YÜKLENİYOR
Başkan Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yerel demokrasiyi güçlendirmeye yönelik çalışmalarını Belediye Gazetesi’ne anlattı:
Demokrasi, durağan bir kavram olmaktan ziyade sürekli kendini yenileyen ve yaşamın akışıyla şekillenen dinamik bir yapıya büründü. Bana göre demokrasi, insan onuruna yaraşır, yaşam hakkıyla barışık bir ortak yaşam iradesi üretebilmektir. Bu ortak yaşam iradesini oluşturan katılımcılık yerelden başlar. Yereli dışlayan ya da onu merkezin sorumluluğuna bırakan bir demokrasi tartışmaya açıktır. Her birey, toplumun parçası olmayı yerelde öğrenir. Dolayısıyla bireylerin demokratik rejimin bir parçası gibi hissetmesi için katılımcı ve yerel demokratik dönüşüm gereklidir. Aksi hâlde yerelin dinamiklerini bilmeyen merkezî yöneticiler, yerel yönetimlerin yetkilerini gasp etmek pahasına kentlere müdahale ederek sorunları büyütür ve yeni sorunlar yaratır. Bu, demokrasiye zarar verir. Çağdaş ve demokratik bir yerel yönetimin sahip olması gereken, bizim de benimsediğimiz temel ilkelerden söz etmek isterim:
Yaşam Kalitesi: Yaşam kalitesi, yaşama dair her şeyi kapsar. Yerel yönetimlerin en önemli görevleri, yaşam alanlarını yaşanılabilir kılma ve kent sakinlerinin öznel yaşam faaliyetlerine ortam sağlamaktır. Her bireyin yaşamın birbirinden farklıdır, bu farklılıklardan ortak bir noktada buluşturmanın tek yolu katılımcılık ve müzakeredir. Bu kapsamda yeni nesil akıllı şehircilik İstanbul Senin’in içinde “Söz Senin” bölümünü açtık. Yaşam alanlarını yaşanabilir kılmak için kamusal alanlar ve mekânlar (gençlik ofisleri, teknoloji atölyeleri, ders atölyeleri, mahalle evleri, engelli kampları, yaşam vadileri vb.) oluşturduk.
Katılımcılık ve Yönetişim: Toplumlar ve toplumsal amaçlar sürekli değişiyor. Bu hızlı dönüşüm, beş yılda bir yetkiyi eline alan yöneticilerin yönetme iddiasının meşruiyetini tartışmaya açık hâle getiriyor. Temsili demokrasideki bu krizi aşmanın yolu müzakereye dayalı katılımcı demokrasiden geçiyor. Bu bağlamda “Söz Senin” uygulamasına ek olarak “Bütçe Senin” uygulamasıyla İstanbul’un bütçesinin hangi projelerde kullanılması gerektiğine vatandaşların karar vermesini sağladık. İstanbul’da yaşayanların proje üretmesini sağladık.
Yenilikçilik: Yenilikçilik, bireysel ve toplumsal dinamizmi tercih etmektir. Bu anlayış, kentlerde tasarımı ve inovasyonu zorunlu kılar, yerelin olanaklarını değerlendirmeyi, koşulları ve kapasiteyi değerlendirerek özgün olanı üretmeyi gerektirir. Bu süreç çok paydaşlı olmalıdır. Biz de bu anlayış doğrultusunda İstanbul Planlama Ajansı’nı (İPA) kurduk. İPA, İstanbul’un güncel sorunlarını tespit ediyor, bu sorunların çözümüne yönelik strateji ve politika önerileri geliştiriyor. İstanbul hakkında güncel verilerin üretilmesi, ikincil verilerin derlenmesi, kamusal alan tasarımına ilişkin süreçlerin belirlenmesi, kentin dezavantajlı gruplarına yönelik sosyal politikaların geliştirilmesi ve İstanbul Vizyon 2050 çalışmasının koordinasyonu, İPA’nın temel sorumluluk alanları arasında yer alıyor. İPA’nın tespitleri ve çözüm önerileri ışığında yerelin sorunlarına çözümler ürettik, İstanbul halkını sürece dahil ettik ve merkezî iktidarın emrivaki uygulamalarına engel olmaya çalıştık.
Sürdürülebilirlik: Paydaşlarımızın katılımıyla “Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Planı” hazırladık, planı vatandaşlara sunduk. “Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı” ve “İstanbul Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım Planı” hazırlayıp vatandaşlarla paylaştık. Dolayısıyla yalnızca bugüne değil, yarına da duyarlı yerel demokratik model inşa ettik. Özetle, İstanbul modeli sayesinde insan onuruna yaraşır, yaşam hakkına saygılı bir yönetişim yapısı oluşturduk. Karar alma süreçlerine vatandaşları dahil eden, katılımı ön planda tutan yönetişim anlayışının mümkün olduğuna inanıyoruz, bu anlayışla çalışmaya devam ediyoruz.