"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Uğur Zeydanlı: “Ekosistem hizmetleri yaşamın devamlılığını sağlar”

  • 3 Temmuz 2023
Doğa Koruma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Zeydanlı Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

Doğa Koruma Merkezi’nin yönetim kurulu başkanısınız. Merkezin çalışmalarından ve hedeflerinden bahseder misiniz?

UĞUR ZEYDANLI:
Doğa Koruma Merkezi, biyolojik çeşitliliğin etkin şekilde korunması ve doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde yönetilmesi amacıyla 2004 yılında kuruldu. Merkezin temel amacı, bilimsel yaklaşımları temel alarak, koruma ve doğal kaynak yönetimi sorunlarına çözümler geliştirmektir.

Kuruluşundan bu yana dünyanın farklı yerlerindeki uygulamaları da takip ederek biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilir kullanım ve iklim değişikliğine uyum için yeni araçlar ve yöntemler geliştirmeye odaklanan Doğa Koruma Merkezi, uygulanabilir, hayata geçirilebilir çözümler ortaya koymayı sürecin kilit noktası olarak görmektedir, kamu ve özel sektör ortaklarıyla koordineli çalışarak, klasik koruma yaklaşımlarına alternatif sunmaktadır, doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimine ve akılcı kullanımına yönelik örnekler geliştirmektedir.

Kentleşme, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik nasıl ele alınmalı? Bu kavramların birbiriyle ilişkisini değerlendirirken hangi detaylara dikkat edilmeli?

UĞUR ZEYDANLI:
Günümüzde kentlerde yaşayan insanların, dünya nüfusunun %55’i olduğunu belirten Birleşmiş Milletler’in nüfus projeksiyonu, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun %68’nin kentsel alanlarda yaşayacağını öngörmektedir. Kentleşmenin giderek arttığı dünyada sürdürülebilir kalkınma ancak kentsel büyümenin başarıyla yönetilmesine bağlıdır, çünkü artan nüfus nedeniyle enerji ve doğal kaynaklar üzerindeki baskı da giderek artmaktadır. Kalabalıklaşan kentler, iklim değişikliğini olumsuz etkilemektedir, kötüleşen iklim koşulları da kentlerdeki riskleri artırmaktadır.

İklim değişikliği ve büyük kentler arasındaki bu çift yönlü ilişki nedeniyle kentleri iklim değişikliğiyle mücadelede çözümün bir parçası hâline getirmek için 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi, Habitat 3 Yeni Kentsel Gündem, Paris Anlaşması gibi küresel anlaşmalar yapılmıştır. 2030 yılına kadar ulaşılması planlanan “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” arasında “Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar” yer almaktadır. Bu amaç, ekosistem hizmetlerini de değerlendiren bir yaklaşımla kentlerde iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin azaltılmasına ve kaynak kıtlığına karşı kentleri daha dirençli kılmaya yönelik hedefleri de kapsamaktadır.

Kentlerin iklim değişikliğinden nasıl etkileneceğinin belirlenmesi ve uyumu artıracak politikalarla iklim değişikliğinin risklerine karşı dirençliliğin artırılması önem taşımaktadır. Yapılan araştırmalar, iklim değişikliğiyle birlikte kentlerde sel, taşkın, toprak kayması gibi hidrolojik, kasırga gibi meteorolojik ve ekstrem sıcaklıklar, kuraklık, yangın gibi iklimsel tehlikelerin artma riskine işaret etmektedir (Revi vd., 2014). Bu çerçevede sürdürülebilir kentler ve iklim değişikliğine uyum için ekosistem hizmetleri çok önemli fırsatlar sunmaktadır.

Ekosistem ürün ve hizmetleri nedir? Kentleşme ve kentlerdeki hızlı nüfus artışı, kentsel alanlardaki ekosistem hizmetlerini ve biyolojik çeşitliliği nasıl etkiliyor? Kentsel ekosistem hizmetlerinin çevre sorunlarının çözümünde rolü nedir?

UĞUR ZEYDANLI:
Ekosistem ürün ve hizmetleri (ekosistem hizmetleri), dünya üzerindeki ekosistemlerin insanlara ve diğer canlılara sağladığı ürün ve hizmetlerin tamamına verilen isimdir. Ekosistem hizmetleri, yeryüzünde yaşamın devamlılığını sağlamaktadır. 1997 yılında yayımlanan ve bu konuda bir milat olarak kabul edilen Costanza ve arkadaşlarının makalesine göre, dünyadaki tüm ekosistemler, yani doğanın sağladığı tüm hizmetler, 1 milyardan fazla insanın yaşamını doğrudan desteklemektedir (Costanza vd., 1997; Millennium Ecosystem Assessment, 2005; World Bank, 2006). Bu çalışmadan sonra konuya verilen önem, özellikle son on yılda, küresel ölçekte artmıştır. Ekosistem ürün ve hizmetlerini odak alan hedefler, uluslararası sözleşmelerde ve yasal süreçlerde de tanımlanmıştır.

Faydalandığımız küresel ekosistem hizmetlerinin sayısı belirsizliğini korusa da, bu konudaki en önemli yayınlardan biri olan “Binyıl Ekosistem Değerlendirmesi Raporu”nda doğanın insanlara sağladığı bilinen hizmetler dört grupta ele alınmıştır (Millennium Ecosystem Assessment, 2005), bu dört grup çerçevesinde kentlere ekosistemler tarafından sağlanan en önemli hizmetleri şu şekilde gösterebiliriz:

Kentlerde sağlanan en önemli ekosistem hizmetleri (MA, 2005; TEEB, 2012)

Liste aslında oldukça uzun, temelde yaşamımızın devamlılığını sağlayan, ekonomimiz ve refahımızla ilgili her şey direkt veya dolaylı olarak ekosistem hizmetleriyle alakalıdır. Ancak burada konuya açıklık getirmek amacıyla küçük bir kısmını aktardım.

Sürdürülebilir ve iklim krizine dirençli kentler yaratmaya yönelik çevre projeleri kapsamında hem kırsalda hem de kentlerde doğa tabanlı çözümler sunan yeşil altyapı olanakları oluşturulurken nelere dikkat edilmeli?

UĞUR ZEYDANLI:
İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini kentlerde farklı şekillerde yaşıyoruz.  Bir yıl içinde aynı kentte bir yandan aşırı yağışlardan kaynaklı sellerle uğraşırken, diğer yandan da yaz veya sonbahar kuraklığı yaşıyoruz. Her ikisine birden hazırlıklı olacak altyapılar kurmak kolay değil. Burada özellikle doğal alanların yerel iklimi düzenleyici rolü ve su rejiminin düzenlenmesi konusundaki katkısı ön plana çıkıyor. Mevcut tablo, ülkemizde su yönetiminin dirençli kentler ve sürdürülebilirlik açısından ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Bu süreçlerle ilgili çözümleri sadece altyapı ve daha fazla su transferi şeklinde planlamak, yapılacak en büyük hatalardan biri olacaktır. Daha bütüncül bir perspektife ihtiyacımız olduğunun en önemli göstergeleri, İç Anadolu’da kuruyan sulak alanlar ve artık tamamen kaybolma noktasına gelen Gölmarmara’dır. Ancak ülkemizin içinde bulunduğu politik iklim, rant yönetimine dayalı belediyecilik ve yanlış tarım politikaları buna ne kadar müsaade edecektir, bilemiyorum.   

Birleşmiş Milletler’in, uluslararası kuruluşların ve araştırma merkezlerinin ortaya koyduğu birçok araç bulunmaktadır. Ekosistem hizmetlerinden yukarıda bahsetmiştik, buna doğal sermaye, doğa temelli çözümler, yeşil altyapı, ekosistem temelli uyum gibi başka araçları da ekleyebiliriz. Ancak bütün bu yaklaşımların temelinde doğanın korunması, ekosistemlerin daha bilinçli yönetilmesi yatmaktadır. Yeşil alanların rant ve yapılaşma merkezleri olarak görüldüğü modelle mesafe katetmemiz mümkün değildir.

Doğa temelli uygulamaları ve yeşil altyapı gibi çözümleri gerçekçi bir şekilde kullanmak oldukça önemli. Örnek vermek gerekirse, tüm belediyeler yeşil çatı ve yeşil duvarlardan bahsediyor. Ancak İç Anadolu gibi yaz kuraklığının fazla olduğu bölgelerde bu tür uygulamalar kısıtlı su kaynakları üzerinde, özellikle yaz döneminde, ekstra baskı yaratacaktır. Bu yüzden öncelikle soruna ve ihtiyaca bakıp, daha sonra bu sorunu gidermek için elimizdeki çözüm olanaklarını değerlendirmek ve hangi çözümün, hangi ölçekte uygulanacağını planlamak gerekir. Her çözüm önerisinin maliyet ve fayda açısından fizibilitesinin yapılması da önemlidir.

Çankaya Belediyesi’yle yaptığımız bir çalışmadan örnek vermek istiyorum: Burada hem ekosistem hizmetlerini haritaladık hem de bu hizmetlerin arz-talep dengesi açısından durumunu ortaya koymaya çalıştık:



Bu haritalar, havanın temizlenmesi gibi bir ekosistem hizmetiyle ilgili eksikliğin giderilmesi için öncelikli olarak müdahale edilmesi gereken yerlerle hava kirliliğinin yüksek olduğu ve havayı temizleme hizmetinin zayıf kaldığı yerleri göstermektedir. Kent içi peyzajın, sokak ağaçlandırmasının ve yeni yeşil alanlar oluşturulmasının bu şekilde hedef odaklı olarak ele alınması, kaynakların etkin kullanımı ve kentin dayanıklılığının artırılmasını sağlamak açısından önemlidir. Bu örnekleri artırabiliriz, ama yaklaşımımız, ihtiyaç ve bu ihtiyacı karşılayacak fonksiyonu devreye alacak karar destek sistemi oluşturmaya dayanmalıdır.

Çevreyi koruyan ve düzenleyen hizmetleri, çevresel sorunları çözecek önerileri geliştirirken yerel yönetimler nasıl bir yol izlemeli?

UĞUR ZEYDANLI:
Daha önce de belirttiğim üzere dirençli kentlerin oluşturulması sürecini çok geniş bir yelpazede ele almak gerekiyor. Sürecin birçok bileşeni var: Teknoloji, sağlam bir altyapı, iklim değişikliği konusunda farkındalığı yüksek toplumsal kültür, geleneksel yapılaşmanın ve arazi kullanım modellerinin modernize edilerek uygulanması, doğal çevrenin korunması ve uyum için etkin şekilde yönetilmesi. İklimsel açıdan dayanıklılığı yüksek kentler için bu bileşenleri bir arada ele almak gerekiyor. Bu süreçte hem kültürel hem de doğal çevre rant için gözden çıkarılmamalı. Belediyelerin arazi yönetim yaklaşımları çok önemli. Ne yazık ki Türkiye’de arazi yönetim yaklaşımlarının pek umut verici olmadığını belirtmek gerekiyor. Ranta dayalı alışılageldik yaklaşımların yol açtığı olumsuz sonuçlar, iklim değişikliğinin etkileriyle birlikte kentlerin kırılganlığını artırıyor. Vizyon değişikliğine ihtiyacımız var. İklim değişikliği, gıda tedarikinden enerji arzı güvenliğine, sağlıktan refaha kadar birçok konuda risk oluşturuyor. Belediyeciliği, rant yönetiminden, kısa dönemli hizmet sunma kıskacından kurtarmak, uzun dönemli, dayanıklı kentler oluşturma vizyonuna taşımamız gerekiyor.

Doğal ekosistemlerin ve yeşil alanların korunması, sağladıkları faydaların etkin şekilde yönetilmesine dair önerilerimizi şu şekilde sıralamak istiyorum:

1 . İklim eylem planlarıyla yeşil (doğa-çevre) planlar uyumlaştırılmalı:

Kentler, iklim değişikliğine yol açan sera gazı emisyonlarının en yüksek olduğu yerlerdir. Bu yüzden doğal olarak iklim eylem planları büyük oranda sera gazı emisyonlarının azaltılması kapsamında hazırlanmaktadır ve büyük oranda da ulaşım, ısınma gibi sektörler ve alanlar konusunda detaylı bir değerlendirme yapmaktadır. Oysa, kentlerin direncini artırmak için uyum çalışmalarına da ağırlık verilmelidir.

Bu doğrultuda yapılacak risk analizi değerlendirmeleri son derece önemlidir. Bu risklerin azaltılması ve uyum kapasitesinin artırılması, dirençli kentler oluşturmak için anahtar roldedir. Bunun gerçekleşmesi için de en önemli araçlardan birini doğal çevre sağlamaktadır. Kentlerdeki doğal ve yarı doğal alanlar, ne kadar farkında olmasak da, ekosistem hizmetleri çerçevesinde fayda sağlamaktadır. Sürdürülebilir kentler, yeşil kentler, dirençli kentler, iklim eylem planı gibi birçok başlık altında çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu çalışmalar, tarihsel gelişim seyrinde dar çerçevede kalmaktadır, ortaya bütüncül bir yaklaşım koyamamaktadır. Bu yüzden biz, iklim eylem planlarının, uyum konusunda doğal veya yarı doğal çevreyi de işin içine katan ekosistem hizmetleri kapsamında tasarlanmış bir çerçeveyle hazırlanması gerektiğini düşünüyoruz.

2 . Yeşil alanların yönetiminde “ekosistem hizmetleri” odaklı bir yaklaşımla fonksiyonel bir planlama yapılması:

Birçok çalışma, yeşil alanların, kentlerin sürdürülebilir gelişimi için birçok işlevi olduğunu, hizmet ve fayda sağladığını ortaya koymuştur (Jansson, 2014). Ancak ekosistem hizmetleri, kentsel yeşil alan yönetiminde henüz yeterli ağırlığa sahip değildir, bu alanların doğru bir şekilde tasarlanmasıyla sağlanabilecek birçok hizmet hem yatırım hem de işletme ve bakım açısından daha pahalı olan gri altyapıyla sağlanmaya çalışılmaktadır. Oysa, iklim değişikliği kaynaklı aşırı hava olaylarının etkilerini azaltıp, afet ve risklere karşı kenti korumak, kentlerde yaşayanların temiz havaya, temiz suya, gıdaya erişimini sağlamak gibi pek çok hizmeti maddi karşılık olmaksızın sürekli hâle getiren ekosistem hizmetleri, ekonomik, sosyal (sağlık, yaşam kalitesi) ve ekolojik açıdan önemli faydalar sunmaktadır. Bu nedenle kentsel planlamada ve politikalarda ekolojik, sosyal, ekonomik konuları sistemli ve bütünleşik olarak ele almak gerekmektedir. Ekosistem hizmetleri odaklı kent planlaması ABD’de ve Avrupa’da yaygınlaşmaktadır.

3 . Kentlerin, içinde bulunduğu havzayla bütüncül şekilde planlanması ve yönetilmesi:

Kentlerin, içinde bulunduğu havzaları ve yeşil alanları bütüncül şekilde düşünmek, planlamak ve yönetmek çok önemlidir. Sürdürülebilir kentler, dünyadaki en önemli gündem maddelerinden biridir (Birleşmiş Milletler, SKA 11), kentsel sürdürülebilirlik için ekonomik, sosyal, çevresel politikalar arasında bir denge ve entegrasyonun sağlanması gereklidir. Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması, kentlerde yaşayan insanların sağlığını ve refahını da beraberinde getirir. Bunun için kentler, dahil oldukları havzalar, üretim ve tüketim fonksiyonlarının eşleştirildiği modeller içinde düşünülmelidir.

Bu duruma örnek New York kenti verilebilir. New York Belediyesi’nin koruma bilimi ekibinin yöneticisini de davet ettiğimiz uluslararası bir çalıştayda, arıtma tesisi olmadığı hâlde New York’ta musluktan akan suyun içilebilir olduğu anlatılmıştı. Arıtma tesisi kurmadan önce yapılan incelemede yukarı havzada ormanların, hayvancılığın ve tarımsal üretimin düzenlenmesiyle birlikte New York’a temiz su ulaştırılabileceği ve sadece ultraviyole filtreden geçirilen suyun içilebilir nitelikte şebekeye verilebileceği tespit edilmiş. Bu sayede arıtma tesisi kurmadan ve 2 milyar dolar daha az maliyetle kentlerde yaşayan insanlara içilebilir su ulaştırıldığı da aktarılmıştı. Ne yazık ki, ülkemizde çoğu kentte içilebilir su hem ekonomik hem çevresel açıdan dezavantajlı şekilde polikarbon şişelerle insanlara ulaşmaktadır.

4 . Yeni yeşil alanların kurulması, planlanması sürecinde ekosistem hizmetlerindeki eksikler gözetilerek hareket edilmesi:

Değişen iklim koşullarında sürdürülebilir kentlerin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Birçok çalışmayla yeşil alanların ve unsurların, kentsel alanların sürdürülebilirliği için ihtiyaç duyulan birçok işlevi, hizmeti ve faydayı sağlamak için yetersiz kaldığı, bu açıdan geliştirilmeleri, sayılarının ve alanlarının artırılması gerektiği ortaya konmuştur. Ancak kompakt kentlerde planlamayla ekosistem hizmetleri üzerine yapılan araştırmalar arasındaki kopukluk nedeniyle yeşil alanların önemi göz ardı edilebilmektedir.

Kentsel yeşil alanların potansiyelini, işlevlerini, hizmetlerini ve faydalarını artırmak için stratejik planlama, tasarım ve yönetim gereklidir (Jansson, 2014). Bu bağlamda araştırmalar yapılarak ekosistem hizmetlerindeki eksiklikler tespit edilmeli, sürdürülebilir kentsel planlama süreçlerinde ve yeni yeşil alanların kurulmasında bu eksikliklerin giderilmesi yönünde bir yaklaşım benimsenmelidir.

Dr. UĞUR ZEYDANLI KİMDİR?

ODTÜ Biyoloji Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisans ve doktora eğitimini de ODTÜ Biyoloji Bölümü’nde tamamladı. ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde, Yer Sistem Bilimleri Yüksek Lisans Programı’nda ekoloji ilkelerinin planlamada kullanımı, doğa koruma konularında ders vermektedir. Doğa koruma, doğal kaynak yönetimi, iklim değişikliğine uyum, sürdürülebilir tarım ve ormancılık alanlarında 30 yıla yakın süredir çalışmaktadır. Bu konularla ilgili 150’den fazla proje hazırladı, uyguladı veya koordine etti. 2016 yılında Fulbright bursiyeri olarak Yale Üniversitesi, Ormancılık ve Çevre Bilimleri Fakültesi’nde ekosistem hizmetlerinin bir yönetim aracı olarak kullanılması konusunda çalışmalarda bulundu.


Önerilen Haberler