YÜKLENİYOR
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü Belediye Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.
European Climate Foundation (ECF), Almanya’nın enerji konusundaki en etkin düşünce kuruluşu Agora Energiewende ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ortaklığında kurulan SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin amaçlarından ve çalışmalarından bahseder misiniz? Özellikle Türkiye’nin düşük karbonlu enerji sistemine geçiş sürecinde SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi nasıl bir rol üstlenecek?
ALKIM BAĞ GÜLLÜ: Türkiye’nin ilk ve tek enerji dönüşümü odaklı düşünce kuruluşu olan SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, 2017 yılının Aralık ayında kuruldu. SHURA, kâr amacı gütmeyen ve bağımsız bir organizasyon. Türkiye’de enerji sektörünün karbonsuzlaştırılması kapsamındaki konularda teknoloji, ekonomi ve enerji politikalarıyla ilgili veri bazlı, tarafsız, bağımsız araştırmalar ve analizler hazırlıyor, Türkiye’de enerji sektörünün tüm paydaşları için kamu, özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının dahil olduğu paydaş grubuyla birlikte çözüm önerileri sunuyoruz. Amacımız, Türkiye’de enerji dönüşümüyle ilgili devam eden sürece, analizlerimiz, politika önerileri ve aktif paydaş katılımı yoluyla katkıda bulunmak. SHURA’nın vizyonuna yön vermek amacıyla oluşturulan bir “Danışma Konseyi” var. Konsey, Türkiye’nin önde gelen enerji şirketlerinin ve finans kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinden, alanında tecrübeli akademisyenlerden ve sivil toplum üyelerinden oluşuyor. Dünyada ve ülkemizde yenilenebilir enerji başta olmak üzere enerji verimliliği, elektrifikasyon, yeni teknolojiler, dönüşümün finansmanı ve sosyo-ekonomik etkileri gibi enerji dönüşümünü ilgilendiren gelişmeleri yakından izliyor, bu konularda çalışıyoruz. Çalışmalarımız, elektrik sektörünün yanı sıra ulaşım, bina ve sanayi gibi enerji-yoğun son kullanıcı sektörleri de kapsıyor.
Merkezimizin sürece en büyük katkısı, enerji dönüşümüyle ilgili konularda dünyadaki süreci takip etmek ve gelişmeleri Türkiye özelinde çalışmak, bu alandaki veri eksikliğini tamamlamak. SHURA’nın şimdiye kadar yayımladığı 60’tan fazla tematik raporu var. Bu raporlardan pek çoğu Türkiye için yapılan ilk ve öncü kabul edilen çalışmalar. Ayrıca enerji sektörüne ilişkin güncel verileri eş zamanlı tek bir dijital adreste buluşturduğumuz SHURA veri tabanını da bu yıl web sitemizde konuyla ilgilenenlerin kullanımına sunduk.
Temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları neden önemli? Yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırmak için altyapı, finansman, enerji dönüşümü ve verimliliği, maliyet avantajı, depolama sistemleri, enerji politikaları ve stratejileri nasıl planlanmalı?
ALKIM BAĞ GÜLLÜ: Yenilenebilir enerji kaynakları, yerli, temiz, sürdürülebilir ve ucuz enerji kaynakları olmaları nedeniyle hem ülkelerin enerji arz güvenliğini sağlamak hem enerji kaynaklı sera gazı emisyonlarını azaltmak hem de enerjiye ekonomik erişim için son derece önemlidir.
İklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarının yaklaşık %70’i enerji kaynaklı emisyonlardan oluşuyor. Bilimsel araştırmaların iklim değişikliğinde önemli bir faktör olduğunu doğruladığı fosil yakıtlardan kaynaklanan enerjiyle ilgili karbondioksit emisyonlarını azaltmak için yenilenebilir enerjiye geçiş son derece önemli. Temiz enerji dönüşümü, küresel ısınmanın 2050 yılına kadar sanayi öncesi seviyenin ideal olarak 1.5 derece, en fazla 2 dereceyle sınırlanması hedefiyle başlayan bir süreç. Bu nedenle Türkiye dahil pek çok ülke yüzyıl ortasına kadar net sıfır bir ekonomiye ulaşmayı taahhüt etmiş durumda. Ülkeler, emisyonları azaltma çabalarını hızlandırdıkça güneş ve rüzgâr enerjisi kapasiteleri küresel olarak genişliyor. Son yıllarda özellikle güneş ve rüzgâr enerjisindeki teknolojik gelişmelerle beraber maliyetler de hızlı bir şekilde düştü ve yenilenebilir enerji kaynakları en ucuz kaynaklar hâline geldi.
Son dönemde pandeminin tetiklediği küresel enerji krizi ve ardından Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte fosil yakıt bağımlılığının hem enerji fiyatları hem de arz güvenliği açısından sonuçlarını gördük. Ülkemizde de enerji fiyatları arttı, İran kaynaklı doğalgaz kesintileri nedeniyle sanayiye ve santrallere doğalgaz ve elektrik kesintileri yapıldı. Kriz gerek enerji arz güvenliği gerek enerjiye ekonomik erişim gerek karbon emisyonlarını azaltmak için enerji dönüşümünün, özellikle yenilenebilir enerjinin önemini bir kez daha gösterdi.
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin 2023’te yayımladığı “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Piyasasına Etkisi-2022 Yılı Analizi” raporu sonuçlarına göre, rüzgâr ve güneş kurulu gücümüz bugünkünün iki katı olsaydı, 2022 yılında piyasa takas fiyatı ve YEKDEM maliyetinden oluşan piyasa maliyeti %25 daha düşük olacaktı, ithal yakıt maliyetlerinde yaklaşık 10 milyar dolar seviyesinde bir kazanım gerçekleşecekti ve elektrik üretimi kaynaklı gerçekleşmesi öngörülen emisyon miktarında %21’lik düşüş söz konusu olacaktı. Kısacası, yenilenebilir enerjinin payı arttıkça hem enerjide dışa bağımlılık ve enerji kaynaklı emisyonlar azalıyor hem de enerji fiyatları ucuzluyor.
Ancak yenilenebilir enerji ağırlıklı bir enerji sistem için bu kaynaklara yapılacak yatırımların yanı sıra yapısal bir dönüşümün de gerçekleşmesi gerekiyor. Fosil yakıt ağırlıklı, merkezî ve tüketicinin değer zincirinin sonunda olduğu tek taraflı bir enerji sisteminden yenilenebilir enerji ağırlıklı, dağıtık, üreten tüketicilerin olduğu etkileşimli ve dijital bir enerji sistemine dönüşüm için teknolojik gelişmelerden yararlanmamız, ayrıca şebekemizi ve enerji piyasamızı buna uygun hâle getirmemiz son derece önemli.
Elektrik sektöründe yenilenebilir enerjinin payı hızla artarken rüzgâr ve güneş enerjisi gibi değişken yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik sistemine güvenli bir şekilde bağlanması için elektrik şebekesinin esnekliğinin artırılması gerekiyor. Elektrik sistemi esnekliğinin artırılması için batarya enerji depolama teknolojilerinin ve pompaj depolamalı hidroelektrik santrallerinin kullanılması, iletim ve dağıtım sistemlerinin iyileştirilmesi gibi teknolojik seçeneklerin yanı sıra talep tarafı katılımının etkinleştirilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik piyasasında etkinliğini artıracak düzenlemeler gibi piyasa temelli seçenekler de mevcut. Batarya depolama teknolojileri ve akıllı şebekeler, bu dönüşümü hızlandırmak için kullanılmaya başlayan önemli teknolojik gelişmeler arasında yer alıyor.
Öte yandan, elektrik sektörü, enerji tüketiminin sadece %20’lik kısmını oluşturuyor. Enerjiyi yoğun tüketen ulaşımda, sanayide ve binaların karbonsuzlaşmasında hem dünya hem de Türkiye henüz yolun başında diyebiliriz. Bu bağlamda dünyadaki eğilime baktığımızda, bu sektörlerde fosil yakıt kullanımının elektrifikasyona geçişle azaltılmaya çalıştığını görüyoruz. Ulaştırmada benzinli araçlar yerine elektrikli araçlar, konutlarda doğalgaz yerine ısı pompaları, sanayide elektrikli ark ocaklarının yaygınlaştırılması gibi yöntemlerle elektriğin enerji tüketimindeki payını artırmak ve oluşan ilave elektrik talebini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamak, karbonsuzlaşma için en önemli stratejilerden biri. Elektrifikasyonun mümkün olmadığı alanlarda ise, yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen yeşil hidrojen gibi yeni temiz teknolojiler konusunda önemli çalışmalar yapılıyor.
Bunların yanı sıra enerji verimliliği, büyüyen ekonomilerin artan enerji talebini sınırlamak için enerji dönüşümünün en temel unsurlarından biri olarak ön plana çıkıyor. Enerji sektörünün üretim, iletim, dağıtım ve tüketim aşamalarını içeren değer zinciri boyunca mevzuat, piyasa temelli politika mekanizmaları, iş modelleri, finansman mekanizmaları ve sistem verimliliğini kapsayan birçok enerji verimliliği çözümü mevcut. Bu çözümlerin etkin kullanılması, enerji dönüşümünün başarıya ulaşması için son derece önemli.
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin Şubat 2023’te yayımladığı “2053 Net Sıfır: Türkiye Elektrik Sektörü İçin Yol Haritası” raporunda, Türkiye’nin 2053 yılı net sıfır hedefine ulaşması için en önemli üç strateji, yenilenebilir enerji kaynaklarındaki potansiyelimizi azami ölçüde kullanmak, son kullanıcı sektörlerde elektrifikasyonu artırmak ve enerji verimliliği uygulamalarından etkin yararlanmak olarak ortaya çıkıyor. Raporun sonuçlarına göre, elektrifikasyonun sağladığı enerji verimliliği ve diğer enerji verimliliği uygulamalarıyla beraber Türkiye büyümeye devam ederken, nihai enerji tüketimi 2053 yılında 2020 seviyelerinde sabitleniyor. Bu durum, ciddi bir planlama ve yatırım ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Yenilenebilir enerji santrallerinin yanı sıra bu santrallerin sisteme entegrasyonu için gereken şebeke, batarya depolama, dijitalleşme gibi yatırımların da yapılması gerekiyor. Türkiye, elektrik sektörünün dönüşümü için yılda 15 milyar dolar yatırıma ihtiyaç duyuyor.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla neler yapılmalı? Dünyadaki örnekleriyle karşılaştırdığınızda Türkiye’de enerji kaynaklarına yönelik çalışmalar ve projeler yeterli mi?
ALKIM BAĞ GÜLLÜ: Yenilenebilir enerji, maliyetlerdeki ciddi düşüşün yanı sıra artık kendini kanıtlamış ve olgunlaşmış teknolojiler olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle elektrik sektöründe yenilenebilir enerjinin payının hızla arttığını görüyoruz. Dünyadaki çalışmalar, yenilenebilir enerji potansiyelinden azami şekilde faydalanmak amacıyla rüzgâr ve güneş enerjisi gibi değişken yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik sistemine güvenli bir şekilde bağlanması için elektrik şebekesinin esnekliğinin artırılması amacıyla teknoloji geliştirmeye ve mevcut düzenlemelerle politikaların ihtiyaçlar doğrultusunda iyileştirilmesine odaklanmış durumda. Ülkemiz, elektrik sektöründe yenilenebilir enerjinin payını oldukça artırdı. 2022 yılı itibarıyla kurulu gücün %54’ü, elektrik üretiminin %43’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanıyor. Öte yandan, Türkiye’nin birincil enerji arzında yenilenebilir enerjinin payı sadece %16. Dolayısıyla elektrik sektörü dışında kalan dönüşüm için ciddi çalışmaların yapılması gerekiyor.
Türkiye’nin net sıfır hedefi doğrultusunda başlattığı çalışmaların bir parçası olan Ulusal Enerji Planı (UEP), 2035 yılı için iddialı yenilenebilir enerji hedefleri ortaya koyuyor. Plana göre, 2020 yılında elektrik üretiminde %42 paya sahip olan yenilenebilir enerji kaynaklarının payının 2035 yılında %55’e ulaşması planlanıyor. Plan kapsamında 2035 yılında rüzgâr enerjisi için 30 GW, güneş enerjisi için 53 GW kurulu güç hedefi belirlenmiş. Bu da güneş için yılda 3.3 MW, rüzgâr enerjisi için yılda 1.4 GW’lık kurulum gerektiriyor. Planda, Türkiye’nin 2053 yılında net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda son derece önemli olan yeşil hidrojen ve bataryalar konusunda da hedefler yer alıyor. UEP’e göre, 2035 yılında batarya kapasitesi 7.5 GW’a, elektrolizör kapasitesi 5 GW’a ulaşacak. Önümüzdeki dönemde bu hedeflere ulaşmak için Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarının hızını artırması oldukça önemli. Hâlihazırda yenilebilir enerji kapasiteleri hızlı bir şekilde verilse de gerçekleşme oranları hedefe ulaşılması için oldukça düşük. Bunun ardında yatan nedenlerin incelenmesi ve yatırımları hızlandırmak için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Yenilenebilir enerji yatırımlarının finansmana erişimi için güven veren yatırım ortamı, öngörülebilir ve şeffaf bir piyasa, maliyet bazlı fiyatlandırma, elektrik piyasasına çok fazla müdahale edilmemesi, sık sık değişmeyen ve geriye dönük uygulanmayan bir mevzuat, izin prosedürlerinin kolaylaştırılması, finansmana erişimi sağlayacak bir ihale veya lisanslama mekanizması, yenilenebilir enerji tedarik anlaşmaları gibi alternatif finansman mekanizmalarına izin verilmesi gibi başlıklar ön plana çıkıyor.
İklim krizinin ve küresel ısınmanın neden olduğu ekolojik krizle mücadele kapsamında enerji politikaları neden bütüncül olmalı? Son yıllarda ön plana çıkan “yeşil şehir” kavramı ve uygulamaları enerji krizine ve ekolojik krize çare olacak mı?
ALKIM BAĞ GÜLLÜ: Mevcut enerji dönüşümü hem ölçek hem de hız açısından emsalsiz, iklim hedefleri 2050 yılına kadar net sıfır emisyon gerektiriyor. Bu aslında fosil yakıtlardan 30 yıldan daha kısa bir süre içinde çıkılması ve yenilenebilir enerji üretiminde kaçınılmaz olarak hızlı bir artış anlamına geliyor.
Enerji dönüşümü, özellikle de net sıfır hedefi, sadece elektrik sektörünün değil, sanayi, binalar ve konutlar gibi enerjiyi yoğun tüketen son kullanım sektörlerinin de dönüşümünü gerektiriyor. Özellikle sanayi sektörünün düşük-orta teknolojili, enerji ve karbon yoğun ürünlerden orta-yüksek teknolojili, yüksek katma değerli, düşük enerji ve karbon yoğunluğu olan ürünlere geçişi hem Türk ekonomisi hem karbonsuzlaşma hem de ihracatını ağırlıklı olarak Avrupa’ya yapan Türkiye için önemli sonuçlar doğurabilecek sınırda karbon düzenleme mekanizması açısından önemlidir. Enerji yoğun sektörlerde ayrıca temiz elektrifikasyon, enerji verimliliği uygulamaları ve yeşil hidrojen gibi yeni teknolojiler dönüşüm için stratejik alanlardır. Bu nedenle iklim, enerji, sanayi, binalar, ulaştırma, tarım, ticaret, finans gibi farklı sektörlerin aynı hedef doğrultusunda hareket etmesinin sağlanması için bütüncül politikaların belirlenmesi çok önemli. Küresel olarak yaşanan jeopolitik ve ekonomik krizler de göz önüne alındığında Türkiye’nin, küresel tedarik zincirinde, özellikle temiz teknolojiler konusunda yaşanabilecek aksamaları, dönüşüm için gerekli kritik mineral ve hammaddeler konusundaki sıkıntıları, oluşacak yeni pazar ve teknolojileri de göz önünde bulundurarak uzun vadeli hedef ve stratejilerini, öncelik alanlarını ve politikalarını belirlemesi, istikrarlı bir şekilde bunları uygulaması gerekecektir.
Nihai enerji tüketimin %25’lik kısmını oluşturan konut sektörünün karbonsuzlaşması da enerji dönüşümünün önemli bir parçası. Merkezimiz tarafından ağustos ayında yayımlanan “Türkiye'de Konut ve Sanayi Sektörünün Elektrifikasyonu” raporunda, konut sektöründe ciddi bir elektrifikasyon potansiyeli olduğunu ve uygun düzenlemelerle bunun hızlandırılabileceğini görüyoruz. Isı pompası, yüksek verimi sayesinde binalarda ısınma için en uygun teknoloji olarak öne çıkıyor. Doğalgaz kombi/kazanlarının verimi %85-90 düzeyindeyken ısı pompaları, kullanılan elektriğin yaklaşık 3 ila 5 katı kadar ısı üretebiliyor. Hâlihazırda doğalgaz fiyatlarındaki sübvansiyonlar nedeniyle maliyet avantajı olmasa da ısı pompalarının çatı üstü GES’le beraber maliyet etkin kullanılabildiğini ve orta vadede tek başlarına kullanım için de maliyetlerin uygun hâle geleceğini öngörüyoruz. Konutlarda %20 olan elektrik tüketimin ısı pompası kullanımının da etkisiyle 2053 yılında %63’e yükselmesi bekleniyor.
Enerjiyi verimli kullanan, yenilenebilir enerji kaynaklarından kendi enerjisini üretebilen ve ısıtma/soğutma için elektrifikasyon yoluyla temiz enerji kullanan, su verimliliği için verimli armatür, yağmur suyu toplama, gri su sistemleri, çatılarda güneş enerjisiyle su ısıtma ve bina altında sıcak suyu depolama gibi unsurları olan akıllı binalardan oluşan yeşil şehirlerin yaygınlaşması da karbonsuzlaşma için son derece önemli. Binaların ve şehirlerin, yenilenen elektrik sistemine ve dijital teknolojilere uyumlu olması, ayrıca sürdürülebilirliği gözeten parametreleri karşılamasının çok yönlü faydaları olacaktır. Kentsel dönüşüm ve deprem sonrası yeniden yapılanma bu kapsamda önemli fırsatlar olarak değerlendirilmeli.
Enerji kaynaklarına ilişkin politikaları, stratejileri ve uygulamaları belirlerken yerel yönetimler nelere dikkat etmeli? Eylem planları hangi kriterler doğrultusunda hazırlanmalı?
ALKIM BAĞ GÜLLÜ: Yerel yönetimler, enerji dönüşümü için çok önemli bir role sahip. Temiz enerji teknolojilerinin kullanılmasını teşvik eden ulusal sera gazı emisyonunu azaltma hedefleri mutlaka yerel düzeyde eylemle tamamlanmalı. Yerel yönetimlerin sürdürülebilir enerjiye geçişteki rolü, BM’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin 11. maddesi “Sürdürülebilir Şehirler ve Yaşam Alanları” ile yakından ilişkili. Yine Paris İklim Anlaşması da ulusal iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşılmasında yerel yönetimlerin önemine vurgu yapmaktadır. Benzer şekilde bu alana ilişkin yapılan birçok araştırma da yerel ölçeği, enerji maliyetlerinin düşürülmesi, enerji verimliliğinin sağlanması ve yenilenebilir enerji politikalarının uygulamaya konulması bakımından en uygun ölçek olarak görmektedir.
Enerji dönüşümünün, fosil yakıt kaynaklı karbon-yoğun bir enerji sisteminden daha düşük karbonlu bir sisteme geçişiyle birlikte yenilenebilir enerji türlerinden en az birinin yerel ölçekte verimli bir şekilde bulunması varsayımı, yerel yönetimler açısından yenilenebilir enerji çalışmalarını uygulanabilir kılmaktadır. A. Kavas Bilgiç ve D. Başoğlu Acet tarafından 2019’da yayımlanan “Yerel Yönetim Politikalarında Yenilenebilir Enerji” başlıklı makale, pek çok uluslararası yerel yönetim örneği ve Türkiye’deki durum analizi sonucunda yerel yönetimler için önemli çıkarımlar yapıyor. Buna göre yerel yönetimler, kapsayıcı ve sürekli güncellenen bir sürdürülebilir enerji aksiyon planı oluşturmalı, bu plana enerji arzı, tüketimi ve ağlarının analiz edilmesini ve haritalandırılmasını, enerji karmasının planlanmasını ve fizibilite çalışmalarının yapılmasını, enerji verimliliği potansiyelinin analiz edilmesini, enerji projeksiyonlarının (kısa, orta ve uzun vade) ve hedeflerin belirlenmesini, ulusal hedefleri gözeten, teknik, finansal ve ekonomik faktörleri kapsayan ve tüm paydaşları içeren kapsamlı bir yenilenebilir enerji eylem planını dahil etmeli. Ayrıca yerel yönetimlerin ortaklığında, vatandaş odaklı yenilenebilir enerji kooperatif modelleri de önerilen ikinci bir yol haritasıdır.
ALKIM BAĞ GÜLLÜ
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. TEV-Chevening burs programı kapsamında İngiltere’de, Keele Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler ve enerji politikası alanında yüksek lisans yaptı. Profesyonel iş yaşamına 2003 yılında başladı. 2006-2007 yılları arasında British Council’de Yönetişim ve Toplum Projeleri Koordinatörü olarak Başbakanlık, Millî Eğitim Bakanlığı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, büyükşehir belediyeleri, basın ve sivil toplum kuruluşlarıyla yürütülen farklı projelerin yönetiminde görev aldı. 2008 yılından itibaren yenilenebilir enerji sektöründe çalışmaya başladı. Türkiye’nin en büyük rüzgâr enerjisi yatırımcısı olan Polat Enerji’de sırasıyla Yenilenebilir Enerji Projeleri Birim Müdürü, Rüzgâr Enerji Projeleri Direktörü ve Strateji Direktörü olarak görev yaptı. 2008-2020 yılları arasında, aralarında Türkiye’nin en büyük rüzgâr enerji santralinin de yer aldığı toplam 700 MW kurulu güce sahip rüzgâr enerji projesinin geliştirilmesi, yatırım analizi, finansmanı ve inşasında aktif rol aldı. Türkiye’deki yenilenebilir enerji sektörü ve mevzuatı hakkında derin bilgi birikimine sahiptir. Aralık 2021’den bu yana SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü olarak görev yapmaktadır.