"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

“Afetlerin heterarşik yönetişim anlayışıyla yönetilmesi gereklidir”

  • 5 Mart 2023
AKUT Vakfı Başkanı Nasuf Mahruki ve AKUT Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Fahri Erenel Belediye Gazetesi'nin sorularını yanıtladı.

Kahramanmaraş merkezli, 10 ili etkileyen iki büyük deprem, afet yönetiminin önemini bir kez daha acı bir deneyimle ortaya koydu. Doğal afetlere karşı kentleri dirençli hâle getirmek için bütünleşik afet yönetimi süreci nasıl planlanmalı? 

FAHRİ ERENEL: Öncelikle afetin bir olayın kendisi değil, doğurduğu sonuç olduğunu, asla kader olmadığını bilerek işe koyulmamız, planlamamızı bu anlayışa göre yapmamız ve yönetmemiz gerekiyor. Afet yönetimi, afet öncesinde, afet sırasında ve afet sonrasında hızlı, etkin ve koordineli şekilde afetlerin etkilerini azaltmaya, hayatı yeniden normale döndürmeye yönelik politikaları ve kararları kapsamaktadır. Afet yönetiminin bugün geldiği nokta risklerin azaltılması ve kayıpların en aza indirilmesidir. Bu sebeple risklerin analizi, tehlikelerin önlenmesi ve afetlere karşı direncin artırılması giderek önem kazanmaktadır.

Bütünleşik afet yönetimi ise, afetlerle baş edebilen, dayanıklı ve dirençli bir toplum oluşturmak için tehlikeleri dikkate alan, afet yönetiminin önleme, zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamalarında yapılması gereken çalışmaları ve alınması gereken önlemleri toplumun gücünü ve kaynaklarını kullanarak gerçekleştirebilen bir yönetim süreci, entegre afet yönetimi olarak kabul görmektedir.

Dünyada kabul gören “afet yereldir” anlayışı neticesinde yerel yönetimlerin afetlerdeki rolü ve sorumluluğu önem kazanmaktadır. Türkiye’de de yerel yönetimlerin afet ve acil durum planlarının hem risk azaltma yaklaşımıyla hazırlanması hem de afetlere ilişkin diğer planlarla uyumlu olması gerekmektedir. Afet ve acil durum planları doğrultusunda halkın eğitimi için ortak programlar da yapılabilecektir. Bu eğitimlerin koordinasyon ve işbirliği içinde hazırlanması önem taşımaktadır.

Özellikle yerel düzeyde kültür, demografik özellikler, siyaset ve sosyo-ekonomik durum, bireylerin algılarını şekillendirmekte, afet risk azaltma çabalarını etkilemektedir. Risk azaltmaya ilişkin çalışmalarda insan faktörü sürecin doğrudan içinde yer almaktadır. İnsanların içinde bulundukları kültür kadar sahip oldukları değerler de risk azaltma çabalarında etkili bir unsurdur. 

Değerler, bireyler ve toplumlar için neyin önemli olduğunu anlamak için faydalı olsa da, afetlerden etkilenen değerlerin tanımlanması ve kavramsallaştırılması zordur. Bireyin, afet risklerini azaltmada rolü ve etkisi büyüktür. Bu sebeple afet risklerine ilişkin sorumluluk sadece devlet merkezli değildir. Buradaki tanımlama çok merkezli ve çok aktörlü olmalıdır. Örneğin, afetlerden etkilenen halkın katılımının sağlanmaması durumunda sorun çözmeye yönelik olan ama halkın problem olarak görmediği konulara ilişkin politikalara destek düşük olmaktadır. 

Afet risk yönetimi ve afetlere dirençli bir toplum için afet yönetimi, geniş bir tabanda paydaşların etkin katılımıyla gerçekleşmelidir. Bunun adı yönetişimdir. Afet yönetiminde olabildiğince çok paydaşın sürecin içinde yer alması, daha fazla iletişim ve bilgi paylaşımı anlamına gelmektedir.

Türkiye’de doğal afetlerle baş edebilmek, afet sonrasını doğru yönetebilmek ve halkın ihtiyaçlarına odaklanan bir bakış açısı geliştirmek amacıyla neler yapılmalı? Afetlere hazırlık, uyarı sistemleri, etki analizleri, müdahale, iyileştirme ve yeniden yapılandırma aşamaları hangi kriterler doğrultusunda yapılandırılmalı?

NASUH MAHRUKİ: Afetlerin risklerine aynı anda müdahale edilemeyeceği için kaynakları doğru şekilde kullanmak çok önemli. Hazırlık olarak adlandırdığımız süreçte belediyeler, yerel yönetimler ve vatandaşlar birlikte hareket etmeli.

Afet öncesi yönetiminde uyum, bütüncül bir anlayışı hâkim kılarak, toplumun her kesimine yayılmış sistemli bir eğitimle, vatandaşları da içine katan, değişik zamanlarda ve koşullarda senaryoya dayalı olarak yapılacak tatbikatlarla mümkündür. Eğitim, kişilerde istediğimiz yönde davranış değişikliğine yol açma anlamına gelir. İstenilen davranış değişikliği, bir kez verilen eğitimle kazandırılamaz. Sık tekrar ve uygulamalarla bilinçli bir alışkanlık hâline getirilirse, afet anında doğru hareket tarzını uygulama olasılığı daha yüksek olacaktır. Tatbikatları gerçekçi senaryolara dayalı olarak tüm vatandaşların katılımıyla gerçekleştirmek, planların başarı oranını artıracak ve yol katetmemizi sağlayacaktır. Çünkü afetle mücadele topyekûn bir mücadeleyi zorunlu kılar. Türkiye’de tatbikatların büyük çoğunluğu kamu kurumlarında ve sadece çalışanların katılımıyla gerçekleştirilir. Özel kurum veya kuruluşların basına açık bir tatbikat yaptığına pek şahit olmayız. Bunun sonucu olarak normal vatandaş hiçbir tatbikatta yer alamıyor. Hâlbuki yaşanan afetlerden en fazla vatandaşlar etkilenir. 

Organize çalışmada ve afetlere hazırlık sürecinde mahalle afet gönüllüsü yapısını oluşturabilmek oldukça önemli. Bu organizasyonda belediyelerin, muhtarların ve yerel yönetimlerin işbirliği içinde çalışması gerekiyor. Mahalle esnafı dahi planlanma sürecinde ve tatbikatlarda devreye sokulmalı, her sürece hâkim olmalıdır. Afete hazırlık aşamasında tüm birimlerin aktif rol alması, afetlerin en az hasarla atlatılmasında önemli olacaktır. Örneğin, olası bir İstanbul depremindeki görüntüler, Kahramanmaraş merkezli depremlerdeki görüntülerle aynı olmayacaktır. Türkiye’deki yardım kuruluşları bölgeye intikal etse dahi yıkılması beklenen binalara yardım sınırlı kalacaktır. Oysa depremlere müdahale açısından ilk 72 saat önem taşımaktadır. Bunun da yolu, evlerimizden ve mahallerimizdeki örgütlenmeden geçer. Afetlere hazırlığın evlerden ve mahallelerden başlayacağı asla unutulmamalıdır. Sadece kâğıt üzerinde kalan, uygulama imkânı olmayan planlamalarla afete hazırlık süreci de, afetin kendisi de yönetilemez.

Doğal afetlere karşı kentleri dirençli hâle getirecek toplumsal, siyasal ve ekonomik politikalar kentsel riskleri ne ölçüde azaltabilir? Esnek, kapsayıcı, bilimsel bilgiyi esas alan ve alternatif üreten çözümler afet risk yönetimi bağlamında kentsel planlamaya dahil edilirken nelere dikkat edilmeli?

FAHRİ ERENEL: Merkezî politika ve planlamalarla afeti yönetebilmenin mümkün olmayacağını Kahramanmaraş depremi bir kez daha gösterdi. Afetlerin, hiyerarşinin hâkim olduğu klasik bir kamu yönetimi anlayışıyla yönetilmesi yerine yeni kamu yönetim anlayışının ön planda olduğu heterarşik yönetişim anlayışına göre yapılanan bir sistem çerçevesinde yönetilmesi zaruri hâle gelmiştir. Merkezî politikalar, yön verici, kaynak sağlayıcı, basitlik ve sadelik anlayışına göre hazırlanmış belgeler olmalıdır. Mevzuat azaltılmalı ve sadeleştirilmelidir. Özellikle risk yönetiminde yetki yerele verilmelidir. Merkezî otorite kolaylaştırıcı ve yönlendirici olmalıdır, bölgeye özgü kentsel planlamalara destek verilmelidir.

Yerel yönetimler özellikle bütünleşik afet yönetiminde, afet öncesinde, sırasında ve sonrasında kentlerin direncini artıracak uygulamaları hayata geçirirken hangi inisiyatifleri üstlenmeli?

NASUH MAHRUKİ: Yerel yönetimler, afet yönetiminde kapasiteyi artıracak, gelişmeyi sürekli kılacak, insan odaklı, insan haklarını koruyan, insana yetki veren, ortak hedef ve çalışmalar doğrultusunda tatbikatlar yapan, eşgüdümü sağlayan, değişime açık olan, sürekli gelişen, riskleri tespit eden hedef odaklı çalışmalar gerçekleştirmeli. Can ve mal güvenliğinin sağlanması, çevrenin, tarihî, kültürel ve doğal varlıkların korunması, meydana gelebilecek zincirleme olayların ve ikincil afetlerin önlenmesi, hizmet ve iş devamlılığının aksamaması için gerekli önlemlerin alınması hedeflenmeli. Çalışmalar, program yönetimi anlayışına göre yürütülmeli. Program yönetimi, üst yönetimin stratejik direktifleri doğrultusunda yürütülen projelerin bütünlüğü, projeler arasındaki bağımlılıkların belirlenmesi ve tüm programın hedefler doğrultusunda ilerlemesini sağlamak olarak tanımlanmaktadır. Bu sayede projeler arasında bütünlük sağlanmaktadır, gereksiz tekrarlar önlenebilmektedir, projenin üç önemli bileşeni (kalite, zaman ve maliyet) arasında denge sağlanabilmektedir. Programın, sürekli ve sistematik planlama yaklaşım ilkeleri kapsamında aşağıdaki konuları kapsayacak şekilde yürütülmesi düşünülebilir:

Güncel tehlikelerin, risklerin, afete maruz bölgelerin belirlenmesi,

Güncel hazırlık ve savunmasızlık seviyesinin değerlendirilmesi,

Toplum tabanlı olması ve tüm paydaşların katılımına imkân tanıması,

Güncelleme, eğitim ve tatbikatlarla planın test edilip geliştirilmesi.

NASUH MAHRUKİ

1992 yılında Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden, 2004 yılında Milli Güvenlik Akademisi’nden mezun oldu. Milli sporcu, profesyonel dağcı, yazar ve fotoğrafçı olan Mahruki, dağcılık, mağaracılık, yamaç paraşütü, aletli dalış, motor sporları, yelken ve bisiklet sporları yapmaktadır. Sovyet Asya’nın 7.000 metreden yüksek beş tırmanışını da tamamladı. Rusya Dağcılık Federasyonu tarafından kendisinde “Kar Leoparı” unvanı verildi. Everest Dağı’na tırmanan ilk Türk ve dünyadaki ilk müslüman dağcıdır. “Yedi Zirveler” projesini tamamlayan dünyanın en genç dağcısıdır. 8.000 metreden yüksek Cho Oyu (Türkiye’nin en yüksek solo tırmanışı), Lhotse ve K2 (Türkiye’nin en yüksek oksijen desteksiz tırmanışı) dağlarına oksijen desteksiz tırmandı. 15 yıl aradan sonra Everest Dağı’na bir kez daha tırmandı. Türkiye, İran, Pakistan, Hindistan, Nepal, Sıkkım, Tibet, Bhutan, Moğolistan ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde motosiklet yolculukları yaptı. Kurtarma çalışmalarındaki öncü sosyal girişimciliği nedeniyle Amerika’dan ASHOKA Vakfı’na “Fellow” olarak seçildi. AKUT- Arama Kurtarma Derneği’nin kurucu üyesidir, 18 yıl yönetim kurulu başkanlığı yaptı. AKUT Derneği’nin onursal başkanıdır. AKUT Vakfı Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu başkanıdır. Liderlik, takım çalışması, kişisel gelişim, kendini tanıma, hedef odaklılık, kararlılık, disiplin, risk yönetimi gibi konularda motivasyon konuşmaları yapmaktadır ve seminerler vermektedir. 

Prof. Dr. FAHRİ ERENEL

1980 yılında iktisat anabilim dalını başarıyla tamamlayarak Kara Harp Okulu’ndan, 1991 yılında kurmay subay olarak Kara Harp Akademisi’nden mezun oldu.1993 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisi’ni bitirdi. 1996 yılında ABD’de barış gücü operasyonlarının planlanması ve uygulanması eğitimini aldı. Afet ve acil durum yönetimi alanında ön lisans, sosyoloji ve uluslararası ilişkiler alanında lisans, ulusal ve uluslararası güvenlik, eğitim yönetimi ve denetimi, iş sağlığı ve güvenliği alanında yüksek lisans, insan kaynakları yönetimi anabilim dalında doktora eğitimini tamamladı. 1980-2010 yılları arasında TSK’nın çeşitli kademelerinde görev yaptı ve tuğgeneral rütbesinde emekli oldu. 2017 yılında yönetim ve strateji alanında doçent, 2023 yılında aynı alanda profesör oldu. B sınıfı iş güvenlik uzmanıdır. AKUT Arama Kurtarma Derneği’nde arama-kurtarma çalışmaları konusunda eğitim aldı ve basın ilişkileri biriminin sorumluluğunu üstlendi. AKUT Vakfı Mütevelli Heyeti üyesidir. Afet ve acil durum yönetimi, iş sağlığı ve güvenliği, uluslararası ilişkiler ve güvenlik, terörizm alanında birçok çalışması bulunmaktadır. Afet ve Acil Durum Yönetimi, Kritik Tesis ve Altyapıların Korunması adlı kitapları, bu çalışmaları arasında yer almaktadır.


Önerilen Haberler