: Akademinin temel amacı, iyi yönetişim kültürünü kamuda, özel sektörde ve sivil toplum alanında güçlendirmek. Bunu, kurulduğu günden bu yana yerel, ulusal ve küresel düzeyde çeşitli faaliyetlerle gerçekleştirmeyi hedefliyor. İyi yönetişim kavramı sıklıkla telaffuz ediliyor, kavramın anlamının ve somut faydalarının daha iyi anlaşılması için çaba gösteriyoruz. İyi yönetişimi, güvene dayanan bir kültür olarak görüyoruz. Güven, ortak risklerin ve faydaların sınırlı kaynaklarla daha demokratik, kapsayıcı ve etkin şekilde yönetilmesine hizmet ediyor. İnsanlar ve kurumlar birbirlerine daha fazla güvendiğinde ortak meseleleri beraber tanımlamaları ve daha etkin çözme imkânı söz konusu oluyor. Sınırlı bakış açısı olmayınca, belirsizlikler ve şüphe azalınca emek ve enerji daha iyi şekilde kullanılabiliyor.

Akademi, güvene dayalı anlayışın toplumun tüm kesimlerinde güçlenmesi için belirli yönetişim ilkelerinin (şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık, adalet gibi) daha iyi şekilde hayata geçirilmesi amacıyla çeşitli faaliyetler yürütüyor. Söz konusu ilkeleri somutlaştıran yöntemler ve araçlar geliştiriyor, farkındalık çalışmaları, araştırma, eğitim ve projeler gibi faaliyetler yürütüyor. Çocuklar başta olmak üzere gençler, yerel yönetimler, hatta küresel firmalar düzeyinde bu kültürün yayılması için çalışıyor. Özellikle yönetişim kalitesini artırmak için ölçmeye dayalı gelişim süreçlerini teşvik ediyor.

Yerel yönetimler için “Belediye Yönetişim Karnesi” modelini geliştirdiniz. İnsani gelişme, sürdürülebilir kalkınma ve kent vizyonu bağlamında yerel yönetimler açısından iyi yönetişim neden ön koşul olmalı?  
 
İNAN İZCİ:
2018 yılında Argüden Yönetişim Akademisi tarafından geliştirilen “Belediye Yönetişim Karnesi”, dünya ölçeğinde bir yenilik olarak kabul edildi. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ve Birleşmiş Milletler (BM), bu aracı yönetişim açısından küresel düzeyde değerli buldu. “Belediye Yönetişim Karnesi”, iyi yönetişim kültürünü belediyelerde güçlendirmek ve vatandaşların belediyelere daha fazla güven duymasına katkıda bulunmak amacıyla geliştirildi. Karne, iyi yönetişim ilkelerinin belediyelerde nerede, nasıl ve ne oranda uygulandığını ölçmeye ve iyileştirmeye dayanıyor. Belediyelerin nerede, nasıl ve ne kadar vatandaş katılımını sağladığını görme, ölçme ve değerlendirme imkânı sunuyor. İlk olarak 2018 yılında İstanbul’da 37 ilçe belediyesini, 2022 yılında 27 büyükşehir belediyesini bu araç üzerinden değerlendirdik. Elde ettiğimiz sonuçları ve önerilerimizi kamuoyuyla paylaştık. Böylece vatandaşlar başta olmak üzere belediyelerin, kent konseylerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve merkezî yönetimin iyi yönetişimi güçlendirmesi için daha etkin çaba göstermesi gerektiğini ortaya koyduk.

İyi yönetişim sadece güvene odaklanmıyor, güvene dayalı olarak daha demokratik, bütünsel, kapsayıcı ve etkin belediye hizmetlerinin sunulmasına doğrudan etki ediyor. Bunu, kararların kalitesini ve kaynak kullanımının etkisini artırmak yoluyla sağlıyor. Sürdürülebilir kalkınma ve yaşam kalitesi gibi olgular, toplumun her kesimini ilgilendiriyor. BM’nin sürdürülebilir kalkınma amaçlarının 16.’sı (barış, adalet ve güçlü kurumlar) ve 17.’si (amaçlar için ortaklıklar) doğrudan iyi yönetişim alanına giriyor. Kalkınmanın sağlanması ve yaşam kalitesinin yükselmesi, iyi yönetişimin sunduğu güçlü kurumlar olmaya ve ortak hedefler için hareket etmeye bağlı. Başka bir deyişle, yerel düzeyde kalkınmanın ve insani gelişmenin sağlanması için iyi yönetişimin güçlendirilmesi BM tarafından ön şart olarak belirlenmiş.

Bu nedenle Argüden Yönetişim Akademisi, iyi yönetişimi daha sürdürülebilir ve yaşam kalitesi yüksek bir gelecek için yaptığını açıkça dile getiriyor. Kısacası, yerelden başlayarak sürdürülebilir kalkınma ve daha yüksek yaşam kalitesi için belediyelerde iyi yönetişimi güçlendirmek istedik. Bunun için “Belediye Yönetişim Karnesi”, “Kapsayıcı Belediye Yönetişim Karnesi”, “Yerel Kalkınma Rehberi” gibi çeşitli modeller geliştirdik ve araştırmalar yaptık.

Sadece belediyeler için değil, aynı zamanda kent konseyleri ve sivil toplum kuruluşları için de bu çalışmaları yürütüyoruz. Kentlerin ortak değerimiz olduğunu, paydaş olduğumuzu vurguluyoruz. Örneğin, kent konseylerinin temel amacı, sürdürülebilir kalkınmayı yerelde katılımcı bir biçimde güçlendirmektir. İlgili belediye kanunu ve kent konseyi yönetmeliği bunu ifade ediyor. O hâlde, kentlerin geleceğini tasarlamak için güçlü iyi yönetişim kültürüne ve sivil toplumun etkin olmasına ihtiyacımız var. Yerelde iyi yönetişimin güçlenmesi,  kentlerin daha iyi tasarlanması ve yönetilmesi için ön koşul.

Birçok uluslararası kurum ve kuruluş, insani gelişmenin ve sürdürülebilir kalkınmanın yerelleştirilmesinin önemi üzerinde duruyor. İyi yönetişimin yerelleşme sürecine katkısı nedir? Özellikle ilçeler düzeyinde yönetişim aşamaları nasıl planlanmalı?

İNAN İZCİ:
İnsanlar, yereli ulusal/ küresel ölçekten ayrı tutma eğilimindedir. Hâlbuki mahallemiz bile bu gezegenin bir parçası. Bütünsel baktığımızda mahallemizle gezegenin aynı yer olduğunu görebiliriz. Her gün aldığımız kararlarla, kurduğumuz ilişkilerle, davranışlarımızla sadece yereli değil, ülkeyi ve dünyayı etkiliyoruz. Bu nedenle gezegen ölçeğinde sürdürülebilir kalkınma önce mahallemizde ve yerel düzeyde başlıyor.

OECD tarafından yapılan bir araştırmaya göre, “2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”nın %65’nin bölgesel ve yerel yönetimler olmadan hayata geçirilemeyeceği tespit edilmiş.*  Bu somut veri de söz konusu iddiayı destekliyor. Sürdürülebilir kalkınmanın yerelde, yani mahalle, ilçe ve kent düzeyinde sağlanması, öncelikle belediyelerin yaklaşımına bağlı. Söz konusu amaçların, yerelde yürütülen politika ve hizmetlerle uyumlu hâle getirilmesi önem taşıyor.

İyi yönetişim bu açıdan son derece önemli. Adillik, kapsayıcılık, sorumluluk ve duyarlılık gibi ilkeler, doğaya, canlıların hayatına, ekonomiye ve topluma karşı sorumlu olan belediyecilik anlayışı gerektiriyor. Katılımcılık ilkesiyle ortak aklı ve enerjiyi harekete geçirmeyi öneriyor. Kararları kısa, orta ve uzun vadeli etkileri hesaba katarak almayı içeriyor. Özetle, geleceğin daha sürdürülebilir ve yaşanabilir olması için sürdürülebilir kalkınmayı yerelleştirmek ve bunu iyi yönetişime dayalı olarak yapmak gerekiyor.

Yerel düzeyde kalkınma kriterlerini geliştirmek için ulusal/uluslararası paydaşlarla, sivil toplum kuruluşlarıyla yapılacak işbirliğinin toplumsal faydaya katkıları nelerdir?

İNAN İZCİ
: Yerel düzeyde sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması kolay bir süreç değil. Örneğin, deprem riski olan bir kentin dayanıklı kılınması, tüm yerleşim yerlerinin değişmesini veya konut stokunun yenilenmesini gerektiriyor. Sadece BM’nin 11. amacını (sürdürülebilir kent) hayata geçirmek bile imar planlaması, finansman, inşaat sektörü, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının bir arada uyumlu çalışmasını şart koşuyor. Bu açıdan bakıldığında, farklı sektörler ve paydaşlar arasında sağlıklı ve sürekli bir işbirliğinin sağlanması, gerçek anlamda kalkınmanın gereğidir.

Her paydaşın, kendi bilgi, deneyimi ve kaynaklarıyla geleceğin tasarlanması, buna yönelik hedefler konulması ve faaliyet yürütülmesinde rolü var. Sürdürülebilir gelecek, daha sağlıklı ve nitelikli nesillerin yetiştirilmesine bağlı. Yuvalar, okullar, meslek eğitim merkezleri, sağlık politikaları ve iş dünyasının kararlarının bu gerçekle uyumlu olması durumunda daha sağlıklı ve nitelikli insanlar yetiştirilebilir.

Hangi alana bakarsak bakalım, güçlü kurumlar ve iyi bir işbirliği kültürü olmadan toplumsal fayda, yani kalkınma ve yüksek yaşam kalitesi sağlanamaz. Bu nedenle yerel düzeyde iyi yönetişime dayalı ve işbirliğini teşvik eden bir anlayış oluşturmalıyız.  

İnsani gelişme ve sürdürülebilir kalkınma vizyonunun amaçları doğrultusunda yerel yönetimlerin politikaları hangi kapsamda olmalı?

İNAN İZCİ
: Belediyeler, lider temelli kurumlardır. Yani belediye başkanlarının vizyonu ve politikalarında sürdürülebilir kalkınmanın özel bir önemi olmalıdır. Karar alıcı belediye meclisinin, özellikle meclis komisyon üyelerinin kalkınma vizyonu hakkında farkındalığının artırılması öncelikli görülmelidir. Müdürlüklerin ve çalışanların bu konuda hassasiyet göstermesine, özel birim ve kişileri güçlendirmeye önem verilmelidir. Sadece karar alıcılarla uygulayıcıların farkındalığının ve önceliklerinin değişmesi yeterli değil.

Belediyelerin stratejik planları, beş yıllık süreci kapsayan önemli belgelerdir. Stratejik plandaki amaçlara ve faaliyetlere göre belediyenin bütçesi ve faaliyetleri belirleniyor. Söz konusu planların hazırlanması ve uygulanması sürecinde sürdürülebilir kalkınmayla ilgili riskler ve fırsatlar değerlendirilmelidir. Kaynaklar en etkin şekilde ve uzun dönemde sonuç verecek konular için kullanılmalıdır. Ayrıca özel eylem planları kapsamında belli alanlarda faaliyetler yürütülmektedir. Örneğin, belediyeler, iklim, enerji ve eşitlik gibi alanlarda eylem planları hazırlamaktadır. Özel alanlarda yapılan bu planların hem katılımcı hem kapsamlı hem etkili hem de sürdürülebilir kalkınma amaçlarıyla uyumlu olması önem taşıyor.

Sürdürülebilir kalkınmanın yolu, politikaları belediyeden yerele yaymaktan geçiyor. Örneğin, bir ilçede veya kentte üniversitelerle iş dünyasının ve meslek odalarının ortak olduğu kalkınma vizyonu oluşturmak oldukça faydalı sonuçlar doğuracaktır. Çünkü farklı kurumlar ve bu kurumların kaynakları, aynı hedeflere katkıda bulunacaktır. Bu nedenle güvenin ve iyi yönetişim kültürünün yatay rolü anlaşılmalı. Yaptığımız çalışmalarla söz konusu ihtiyacın giderilmesine ve daha iyi bir geleceğin inşa edilmesine katkıda bulunuyoruz.

Dr. İNAN İZCİ KİMDİR?

Lisans eğitimini Londra Üniversitesi’nde, “Ekonomi ve Sosyal Politika” alanında, yüksek lisansını aynı üniversitenin “Avrupa Kamu Politikası” alanında tamamladı. Brüksel Hür Üniversitesi’nde, dijital çağda metropolitan yönetişim alanında doktora derecesini aldı. İş hayatına 2001 yılında Londra’da, Citizen Advice Bureau’da genel danışman olarak başladı. Konut, borç, istihdam ve sosyal haklar konularında vatandaşlara bilgi ve danışmanlık hizmeti sundu. Bu süreçte farklı alanlarda, hukuki süreç yönetimi, problem çözümü, kişilerarası ilişki yönetimi ve yasal-idari işleyiş konularıyla sosyal politika alanında deneyim kazandı. Türkiye’deki kariyerine 2007 yılında İstanbul İl Özel İdaresi’nde AB ve dış ilişkiler uzmanı olarak başladı. 2009-2014 yılları arasında Sarıyer Belediyesi’nde AB ve dış ilişkiler koordinatörlüğü yaptı. Yerel yönetimler-AB ilişkisi, proje geliştirme ve uygulama, yerel kalkınma, sağlık, mesleki eğitim ve atık yönetimi konularında yapılan çalışmaları yönetti. 2014-2017 yılları arasında özel sektörde, sürdürülebilirlik stratejisi, kurumsal sosyal sorumluluk ve proje yönetimi hakkında danışmanlık yaptı. BM, OECD ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların çeşitli küresel etkinliklerine konuşmacı olarak davet edildi. İyi yönetişim, sürdürülebilir kalkınma ve kamu politikaları üzerine yayınları bulunmaktadır.




*  https://www.oecd.org/cfe/territorial-approach-sdgs


Önerilen Haberler