"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Ersan: "Yerel eşitlik eylem planları, eşitlikçi kentlerin yol haritalarıdır"

  • 13 Mart 2023
KA.DER Ankara Şube Başkanı Meltem Ersan Belediye Gazetesi'nin sorularını yanıtladı.

6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin ardından afet bölgelerinde kadınların yaşadığı zorluklar gün geçtikçe artıyor. Depremin kadınların yaşamı üzerindeki etkilerini ve kadınlara yüklenen bakım/hizmet sorumluluğunu azaltabilmek için kısa, orta ve uzun vadede neler yapılmalı?

MELTEM ERSAN:
Deprem dahil her türlü afet en fazla kadınları ve çocukları etkiliyor. Afet durumlarında ve sonraki süreçte toplumun farklı kesimlerinin, kadınların, erkeklerin, kız ve oğlan çocukların, LGBTİ+ bireylerin, yaşlıların, engellilerin etkilenme durumu birbirinden farklı oluyor. Dolayısıyla iyileştirmenin bu farklılıklara göre planlanması çok önemli. Özellikle afet sonrasında da kadınlardan beklenen ev içi bakım emeği, kadınların bu zor koşullarda dahi kendi güvenlikleri ve iyi hâllerine odaklanamamalarına neden oluyor, üzerlerindeki fiziksel ve psikolojik yükü artırıyor. Ekonomik açıdan erkeklere kıyasla daha az imkâna sahip olan kadınların afet durumunda kaynaklara, ulaşım, sağlık hizmeti vb. hizmetlere erişimi de zorlaşıyor.

Afet sonrasında yeni bir yaşamın inşa edilmesi, eğitim, istihdam, siyasal ve sosyal alanlarda kadınların ayrımcılığa maruz kalmadan hizmetlerden eşit şekilde yararlanması, kadınların ve çocukların farklılaşan ihtiyaçlarının önceliklendirilmesi oldukça önemlidir. Kısa, orta, uzun vadede öncelikle kadınların bakım yükü azaltılmalıdır. Bu nedenle kamu ve sivil toplum, çocuk, yaşlı ve engelli bakımının yükünü kadınların üzerinden alacak uygulamalar geliştirmelidir.  Yaşlılar ve engelliler için evde bakım hizmetlerinin artırılması da son derece önemli. Bunu sağlamaya yönelik eğitim, süpervizyon planlaması yapılmalı, hak temelli yaklaşımla hizmet sunumu sağlanmalıdır. Ayrıca sağlık personelinin evlerde yaşlı ve engelli bakımına destek olmasını sağlayacak sürdürülebilir bir sistem geliştirilmelidir. Bu sayede kadınların desteklenecektir ve yeni istihdamı olanakları yaratılacaktır. Her koşulda kadınlar evde bakımı sağlamak durumunda kalıyorsa, bu kadınlara psiko-sosyal destek verilmesini ve günün belli saatlerini kendilerine ayırmasını sağlayacak bir model geliştirilmesi gerekiyor.  Gezici ekipler oluşturulabilir. Kamunun yanı sıra sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve sendikalar yenilikçi çalışmalar başlatabilir. Bakım hizmeti kapsamında kooperatifler kurabilir.  Bu model, sosyal dayanışmaya da katkıda bulunacaktır ve büyük bir boşluğu dolduracaktır.

Yaşanan kayıplar, kadının iş hayatına dönmesini zorlaştıracaktır. Çocuklarını bıraktıkları aile bireylerini kaybetmiş olabilirler, maddi yetersizlik yaşayabilirler. Bu nedenle erken yaşta bakım hizmetleri veren kreşlerin sayısının bir an önce artırılması, deprem bölgesinde ücretsiz hizmet vermesi önem taşıyor.  Bu kreşler, depremi yaşayan illerde önce konteynerlerde kurulmalı, daha sonra kalıcı olacak şekilde planlanmalı. Ayrıca kamu sektörü ve özel sektör, işyerlerinde çocuk bakımını destekleyen uygulamalar geliştirmelidir. Çocukların okul sonrası mahallelerinde gidebileceği kütüphane, yaşam evi gibi yerlerin açılması gerekiyor.  Bu konuda belediyeler etkin rol üstlenebilir. Çocukların ihtiyaçları uzmanlar eşliğinde bu yerlerde karşılanabilir. Kadınların esnek çalışma saatlerine geçmesini sağlayacak çalışmalara her zamankinden fazla ihtiyaç duyulacaktır. Esnek saat uygulaması, kadınların istihdamda kalması için altın anahtardır. En önemli konulardan biri, zihniyet değişimidir. Bakım hizmeti sadece kadınların sorumluluğu değildir, hepimizi ilgilendiren bir konudur. Türkiye nüfusu yaşlanıyor. Sosyal devlet anlayışıyla bakım hizmetlerine yönelik yeni politika ve programların geliştirilmesine ihtiyaç var.  Hepimiz, bu konuyu gündeme getirmeliyiz ve savunmalıyız.

Afet dönemlerinde kadınların yaşadığı sorunlar daha da derinleşiyor. Afet yönetimi kapsamında oluşturulacak birimlerde ve sivil toplum kuruluşlarının örgütlenmesinde kadınların temsil edilmesini sağlayacak mekanizmalar nasıl oluşturulmalı?

MELTEM ERSAN:
Afet ve krizlere hazırlık çalışmalarının katılımcı ve eşitlikçi bir şekilde yürütülmesi, afet anlarında ve sonrasında ayrımcılığın önüne geçilmesi, olağanüstü durumlarda özellikle dezavantajlı grupların hizmetlere erişiminin desteklenmesi gerekiyor. Afet/krize hazırlık ve afet/kriz sonrası dayanışma için afet yönetimi toplumsal cinsiyet temelli olmalı. Afet sonrası hayatı yeniden kurma çalışmalarında deneyimli kadın örgütlerinin de dahil edileceği katılımcı komisyonların oluşturulması şart. Komisyonlardaki kadın örgütlerinde kadınların görüşlerini ve deneyimlerini paylaşmalarına olanak tanınmalıdır.

Kent konseylerinde kadınların afet yönetimi çalışmalarının içinde olması ve seslerini duyurabilmesi son derece önemli.  Kentin her ilçesinden daha fazla sayıda kadının çalışma gruplarına katılması ve yapılan çalışmaları mahallelerine aktarması sağlanmalıdır. Yerelden başlayarak kadınların örgütlenmesi gerekiyor. Bu örgütlenme farklı şekillerde olsa da, mahalleden yaşadığı kente kadar kadınların kendi yaşam alanını iyileştirmesine katkıda bulunuyor. Kadınlar arasındaki dayanışmanın güçlendirilmesi, kadın hareketine ivme kazandırıyor. Politika üretme ve uygulama süreçlerine kadınların katılımını sağlamamız, yerel kadın örgütlerini güçlendirmemiz ve desteklememiz gerekiyor.  

Son depremler, yerelde ihtiyaçların tespitinde, bu ihtiyaçların toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde sağlanması ve paylaşılmasında, afetzedelerin göç ettikleri kentlerde destek mekanizmalarının oluşturulmasında, psiko-sosyal ve hukuki desteğin verilmesinde kadın örgütlerinin ne kadar etkin olduğunu gösterdi. Tüm kadın örgütleri, dayanışma ve eşgüdüm içinde kendi uzmanlıklarını ve potansiyellerini ortaya koydular. Bundan sonraki süreçte yıkılan kentlerin yeniden inşasından afet önleme ve yönetme çalışmalarına kadar kadın örgütlenmesinin etkin rol oynayacağını hep birlikte göreceğiz.

Göç ve uyum süreci hakkında çalışmalar yapıyorsunuz. Göçmen ve mülteci kadınları toplumsal yaşamın her alanına dahil edecek çalışmalar nasıl olmalı? Bu konuda toplumsal farkındalığı yükseltmeye, ayrımcı söylemleri ve uygulamaları ortadan kaldırmaya yönelik sosyo-ekonomik politikalar yapılandırılırken kadınlar özelinde nelere dikkat edilmeli?

MELTEM ERSAN:
Göçmen ve mültecilerin büyük bir bölümü kentlerde yaşıyor. Çevresel ve insani etkilerin yanı sıra nüfus, ekonomik faaliyetler, sosyal ve kültürel etkileşimler kentlerde yoğunlaşıyor. Bu durum, konut, altyapı, temel hizmetler, gıda güvenliği, sağlık, eğitim, insana yakışır işler, güvenlik ve doğal kaynaklar bakımından sürdürülebilirlik konusunda yerel yönetimlerin inisiyatif üstlenmesini gerektiriyor. İnsan odaklılık, kapsayıcılık ve katılımcılık bu süreçte çok önemli. Sosyal destek hizmetlerinin kapsayıcılığının ve eşit haklara ulaşamayan toplumsal gruplara yönelik hizmetlerin geliştirilmesi gerekiyor. Kapsayıcı göç politikaları, toplumsal yaşamı da doğrudan etkiliyor. Bu nedenle ekonomik, kültürel, sanatsal kaynaşma alanlarının yaratılması, özellikle kadınların ve çocukların uyumunu destekleyici çalışmaların yapılması, kent hakkının gözetilmesi önem kazanıyor. Dil, uyumun anahtarı.  Kadınların sosyal ve ekonomik uyumunun önündeki etkenlerin başında Türkçe bilmemeleri geliyor. Bu sorunu çözecek uygulamalar mutlaka geliştirilmelidir. Düzenlenecek kurslar ve atölyeler aracılığıyla dil bariyeri ortadan kaldırılmalıdır. Özellikle yerel yönetimler, iyi yönetişim temelinde diğer belediyelerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerle işbirliği yapmalıdır.

Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) Ankara Şubesi’nin başkanısınız. Kadınların siyasete katılımını engelleyen ekonomik ve sosyal etkenler nelerdir? Siyasette, siyasetin karar alma mekanizmalarında kadınların eşit temsilini sağlayacak, kadın adayları destekleyecek güç birliği programlarına katılımı teşvik etmek için neler yapılmalı?

MELTEM ERSAN:
Türkiye’de kadınlar, farklı sosyal alanlarda varlıklarını kanıtladıkları hâlde üst düzey yönetimlerde, özellikle siyasette eşit temsilden hâlâ çok uzaktalar.  Bu eşitsizliği gidermek, tüm yurttaşların kararlara katılımını sağlamak, kadın deneyimini ve çözüm üretme yeteneğini sosyal/siyasal alanlara kazandırmak amacıyla kurulan KA.DER, seçimle ve atamayla gelinen tüm karar organlarında kadın temsil oranını yükseltmek için çalışıyor. Siyasette sağlanacak eşit temsilin, her alanda kadın-erkek eşitliğinin gerçekleşmesini kolaylaştıracağını biliyoruz.

Ayrıca toplumun yarısını oluşturan kadınların eşit temsili, cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi adına elzemdir. Demokrasi ve eşitlik, kadınların her alandaki varlığıyla mümkün olabilir. Önce değişime, değişim için dayanışmaya ve güçlendirmeye ihtiyaç var.  Bu kapsamda KA.DER Ankara Şubesi, yerel kadın örgütleriyle işbirliği içinde çalışmalarını yürütüyor. Eşitlik ve demokrasi mücadelesiyle ilgili tüm çalışmaların yanındayız, bu eksenden uzaklaşan her kurum ve çalışmanın karşındayız.

KA.DER Ankara Şubesi, 2000’li yıllardan bu yana kadınlar için eşitlikçi anayasa yapımı süreçlerinde aktif çalışmaktadır. 2004 yılındaki anayasa değişikliğinde 10. madde özelinde yaptığımız etkin savunuculuk ve teknik çalışmalarla 10. maddeye katkımız oldu. Eşitlikçi siyasi partiler ve seçim kanunu üzerinde çalışmaya devam ediyoruz. Kadınların karar alma süreçlerine, siyasete katılımı ve temsili üzerine çalışmalarımızı dayanışmayı büyüterek sürdürmeye devam edeceğiz. Bu çalışmaları yerelden başlayarak örgütlemeye önem veriyoruz.

Seçimler öncesinde taleplerimiz arasında siyasi partilerin eşitlikçi bir şekilde kadın adaylar göstermesi, parti bütçelerinin bu doğrultuda şekillenmesi, kadınlara uygulanan siyasal şiddetin önlenmesine yönelik etkin çalışmaların ilgili tüm paydaşlarla birlikte yapılması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına ilişkin bütçelerin yapılması, seçim güvenliğinin sağlanması yer alıyor. Bu taleplerimiz kapsamında yerelden merkeze feminist politikayı savunan örgütlerle savunuculuk çalışmalarımıza devam ediyoruz.  Siyaset okulları düzenliyoruz. Kadın politikacılar, siyasi partiler, belediyeler, il meclisleri ve muhtarlarla birlikte çalışıyoruz.

Toplumsal cinsiyet eşitliğini ön planda tutan, kadın odaklı bakış açısını benimseyen çalışmalarda ve hizmetlerde yerel yönetimler hangi inisiyatifleri üstlenmeli?

MELTEM ERSAN:
Yerel eşitlik eylem planları, kadınlar başta olmak üzere eşit haklardan yararlanamayan tüm toplumsal gruplar için yaşanabilir bir kent inşa etmenin yol haritalarıdır, toplumsal cinsiyet eşitliğini odağa alan, farklı koşullarda yaşayan, farklı sorunları ve ihtiyaçları olan kadınların özelleşmiş ihtiyaçlarını dikkate alan planlardır. Kadınların gündelik hayatı yerelde başlıyor, yerel yönetimlerin yaptığı ya da yapmadığı her şey kadınların hayatını etkiliyor, alanını daraltıyor ya da kapsayıcı yaklaşımlarla kadınların hayatını güçlendiriyor. Belediyelerin her alanda eşitliği sağlamaya yönelik politikalar oluşturması, bu doğrultuda planlarını hazırlaması, kamuoyuyla paylaşması, planları etkin uygulaması ve şeffaf bir şekilde değerlendirmesi gerekiyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini ölçmek adına ulusal/uluslararası düzeyde yapılan çalışmalar, Türkiye’de yaşayan kadınların toplumsal, ekonomik ve politik eşitsizliklerle karşı karşıya olduğunu ortaya koymaktadır. Yerel yönetimler, toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde hizmet vererek, bu eşitsizliği azaltacak önemli kurumlar. Belediyeler, eğitimden sağlığa, istihdamdan güvenliğe ve ulaşıma kadar pek çok konuda kadınlara, yaşlılara, çocuklara, engellilere kapsamlı hizmetler sunmalıdır.

MELTEM ERSAN KİMDİR?

Birleşmiş Milletler Göç Kurumu’nda, farklı alanlarda 30 yıl çalıştı. Türkiye Ofisi’nin yanı sıra Azerbaycan Ofisi’nde de görev yaptı. 2021 yılından bu yana İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde göç politikaları koordinatörü olarak çalışmaktadır. Aynı zamanda Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) Ankara Şubesi başkanıdır. Göç, insan hakları ve toplumsal cinsiyet, çalışma alanlarındandır. 


Önerilen Haberler