"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Babalık: “Ulaşım planlamasının temeli eşit ve adil erişim koşullarıdır”

  • 22 Mayıs 2023
Kent Planlama ve Kentsel Ulaşım Planlaması Uzmanı Ela Babalık Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

Kentsel politika planlaması açısından sürdürülebilir ulaşımı sağlamak amacıyla neler yapılmalı?

ELA BABALIK:
Sürdürülebilir kalkınma paradigması pek çok sektörü ve alanı etkiledi, en fazla etki ettiği alanlardan biri de kentsel ulaşım oldu. Sürdürülebilir ulaşım kavramını açıklamak için öncelikle kentsel ulaşım eğilimlerinin neden sürdürülemez olduğunu anlatmak gerekli diye düşünüyorum.

Kentsel ulaşımda yolculuk mesafeleri sürekli artıyor. Bu eğilim, motorlu taşıtlarla (özellikle otomobil) yapılan yolculukların da artması anlamına geliyor. Otomobil, taşıdığı yolcu başına en fazla yol alanı kaplayan tür olduğu için otomobillerle yapılan yolculukların ve dolayısıyla trafikte otomobil sayısının artması, trafik sıkışıklığı sorununun başlıca nedenleri arasında sayılıyor. Yani bir kentte otomobillerle yapılan yolculukları toplu taşımaya çekebildiğinizde, trafik sıkışıklığı sorununu da çözmek mümkün oluyor.

Otomobil kullanımının artmasının yarattığı tek problem trafik sıkışıklığı değil. Otomobil, taşıdığı yolcu başına en fazla enerji kullanan kentsel ulaşım türü. Dolayısıyla otomobil kullanımının artması, petrol bağımlılığını ve enerji kullanımını da artırıyor. Bu durum, enerji krizleri dikkate alındığında, ekonomik açıdan sürdürülemez bir eğilime işaret ediyor.

Ayrıca otomobil, taşıdığı yolcu başına en fazla sera gazı salımı yaratan kentsel ulaşım türü. Dünya genelindeki karbon salımının %20’si ulaşım sektöründen kaynaklanıyor. Karbon, iklim değişikliğine neden olan sera gazlarından biri. İklim krizi dikkate alındığında, bu sürece katkıda bulunan bir eğilim olarak otomobil kullanışındaki artışın çevresel açıdan sürdürülemez bir eğilim olduğunu söylemek mümkün. Otomobil kullanımındaki artış, kentlerde mekânsal yayılmayı da tetikleyen bir unsur: Otomobil kullanımı arttıkça kentlerin saçaklanarak ve yayılarak büyüdüğü bilinen bir gerçek. Bu durum, kentlerin çeperindeki doğal alanların ve tarımsal üretim alanlarının yok olmasına neden olduğu için çevresel olarak sürdürülemez bir eğilime dikkat çekiyor. Doğal alanların hızla betona ve asfalta dönüşmesi hem karbon yutak alanı olarak yeşil alanların yok olması anlamına geliyor hem de güneş ışınlarının beton ve asfalttan yansıması nedeniyle yerel ısı adası etkilerini artırıyor ve küresel iklim değişikliği sürecini etkiliyor.

Ekonomik ve çevresel açıdan sürdürülemez olan bu eğilimlerin bir de toplumsal boyutu var. Otomobil kullanımı artışı, trafik sıkışıklığını çözmek için yerel yönetimlerin daha fazla yol kapasitesi yaratma yönündeki hatalı yaklaşımlarına, kentlerde yaya kaldırımlarının daraltılarak çok şeritli yollar yapılmasına, tüneller ve katlı kavşaklarla kent içinde kesintisiz ve hızlı taşıt yolları oluşturulmasına neden oldu. Otomobil kullanıcısının konforuna hizmet eden bu yatırımlar, özellikle yayaları sistemin dışına iten, yaya erişim koşullarını kötüleştiren bir sürece yol açtı. Kentlerin mekânsal yayılması arttığı için yolculuk mesafeleri de arttı ve kentlerde pek çok yolculuk, yürüyerek, bisiklet kullanarak veya toplu taşımayla kolayca yapılabilen bir yolculuk olmaktan çıktı. Bu durum, otomobil kullanımını daha da destekleyip kısırdöngüye neden oldu, otomobil kullanmayanlar için mesafelerin ve yolculuk sürelerinin uzadığı, yolculuk konforunun ve güvenliğinin azaldığı kentsel ulaşım sistemi yarattı.

Bahsettiğim eğilimler, ekonomik, çevresel ve toplumsal açıdan sürdürülebilir değil. Sürdürülebilirlik kavramı da evrensel olarak bu üç etki alanıyla tanımlanıyor. Dolayısıyla kentsel politika planlaması çerçevesinde sürdürülebilir bir ulaşım sistemi, ekonomik, çevresel ve toplumsal açıdan sürdürülebilir bir ulaşım sistemi anlamına geliyor.

Ekonomik açıdan sürdürülebilir bir kentsel ulaşım sistemi, en temelde enerji verimliliğini sağlayan ve petrole bağımlılığı azaltan bir sistem olmalı. Bunun için otomobili temel alan değil, toplu taşımayı, yaya ve bisikletli ulaşımı teşvik eden bir planlama yapılmalı. Toplu taşımanın her türü aslında taşınan yolcu başına otomobile göre daha az enerji tüketiyor. Ayrıca elektrikli sistemlerden metro, hafif raylı sistem ve tramvaylar, otobüs sistemlerinden troleybüsler ve elektrikli otobüsler petrol kullanımını azaltacağı için ekonomik sürdürülebilirlik açısından önem taşıyor. Yaya ve bisikletli yolculuklar da elbette enerji verimliliğini sağlamak için desteklenmesi gereken türler.

Çevresel olarak sürdürülebilir bir ulaşım sistemi için elektrikli toplu taşıma türleri, yaya ve bisikletli ulaşım, karbon yaratmayan türler olarak desteklenmeli. Ayrıca kentsel mekânsal gelişmenin denetlenmesi, doğal alanların yapılı çevreye dönüşmemesi, kent planlama kapsamında muhakkak benimsenmesi gereken bir yaklaşım. Bunun için otomobili temel alan ve yolculuk mesafelerinin sürekli arttığı kentsel ulaşım sistemi değiştirilmeli, toplu taşımayla, yaya ve bisikletli olarak kolayca erişilebilen kentsel sistemler yaratılmalı.

Toplumsal açıdan sürdürülebilir bir ulaşım sistemi ise, herkes için nitelikli erişebilirlik düzeyi sunan, herkes tarafından maliyeti kolayca karşılanabilen, yani herkes için adil bir ulaşım sistemi olmalı. Bunun için otomobil, toplu taşıma, bisiklet ve yaya ulaşım türleri arasında denge sağlamak, otomobili temel alan ulaşım sistemi yerine toplu taşımayı, yaya ve bisikletle erişimi nitelikli, güvenli, kolay hâle getirmek gerekiyor.

Bu çerçevede sürdürülebilir ulaşım hedefi için kentsel politika planlamasının kapsamı şu şekilde olmalı: Kentlerimizde yaya erişim koşulları geliştirilmeli ve iyileştirilmeli, kentin her mekânı tüm kentliler için (hareket kısıtı olanlar da dikkate alınarak) yaya olarak güvenli biçimde erişilebilir kılınmalı; bisikletle erişim koşulları da geliştirilerek nitelikli ve güvenli bisiklet yollarıyla kapsamlı bir ağ oluşturulmalı, toplu taşıma sistemleri geliştirilmeli ve hizmet düzeyleri iyileştirilmeli, hareket kısıtı olanlar da dahil olmak üzere toplumun her kesimi, kentin her noktasına nitelikli, güvenli, hızlı ve maliyeti kolayca karşılanabilir biçimde toplu taşımayla erişebilmeli. Bu sistem içinde elbette otomobilin de yeri var: Elektrikli ve diğer alternatif enerjili otomobillerin kullanımı desteklenmeli; ancak kentlerin özellikle merkezî bölgelerinde otomobil kullanımı kısıtlanmalı, otomobile ayrılan kent mekânları sistematik biçimde azaltılmalı, otomobil yerine toplu taşıma kullanımı, yaya ve bisikletli yolculuklar teşvik edilmeli, otomobile bağımlı kentsel mekânsal gelişme eğilimi denetlenmeli, otomobili temel alarak yol kapasitesini sürekli artıran ve araç akışını kent mekânında hızlandırmayı amaçlayan ulaşım planlama yaklaşımları terk edilmeli.

Kentlerdeki nüfus artışına bağlı olarak daha nitelikli, yenilikçi ve akıllı ulaşım sistemlerinin oluşturulması, bu sistemler arasında entegrasyonu sağlayacak inovatif çözümlerin üretilmesi için nasıl bir yol izlenmeli?

ELA BABALIK:
Kentlerdeki nüfus artışı, önceki sorunun yanıtında bahsettiğim trafik sıkışıklığı sorununu ve buna karşı nitelikli toplu taşıma hizmeti sunulması gereğini vurgulayan bir konu. Nüfus arttıkça hem yolculuk sayıları hem de kentsel mekânsal büyüme gerçekleştiği için yolculuk mesafeleri artıyor. Bu eğilimi doğru yönetmek ve sürdürülebilir ulaşım hedefine ulaşmak için kentin her yerini nitelikli toplu taşıma sistemleriyle erişilebilir kılmak çok önemli. Kentsel ulaşımın temeli için nitelikli, sağlıklı, konforlu, hizmet düzeyi yüksek toplu taşıma sistemleri planlamak ve oluşturmak önem taşıyor. Ancak etkin kullanım içim bu sistemleri diğer ulaşım sistemleriyle bütünleştirmek, yani sistemler arasında entegrasyonu sağlamak şart. Toplu taşıma sistemlerinin durak ve istasyon çevresi, yaya erişim olanaklarının da nitelikli olduğu yaya mekânlarıyla desteklenmeli. Toplu taşıma durak ve istasyonlarına bisiklet yolları ve şeritleriyle güvenli erişim sağlanmalı, bisiklet park yerleri oluşturulmalı. Bisikletlerin raylı sistemlerde veya otobüslerde taşınabilmesi için imkânlar yaratılmalı. Ayrıca kentlerimizde yaygınlaşan bisiklet paylaşım sistemlerinin durak yerleri de toplu taşıma durak ve istasyonlarıyla bütünleşik biçimde planlanmalı.

Bütünleşik (entegre) kentsel ulaşım sistemi, otomobille yapılan yolculukların da toplu taşımaya aktarma yapılarak gerçekleştirilmesini sağlamalı. Bunun için toplu taşıma sistemlerinin kent merkezi dışındaki çeper durak ve istasyonlarında park et-bin uygulamaları hayata geçirilmeli, kentin merkezine yapılan yolculuklarda kentlilerin otomobillerini kent çeperinde park ederek toplu taşımayla merkeze gelmesi teşvik edilmeli. Bu, ulaşım sistemlerinin sadece fiziksel olarak bütünleştirilmesiyle sağlanamaz. Yani toplu taşıma hatlarının birbirini besleyecek şekilde planlanması ve bisiklet-otomobil park yerleriyle bütünleştirilmesi çok önemli olsa da, tek başına yeterli değil. Hem bilet ücretlerinin birbiriyle bütünleşik biçimde düzenlenmesi hem ödeme sisteminin hem hizmet saat çizelgelerinin hem de farklı sistemlere ilişkin bilgilendirme içeriklerinin ve hizmetlerinin bütünleştirilmesi gerekiyor.

Bu süreçte yenilikçi ve akıllı çözümler sunan teknolojik gelişmelerden faydalanmak gerekli. Örneğin, kentteki toplu taşıma bileti, bisiklet paylaşım sistemi ve otopark ödemelerinin tek bir akıllı kartla yapılması, otomobil yerine toplu taşıma ve bisikletli ulaşımın desteklenmesine katkıda bulunacaktır. Akıllı kartlar, toplu taşıma sistemleri arasındaki aktarmalarda bilet ücretinde indirimler sunabilmektedir, ücretsiz aktarma olanakları sağlamaktadır. Benzer uygulamaların bisiklet paylaşım sistemleriyle toplu taşıma arasında kurulması da olanaklı. Ayrıca otomobilden toplu taşıma sistemlerine aktarmayı (yani park et-bin uygulamasını) teşvik edecek otopark ücretlendirmesinin kent genelinde yapılmasına olanak tanıyan teknolojiler de var.

Bilet ve ödemenin bütünleşmesi, akıllı mobil uygulamalar kullanılarak yapılabiliyor. Mobil uygulamaların en önemli avantajlarından biri, bilgilendirme konusu. Dolayısıyla ödeme sistemlerinin yanı sıra kentteki ulaşım sistemlerine ilişkin bilgilerin bütünleştirilerek kullanıcıya sunulmasını sağlayacak uygulamalar, insan odaklı ve kullanıcı dostu ulaşım hizmeti sunumu açısından çok değerli.

Akıllı ulaşım kavramındaki “akıllı” tanımına da kısaca değinmek isterim. Akıllı şehir uygulamaları veya akıllı ulaşım dendiğinde sadece dijital araçlar anlaşılmamalı. Dijital araçlar elbette çok etkili. Vurgulanması gereken, bu araçların amaç değil, “araç” olduğu. Akıllı şehir ve akıllı ulaşım, kaynakların akıllı ve rasyonel kullanımı, kentin akıllı büyümesi, ulaşım yatırımlarının akıllı ve akılcı biçimde planlanması ve harcamaların da sosyal adalet ve şeffaflık ilkeleri doğrultusunda yapılması olarak anlaşılmalı. Akıllı uygulamalar, teknolojinin ve dijital araçların bu hedef ve ilkeleri gözetecek şekilde kullanılmasıdır.

İnsan ve çevre odaklı ulaşım altyapısının yaygınlaştırılmasını sağlayacak çalışmalarda iklim krizinin etkilerini de göz önünde bulundurarak nelere dikkat edilmeli?

ELA BABALIK
: Ulaşım planlamasında, “aracı değil, insanı temel alan yaklaşım” tanımı sıkça kullanılıyor. Araçtan kasıt, motorlu taşıtlar ve otomobildir. Taşıtı temel alan ve trafikteki taşıt sayısı artışını karşılamak için taşıt yolu ağının kapasitesini sürekli artırmaya çalışan, yolları genişletip yaya kaldırımlarını daraltan, kesintisiz taşıt akışı yaratmak için katlı kavşaklar ve tüneller inşa eden, yayaları köprülere veya altgeçitlere yönlendiren, böylece yayayı, en genel anlamda “insanı” sistemden dışlayan planlama yaklaşımları özellikle 1970’li yıllardan itibaren evrensel olarak sorgulanmaya başlanmış, 1990’lı yıllardan itibaren bu yaklaşımların yerini insanı temel alan ulaşım planlama yaklaşımları almıştır.

İnsanı temel alan yaklaşımlar araç akışını değil, tüm kullanıcılar için erişilebilirliği odağına alan yaklaşımlardır. Bu da, daha önce belirtildiği gibi, yaya olarak, bisikletli ulaşımla ya da toplu taşımayla nitelikli, güvenli, sağlıklı, konforlu erişim anlamına gelmektedir. Bu sistemin içinde elbette otomobille erişim de yer alacaktır, ancak otomobil erişimi, diğer kullanıcıların aleyhine olmamalıdır. Örneğin, pek çok kentimizde karşılaştığımız üzere, kent mekânında otomobil egemen bir kullanım anlayışı söz konusu olmamalı, kaldırımlarda park eden otomobillere karşı önlemler alınmalı, caddelerde ve sokaklarda tüm kullanıcıların dengeli biçimde bir arada olmasını sağlayacak mekânsal düzenlemeler ve trafik uygulamaları hayata geçirilmelidir. Sokaklarda elbette taşıt trafiği de olacaktır, park etme olanakları da sağlanabilir, ancak sokakların, çocukların oyun mekânları, kentlilerin buluşma ve sosyalleşme alanları olması, günümüzde benimsenen ulaşım planlama yaklaşımlarıdır.

Çevre odaklı ulaşım altyapısı, aslında önceki sorularda değindiğim çevresel olarak sürdürülebilir ulaşım konusuyla belli ölçüde örtüşüyor. Çevreye olumsuz etkileri açısından karbon salımının azaltıldığı, çevre dostu ulaşım türleri olarak en başta yaya ve bisikletli ulaşımın, ardından temiz enerji kullanan toplu taşıma sistemlerinin desteklendiği, otomobil kullanımının denetlendiği ve temiz enerjili otomobile dönüşümün teşvik edildiği ulaşım sistemlerinin çevre odaklı olduğu söylenebilir. Bunun yanı sıra asfalt yüzeyin sürekli artırılmadığı, mekânsal gelişmenin sınırlandırıldığı, kentin çeperinde ve içinde yer alan doğal yapının korunarak sürdürüldüğü kentsel planlama ve ulaşım planlama yaklaşımları da çevre odaklı olarak tanımlanabilir. İklim krizi açısından da bu tür planlama yaklaşımlarının önemini vurgulamak gerekir. İklim değişikliğine yol açan karbon salımının azaltılmasına ilişkin ulaşımda “azaltım stratejileri” terimiyle tanımlanan yaklaşımlar, çevresel sürdürülebilirlik kavramıyla neredeyse tamamen örtüşmektedir. Kentsel ulaşımda karbon salımını azaltmak, toplu taşıma, bisiklet ve yaya ulaşımını teşvik etmek, kentsel mekânsal büyümeyi ve yaygın gelişimi denetlemek, ulaşımın iklim değişikliği sürecine etkilerini azaltmayı sağlayabilecektir.

Ancak günümüzde iklimin değiştiği gerçeğiyle karşı karşıyayız. İklim değişikliği, ulaşımı ve kentleri etkiliyor. Şiddetli yağışlardan kaynaklı sel ve taşkınlar, şiddetli rüzgâr ve fırtınalar, sıcak hava dalgaları gibi iklim tehlikelerinin kentsel ulaşım altyapılarına ve yolcu sağlığına önemli etkileri söz konusu. Dolayısıyla ulaşım sisteminin iklim tehlikelerine uyumu, yani “uyum stratejileri” de artık ulaşım planlamasının gündeminde yer alıyor. Bunun için dirençli altyapılar yaratmak kadar doğa temelli çözümlerle iklim tehlikelerinin yıkıcı etkisini azaltmak da önemli. Doğa temelli çözümler, kentlerde yeşil altyapıların artırılmasını, bu kapsamda yeşil alanların miktarının ve sürekliliğinin artırılmasını, yeşil çatıların yaygınlaştırılmasını, hatta toplu taşıma durak çatılarının yeşil çatı olarak düzenlenmesini, ağaçlıklı yollar yapılmasını içeriyor. Böylece yeşil alanlarla hem geçirgen yüzeyler artırılıyor hem şiddetli yağışlarda sel ve taşkın riski azaltılıyor hem yağmur hasadı yapılarak su kaynağı yaratılıyor hem de yeşil altyapılarla ısı adası ve sıcak hava dalgalarının etkisi azaltılabiliyor.

Yeşil altyapıların yanı sıra mavi altyapılar da doğa temelli etkin çözümler. Kentlerde zaman içinde üzeri kapatılarak taşıt yoluna dönüştürülmüş çok sayıda akarsu yatağı var. Şiddetli yağışlarda yaşanan sel ve taşkınlarda, kapatılmış bu dere yatakları önemli rol oynuyor. Dolayısıyla bunların yeniden gün yüzüne çıkarılması dünya kentlerinde oldukça yaygın bir uygulama. Kente yeniden kazandırılan akarsular hem şiddetli yağışlarda drenaj kanalı görevi görerek taşkınları engelliyor hem de mikroklimayı olumlu etkileyerek sıcak hava dalgası gibi iklim tehlikelerinin etkilerini azaltıyor.

Özetle, insan ve çevre odaklı ulaşım planlaması dediğimizde, toplumsal ve sürdürülebilir ulaşım kavramının yanı sıra iklim değişikliği azaltım ve uyum stratejileri kapsamında doğa temelli çözümleri de içeren yaklaşımları anlamalıyız, bu yaklaşımları hayata geçirmeliyiz.

Hareketlilik ve erişebilirlik kapsamında toplumun her kesimi için ulaşımda dönüşümü sağlamayı hedefleyen yeşil ulaşım politikaları hangi kapsamda olmalı?

ELA BABALIK:
Önceki soruda değindiğim tüm yaklaşımlar, yeşil ulaşım politikası olarak tanımlanabilir. Çevresel açıdan sürdürülebilir ulaşım politikaları, yeşil ulaşım politikalarıdır. Bunlar, karbon salımını azaltmayı ve otomobili temel alan kentsel gelişme eğilimleri nedeniyle doğal çevrenin yapılı çevreye dönüşme süreçlerini engellemeyi öngörmektedir. Hem çevresel açıdan sürdürülebilir ulaşım politikasını destekleyen hem de iklim değişikliği azaltım stratejilerine hizmet eden bu yaklaşımların tümü aynı zamanda yeşil ulaşım politikası olarak adlandırılmaktadır. Bu kapsama, yine önceki soruda bahsettiğim iklim değişikliğine uyum stratejileri kapsamındaki doğa temelli çözümleri de eklemek gerekir. Ayrıca temiz enerji hedefini odağına alan yaklaşımlar da yeşil ulaşım politikası kapsamındadır. Alternatif ve temiz yakıtlı araçların yanı sıra yaya ve bisikletli ulaşımın da temiz enerji ve enerji verimliliği açısından önemi unutulmamalıdır.

Soru kapsamında toplumun her kesimi için hareketlilik ve erişebilirlik vurgusu da oldukça önemli. Aslında ilk sorudan itibaren toplumsal adaleti ve insan odaklı ulaşım planlamasını vurguladım. Bir kez daha belirtmek gerekir ki, çağdaş ulaşım planlamasında toplumun her kesimi için nitelikli, güvenli, sağlıklı, engelsiz erişim koşullarının sağlanması, ulaşım planlamasının özünü oluşturur.

Yerel yönetimlerin sürdürülebilir ulaşım hizmetleri ve alternatif ulaşım modelleri planlarken göz önünde bulundurması gereken kriterler nelerdir?

ELA BABALIK:
Bu sorunun yanıtı, diğer sorularda değindiğim konuların özeti niteliğinde olacak. Öncelikle toplumsal adalet konusunun tekrar altını çizmek gerekir. Toplumun her kesimi için erişilebilir kentler yaratmak, kent mekânının her noktasını herkes için fiziki açıdan ve maliyet açısından erişilebilir kılmak, herkes için nitelikli, güvenli, sağlıklı ve engelsiz erişimi güvence altına almak, başlıca ölçütlerden olmalı.

İnsan odaklı planlama da, daha önce değindiğim üzere, esas ölçütlerden biridir. Ulaşım planlaması kullanıcı odaklı olmalı, ulaşım kararlarına kullanıcıların katılımı sağlanmalı, kentlilere, kentlerindeki ulaşım yatırımları ve uygulamaları hakkında söz hakkı verilmeli.

Çevre ve doğa dostu çözümlerle ulaşım planlaması yapmak da son derece önemli bir ölçüt. Ulaşım planlaması ve kentsel gelişme süreçlerinde doğanın tahrip edilmemesi, doğal çevre ve yapılı çevre arasında denge kurulması, sera gazı salımının azaltılması, doğa temelli çözümlerle ulaşım planlaması yapılarak geçirgen yüzeylerin ve yeşil altyapıların artırılması gibi yaklaşımlar, çağdaş ulaşım planlamasının temelidir. Enerji verimliliği, temiz enerji kullanımı ve yeşil enerji gibi ölçütler de çağdaş ulaşım planlamasında dikkate alınması gereken konulardır.

Trafik güvenliği konusuna da ayrıca değinmekte fayda var. Kentsel ulaşım planlaması, trafik, yaya ve bisikletli ulaşım güvenliğini sağlamalı, toplu taşımada güvenli ve sağlıklı hizmet sunumunu güvence altına almalı, güvenli ve sağlıklı sokak mekânları yaratmalıdır. Bu ölçütleri gözeten bir ulaşım planlama yaklaşımı, kentlerde sadece nitelikli erişim olanakları sağlamakla kalmayacak, halk sağlığının ve kentsel yaşam kalitesinin güvence altına alınmasında da önemli rol oynayacaktır.

Prof. Dr. ELA BABALIK KİMDİR


ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nü bitirdi. ODTÜ Kentsel Politika Planlaması ve Yerel Yönetimler Yüksek Lisans Programı’nı, YÖK bursuyla 1996-2000 yılları arasında İngiltere’de University College London (UCL) Üniversitesi’nin Ulaşım Çalışmaları (Centre for Transport Studies) Bölümü’nde doktora çalışmasını tamamladı. 2000 yılından itibaren ODTÜ’de öğretim üyesi olarak şehir planlama stüdyo dersleriyle kentsel ulaşım planlaması, ulaşım sistemleri tasarımı ve ulaşım politikası dersleri verdi, 2023 yılından bu yana yarı zamanlı olarak ulaşım planlama dersleri vermektedir. Araştırma konuları, kent planlama, kentsel ulaşım, sürdürülebilir hareketlilik ve ulaşım, akıllı kentler ve akıllı ulaşım, iklim değişikliği ve ulaşım sektörü, toplu taşıma planlama ve işletimidir. Bu konularda ulusal/uluslararası araştırma projeleri yürütmektedir. 2013-2019 yılları arasında Avrupa Planlama Okulları Birliği’nde (Association of European Schools of Planning-AESOP) yönetim kurulu üyeliği, 2017-2019 yılları arasında Küresel Planlama Eğitimi Birlikleri Ağı’nın (Global Planning Education Associations Network-GPEAN) başkanlığını yaptı.



Önerilen Haberler