YÜKLENİYOR
SODEMSEN Toplu İş Sözleşmesi Uzmanı Hüseyin Tarık Ercan “Kültür Sanat” üzerine yazdı.
Kültür, bir toplumu diğer toplumlardan ayıran, geçmişten bu yana değişerek devam eden, kendine özgü, sanatı, inançları, örf ve adetleri, anlayış ve davranışlarıyla onun kimliğini oluşturan yaşayış ve düşünüş tarzıdır. Topluma bir kimlik kazandıran, dayanışma ve birlik duygusu verdiği toplumda düzeni de sağlayan maddi ve manevi değerlerin bütünüdür.
Kültür, bir topluluğun tarih boyunca kazandığı maddi ve manevi değerlerini, duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıklarının tümüdür. Kültür, etkileşim yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılır. Bir sanat yapıtının oluşumunda, ait olduğu toplumun kültür yapısının önemi büyüktür. Sanat, özgür bir ortam ister, kültür özgür değilse sanatın gelişimi de o kadar zor olur. Sanat, insanlardan, kültürden, zamandan etkilenir, dahası, kültürü ve zamanı etkilemeye çalışır. Hiçbir sanat yapıtı, onu yaratan çevreden soyutlanamaz. Sanat eserlerini incelediğimizde, kültürün, zamanın ve çevrenin izlerini görürüz. Kültür, her ne kadar sanatı etkilese de, sanat da kültürleri etkiler, geliştirir, güzelleştirir. Yani karşılıklı bir etkileşim olduğunu söyleyebiliriz. Coğrafi bölgenin, iklim ve çevre koşullarının, inanç ve yaşayış biçimlerinin sanat yapıtının ortaya çıkışındaki rolü büyüktür. Farklı kültürlerin oluşturdukları sanat eserleri (Avrupa, Osmanlı, Bizans), sanat tarihçisinin uğraş alanı olmuştur. Bir sanat eseri, ait olduğu kültürün özelliklerini kuşaklar boyunca taşır. Yani sanat eseri, kültürün devamlılığını sağlayan en önemli etmenlerden biridir.
Müzeler, geçmiş, şimdi ve gelecek arasında bağ kurar, kültürel sürdürülebilirliğin temelini oluşturur. Bu açıdan düşünüldüğünde müzeler, kültürel mirasın somut ve somut olmayan yönlerinin korunarak gelecek nesillere aktarılması için güvencedir. Dolayısıyla kültürel miras değeri taşıyan varlıkların müzelerin sorumluluğuna girmesi, bu değerlerin hem turistik nitelik kazanması hem de sürdürülebilir olması için oldukça önemlidir.
Türkiye’de kültürel miras niteliği taşıyan birçok somut eser müzelerde sergilenirken, somut olmayan kültürel miras varlıkları da çeşitli müzeler yardımıyla koruma altına alınmaktadır, kültürel miras varlıklarının sürdürülebilirliği için çaba gösterilmektedir.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Türk kültür ve sanat hayatında da önemli değişimler yaşanmıştır. Yeni devlet millî kültür üzerine inşa edildiği için Türk dili, edebiyatı ve tarihiyle ilgili çalışmalar bu dönemde hız kazanmıştır. Yeni devletin temelleri, her şeyden önce Türk kültürüne dayanmaktadır. Kültürel alandaki bu yenilik, devlet yönetimi ve sisteminde de görülmektedir. Cumhuriyetin ilan edilmesi, halifeliğin ve saltanatın kaldırılması, Latin harflerinin kabulü gibi yenilikler, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti devletinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli dildir, kültürdür,” sözleriyle özetlenen Türk kültürü temeline dayalı millî devlet anlayışı, Kurtuluş Savaşı sonrasında yapılan çalışmalarda da kendini göstermektedir.
İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra halk bilimini tanıtmak amacıyla Ziya Gökalp ve Fuat Köprülü tarafından kaleme alınan yazılar, yapılan alan araştırmalarla elde edilen veriler, Türk kültürüyle ilgili bilimsel çalışmaların hız kazanmasını sağlamıştır. Bu dönemde kültürel çalışmalar, “Türk Yurdu”, “Türk Ocağı” ve “Türk Derneği” gibi dernekler tarafından yürütülmüştür. 1 Kasım 1927’de kurulan “Anadolu Halk Bilgisi Derneği”, bir süre sonra adını “Türk Halk Bilgisi Derneği” olarak değiştirmiştir. Bu dernek, Türk kültürüyle ilgili çalışmalar yapan ilk bağımsız bilimsel organizasyon olarak tarihe geçmiştir. Derneğin ilk yayın organı Halk Bilgisi Mecmuası’ndaki ve daha sonra çıkardığı Halk Bilgisi Haberleri’ndeki yazılar, o dönemdeki halk bilimi çalışmalarının akademik ve bilimsel zemine oturtulması bakımından önemlidir.
1931 yılında Türk Ocakları kapatılmıştır. 1932’de Halkevleri kurulmuştur. Halkevleri’nin çıkardığı dergiler, yaptığı araştırmalar ve eğitim faaliyetleri, Türk kültürünün ve sanatının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Mustafa Kemal Atatürk döneminde, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin “millî mimari, millî sanat ve millî kültür” temeline dayalı bir devlet olması için çalışmalar yapılmıştır. Atatürk, dil, tarih ve kültür araştırmalarına önem vermiştir. Türk tarihi ve dili alanında çalışmalar yapılması için 1931’de “Türk Tarih Kurumu”, 1932’de “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” kurulmuştur.