"Benim iki büyük eserim var; biri Türkiye Cumhuriyet'i diğeri Cumhuriyet Halk Partisi."

Hacer Foggo: “Gerçekçi politikalarla yoksulluğu önlemek mümkün”

  • 25 Eylül 2023
CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo Belediye Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulundu.

CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi, geçtiğimiz temmuz ve ağustos ayında iki ayrı rapor yayımladı. “Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde İlerleme Yok” ve “Suça Sürüklenen Çocuklar Dosyası” başlıklı raporların sonuçlarından bahseder misiniz?

HACER FOGGO:
Yoksulluk, bireyleri güçsüzleştiren, yalnızlaştıran ve sosyal dışlanmaya neden olan yapısal bir sorun. Derin yoksulluk öncelikle çocukları etkiliyor. CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi olarak sahadaki tanıklıklarımızı ve akademik verileri birleştirerek çocuk yoksulluğunun “suç”la ilişkisini araştırdık. Türkiye’de 1980-2020 yılları arasında suça sürüklenen çocuklarla ilgili 64 bilimsel makalenin ve tezin taranarak hazırlandığı bir çalışma, suça sürüklenen çocukların iki ortak özelliğinin olduğunu ortaya kondu: Düşük eğitim düzeyi ve düşük gelirli aileleri olması. Çocukları suça sürükleyen en önemli risk faktörlerinin başında “yoksulluk” geliyor. Bu, yoksulluk derinleştikçe suça sürüklenen çocuk sayısının da artacağını gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2022 yılında güvenlik birimine gelen veya getirilen çocuklara ilişkin istatistikleri ağustos ayında yayımladı. Bu verilere göre, geçen yıl güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 2021 yılına kıyasla %20.5 artarak 601.754’e yükselmiş. Suça sürüklenen çocuk sayısı 2010 yılında 100.000’den az iken, 2022 yılında ikiye katlanmış, 206.853'e yükselmiş. Yani 12 yılda suça sürüklenen çocuk sayısı %148 artmış. Suça sürüklenme nedeniyle güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocuklara isnat edilen öncelikli üç suç ise, yaralama, hırsızlık ve uyuşturucu (%37.8 yaralama, %25.2 hırsızlık, %4.5 uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak ya da satın almak).

Yoksulluk, çocukların eğitimini ve geleceğini olumsuz yönde etkiliyor. Bu konuda sizce neler yapılmalı?
 
HACER FOGGO:
OECD verilerine göre, Türkiye’de çocuk yoksulluğu oranı %22.4. Çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu ikinci ülke Türkiye. Bu durum, yoksulluk sorununun acil çözülmesi gerektiğini gösteriyor. Yoksulluk, çocukları okuldan uzaklaştırıyor. Çocukların suça sürüklenme riskini azaltmak için okul devamsızlığını ve terkini engelleyen önleyici çalışmalar yapılmalı. Belediyelerde sosyal hizmet uzmanlarının sayısının artması gerekiyor. Bu süreçte çocukların ve gençlerin desteklenmesi, yaşadıkları mahallelerde erişilebilir etkinlik merkezlerinin olması çok önemli. Çocuk mahkemelerinin ve izleme merkezlerinin sayısı artırılmalı, çocukların psikososyal destek almasına imkân tanıyacak alanlar oluşturulmalı. Yoksulluğun derinleştiği bir ortamda çocukların geleceği tehlike altındadır. Bu nedenle çocukların temel ihtiyaçlarının karşılandığı, eğitimlerine destek verildiği, aile içi şiddetin önüne geçildiği bir toplum oluşturmak, çocukların suça sürüklenme riskini azaltmak amacıyla yapılması gerekenlerin başında gelmektedir. Hazırladığımız başka bir raporda, BM  2023 Sürdürülebilir Kalkınma Raporu’nun “Sıfır Açlık” hedefine yönelik verileri dikkate alarak, Türkiye’de yetersiz beslenen 5 yaş altı çocuklardaki bodurluk oranının %5.5 olduğuna dikkat çektik. Her çocuk, çocuk haklarına uygun ve onurlu yaşamalıdır. Bunu sağlamak, sosyal devlet olmanın gereğidir.  Oysa, Türkiye Çocuk Araştırması 2022 Raporu’na göre, peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerini her gün tüketemediği belirtilen çocukların oranı %42.2, ekmek veya makarna gibi tahıl içeren yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı %62.4, meyveyi her gün tüketmediği belirtilen çocukların oranı %49.5, sebzeyi her gün tüketmediği belirtilen çocukların oranı %67, et, tavuk veya balığı her gün tüketmediği belirtilen çocukların oranı %87.3’tür. Yine BM 2023 Sürdürülebilir Kalkınma Raporu’na göre, eşitsizliklerin azaltılması konusunda da oldukça yavaş ilerliyoruz. Bu nedenle sosyal koruma kapsamında çocukların, emeklilerin, yaşlıların, dul, yetim ve engellilerin hayatı insan onuruna yaraşır şekilde iyileştirilmeli. Sosyal yardımlar, hak temelli politikalar çerçevesinde düzenlenmeli.

Derin yoksulluk, gündelik hayatı sekteye uğratan çok katmanlı ve yaşamsal bir sorun. Yerel yönetimler, sosyal destek hizmetlerini planlarken nelere dikkat etmeli? Sosyal adalete ve toplumsal huzura katkıda bulunacak uygulamalarda yerel yönetimler hangi inisiyatifleri üstlenmeli?

HACER FOGGO:
Önümüzdeki dönemde de konuşacağımız, tartışacağımız ve çözüm üretmek için çabalayacağımız konuların başında “yoksulluk” gelecek. Bu konuda en önemli görev yerel yönetimlere düşüyor. Yerel yönetimler, önümüzdeki dönemde programlarını planlarken sahada ihtiyaç analizi yapmalı ve bu analizi sürekli güncellemeli. Çünkü Türkiye’de derin yoksulluk yaşanıyor. Aileler, dört temel ihtiyaca aynı anda ulaşamayacak durumda. Bazen en önemli problem barınma oluyor. Sonraki ay, gıda, çocukların okul terki, beslenme temel sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle derin yoksulluk yaşamaya başlamadan her hanenin takip edilebileceği bir sistemin oluşturulması gerekiyor. Her belediye, farklı yöntemlerle bunu yapıyor. Bu dönemde takip çalışmaları ön planda tutulabilir. Bu, ileride belediyelerin işini de kolaylaştırır, yoksulluğu önlemeye yönelik çalışmaların daha etkili olmasını sağlar. Bu sayede sahada değişen ve farklılaşan ihtiyaçlara, krizlere anında cevap verilebilir ve sosyal destek programları sürekli güncellenir. Ayrıca yerel yönetimlerin sosyal politikalarının, sosyal hizmet modellerinin doğal afetlere ve acil durumlara her an hazır olacak şekilde planlanması da önem taşıyor. Ülkemizdeki ekonomik krizle birlikte açlığın artması da bir afet durumu. Ayrıca şu da önemli, belediyelerin çoğu için ilk değerlendirme kriteri, kişi başına düşen hane gelirinin açlık sınırının altında olması veya hane gelirinin asgari ücretin üçte birinden az olması. Artık asgari ücretle çalışanlar da açlık sınırın altında. Asgari ücretle çalışanların bir basamak aşağı inmemesi için yerel yönetimler çalışan yoksulları da kapsayacak şekilde sosyal destek projeleri (kreş, toplum merkezleri, gıda desteği vb.) üretmeli ve hayata geçirmeli. Bu, yoksulluğu azaltmaya yönelik en önemli adımdır. Yoksulluğu gerçekçi ve hak temelli politikalarla ortadan kaldırmak mümkün olabilir.

Yakın zamanda 2024 yerel seçimleri var. Yerel seçimler odağında yoksulluk politikalarına ilişkin beklentileriniz nelerdir?  

HACER FOGGO:
Aslında her belediye, hizmet verdiği bölgenin koşullarına göre sosyal çalışmalar yapıyor. Uzun zamandır yoksulluk üzerine çalışıyorum. Her belediyenin sosyal belediyeciliği öne çıkarmasını tüm kalbimle istiyorum. Toplumsal adalet ve eşitlik ilkesi çerçevesinde her il ve/veya ilçe, belde, mahalle herkes için adaletli bir yer olmalı. Belediyeler, evsizlerin, çocukların, kadınların, yaşlıların, gençlerin, kısacası, “kimsesizlerin kimsesi” olmalı. Kreşler, huzurevleri, sağlık merkezleri, köylerde sağlık ocakları, misafirhaneler, sığınma evleri, çocuk merkezleri, kültür merkezleri, istihdam merkezleri açılmalı, sosyal konutlar yapılmalı.  Yani belediyeler, sadece altyapı çalışmaları yapan bir birim olmamalı, insan odaklı hizmetler ve projeler üretmeli, insanların sosyal ve kültürel hayatına katkıda bulunmalı. Belediyeler, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” sözünü hiç unutmamalı, cumhuriyetin ikinci yüzyılında yoksulluğun çocuklara miras kalmaması için çalışmalı.


Önerilen Haberler