YÜKLENİYOR
Ulaşım politikalarından dünya ülkelerinden örnekleri derledik.
HOLLANDA
Hollanda Bisiklet-Tren Entegrasyonu Projesi, ülkenin birçok kentinde hayata geçirilen, günlük yaşamı kolaylaştıran bir ulaşım modelidir. Hollanda’nın köklü bisiklet kültürünü demiryolu ağıyla birleştiren bu geniş çaplı uygulama, yolcuların istasyonlara bisikletle rahatça ulaşmasını, seyahatini trenle sürdürmesini ve ardından yine bisiklet kullanarak varış noktasına erişmesini hedefliyor. Amsterdam, Rotterdam, Utrecht ve daha birçok kent, istasyon çevrelerinde bisiklet park alanlarını artırarak, altyapıyı genişleterek ve yol işaretlemelerini iyileştirerek bu bütünleşik sistemi kullanıyor.
Bu proje tek bir belediyeye bağlı olmadan ülke çapında yaygınlaştığı için her belediye kendi koşullarına ve vatandaşlarının ihtiyaçlarına göre uyarlama yapabiliyor. Bazı belediyeler yoğun istasyon bölgelerinde yüksek kapasiteli bisiklet park alanlarına yönelirken, diğerleri istasyonları kentin bisiklet yolları ağına bağlayarak daha akıcı bir geçiş sağlamayı tercih ediyor. Böylece hem büyük kentlerde hem de daha küçük kasabalarda ve yerleşimlerde kişisel araç kullanımı azaltılıyor. Bu sayede zamandan, enerjiden ve maliyetten tasarruf ediliyor. Bu yöntem, işe gidiş gelişten aile ziyaretlerine, alışverişten kültürel etkinliklere kadar her türlü seyahati daha keyifli, çevreci ve düzenli hâle getiriyor.
Hollanda Bisiklet-Tren Entegrasyonu Projesi’nin temelinde ulaşımın bir bütün olarak değerlendirilmesi yatıyor. Yalnızca bisiklet yolları veya tren seferleri geliştirmek yerine her iki yöntemin birbiriyle uyum içinde çalışması sağlanıyor. Bu da yolculuğun tek bir araçla sınırlı kalmamasını, aksine, farklı alternatiflerin sorunsuz şekilde bir araya gelmesini sağlıyor. Ülke geneline yayılmış bu kültür sadece Hollanda’daki kentlerde yaşayanlara değil, dünyadaki diğer belediyelere de ilham oluyor, sürdürülebilir, konforlu ve modern bir ulaşım ağı inşa etmenin pratik yollarını gösteriyor.
MELBOURNE, AVUSTRALYA
Melbourne Belediyesi, 2030 yılına kadar sürdürülebilir ve entegre bir ulaşım sistemi oluşturmayı hedefleyen kapsamlı bir ulaşım stratejisi geliştirdi. Bu strateji, yaya, bisiklet ve toplu taşıma odaklı çözümlerle özel araç kullanımını azaltmayı amaçlıyor. Ulaşım stratejisi, kent nüfusunun artışıyla birlikte çevresel sürdürülebilirliği desteklerken, ulaşım altyapısını daha kapsayıcı hâle getirmeyi hedefliyor. Melbourne Belediyesi’nin ulaşım stratejisi yalnızca kentsel hareketliliği değil, aynı zamanda Melbourne’un ekonomisi ve toplumsal yaşamı üzerindeki olumlu etkileri de ön planda tutuyor.Plan kapsamında kent merkezinde yaya güvenliğini artırmaya yönelik önemli adımlar atılması öngörülüyor. Ulaşım stratejisi dahilinde yaya öncelikli alanlar oluşturulacak, hız sınırı düzenlenecek, mevcut yaya yolları genişletilecek, bisiklet yollarının ve güvenli park alanlarının artırılmasıyla bisiklet kullanımı teşvik edilecek. Ayrıca toplu taşıma sistemlerinin kapasitesi artırılacak ve güvenilirliği sağlanacak. Tramvay hatlarının iyileştirilmesi ve otobüs güzergâhlarının optimize edilmesi gibi yenilikler de kent sakinlerinin günlük ulaşımını kolaylaştırmayı hedefliyor.
Bu strateji, Melbourne’un karbon emisyonlarını azaltma ve çevresel sürdürülebilirliği artırma çabalarının bir parçasıdır. Toplu taşıma sistemlerine entegre edilen yeşil altyapılar ve enerji verimli çözümler, kentin ekolojik ayak izini küçültmeye yönelik somut adımlar arasında yer alıyor. Ulaşım stratejisi, Melbourne’un daha yaşanabilir, erişilebilir ve iklim değişikliğine dirençli bir kent olma vizyonunu destekliyor.OSLO, NORVEÇ
Oslo Belediyesi’nin “Arabasız Yaşanabilirlik Programı”, kentin merkezini araç trafiğinin baskısından kurtarıyor. Program, günlük yaşamın herkes için daha keyifli hâle getirilmesini amaçlıyor. Programın temelinde sürdürülebilir ulaşım yöntemlerini tercih etmeyi kolaylaştıran fiziksel ve kültürel dönüşüm yatıyor. Böylece sokaklar yalnızca ulaşım güzergâhı olmaktan çıkıyor, buluşma, etkileşim ve keşif alanları hâline geliyor.
Belediye bu dönüşümü desteklemek için kaldırımları genişletiyor, bisiklet yollarını artırıyor ve alternatif toplu taşıma seçeneklerini iyileştiriyor. Aynı zamanda park yerlerinin azaltılıyor, bu alanlar yerini oturma köşelerine, küçük yeşil alanlara, sanat eserlerine ve etkinliklere ev sahipliği yapan kamusal mekânlara bırakıyor. Bu mekânlar mahalleleri canlandırıyor, kent sakinlerinin bir araya gelerek sohbet edebilecekleri, dinlenebilecekleri veya etkinliklere katılabilecekleri bir kent atmosferi yaratıyor.
“Arabasız Yaşanabilirlik Programı”, sağlık ve çevre açısından olumlu sonuçlar doğuruyor; hava kalitesi iyileşiyor, gürültü azalıyor ve güvenlik artıyor. Yürüyüşün ve bisiklet kullanımının benimsenmesi, fiziksel aktiviteyi artırarak toplum sağlığını destekliyor ve bireyleri kentin farklı köşeleriyle temas etmeye teşvik ediyor. Bu sayede Oslo’nun kültürel, tarihî ve doğal zenginlikleri kent sakinleri ve ziyaretçiler tarafından daha yakından, daha yavaş ve daha duyarlı bir şekilde deneyimleniyor.
Oslo Belediyesi’nin uyguladığı bu program, sürdürülebilir, insan odaklı ve çevre dostu bir yaklaşımla kentin geleceğini şekillendiriyor. Günlük hayata dokunan bu yaklaşım, bir metropolün araçsız da ne kadar dinamik, renkli ve yaşanabilir olabileceğini gözler önüne seriyor. “Arabasız Yaşanabilirlik Programı”, Oslo’da sadece araç trafiğini azaltmıyor, aynı zamanda insani bağların güçlendiği, sokakların gerçek birer kamusal mekâna dönüştüğü ve toplumsal dayanışmanın hissedildiği bir kentsel deneyim vadediyor.
Kaynak:https://pedestrianspace.org/car-free-livability-program-in-oslo/
HELSİNKİ, FİNLANDİYA
“Mobility as a Service” (MaaS), Finlandiya’nın yeni nesil ulaşım modellerinden biri olarak ortaya çıktı. Bu model, kent sakinlerine farklı ulaşım türlerini tek bir çatı altında ve ihtiyaç duydukları anda sunmayı amaçlıyor. Toplu taşıma, taksi, araç veya bisiklet paylaşımı, scooter, araç kiralama ve yürüme gibi seçenekleri, kullanıcılara kolaylık sağlamak için bir araya getiriyor. Böylece insanlar günlük ulaşım rutinlerini bireysel araç odaklı olmaktan çıkarıp, kendi ihtiyaçlarına göre esnekçe düzenleyebiliyor.
Helsinki Belediyesi, MaaS modelini ulaşım stratejilerinin merkezine yerleştiriyor. Helsinki’de yaşayanlar tek bir uygulama üzerinden yolculuklarını planlayıp, rezervasyonlarını yaptırıp kolaylıkla bilet satın alabiliyor. Bu sayede sabah işe giderken otobüs ve bisiklet kullanmak ya da hafta sonu kentte dolaşırken scooter ve tren kullanmak mümkün hâle geliyor. Böylece bireysel araca sahip olmanın maddi ve manevi yükü azalıyor, trafik, park alanı ve karbon salımı gibi sorunlar azalıyor. Helsinki Belediyesi, MaaS ile ulaşımı insan odaklı bir hizmet hâline getiriyor.
Future Mobility Finland çatısı altında desteklenen bu uygulama, Finlandiya’nın genelinde diğer belediyelere de ilham kaynağı oldu. Her kent, kendine özgü dinamiklerine uygun olarak MaaS modelini uyarlayıp hayata geçirebiliyor. Böylece ulaşımın doğası değişiyor: Sürücü koltuğunda tek bir araç yerine insanların günlük temposuna uyum sağlayan, teknolojik imkânlarla güçlendirilmiş, her an erişilebilir bir hizmet anlayışı öne çıkıyor. Ulaşımın bu yeni boyutu herkes için daha konforlu, ekonomik ve sürdürülebilir kent yaşamının kapılarını aralıyor, geleceğin kentlerine bugünden ışık tutuyor.
MONTREAL, KANADA
Montreal Belediyesi’nin “Ulaşım ve Elektrifikasyon Stratejisi”, kentin sürdürülebilir hareketliliğe geçiş sürecini hızlandırmayı amaçlıyor. Bu strateji, çevresel etkileri azaltmak, ulaşımı daha erişilebilir kılmak ve toplu taşıma sistemlerini modernize etmek için hazırlandı. Elektrikli araçların kullanımını teşvik etmek, karbon emisyonunu azaltmayı ve kentin iklim değişikliğiyle mücadele çabalarına katkıda bulunmayı hedefleyen stratejinin temel unsurlarından biridir.
Strateji kapsamında toplu taşımanın elektrikli hâle getirilmesi önceliklendirildi. Elektrikli otobüs filolarının genişletilmesi, bisiklet paylaşım sistemlerinin entegrasyonu ve mevcut altyapının enerji verimli teknolojilerle modernize edilmesi gibi yenilikler planlanıyor. Elektrikli araçlar için şarj istasyonlarının sayısının artırılması ve bu istasyonların kentin farklı bölgelerine eşit şekilde dağıtılması hem bireysel kullanıcıların hem de ticari filoların geçiş sürecini kolaylaştıracak.
“Ulaşım ve Elektrifikasyon Stratejisi”, Montreal’deki yaşam kalitesini yükseltmeyi de amaçlıyor. Daha az trafik sıkışıklığı, daha temiz hava ve daha güvenli yaya alanları sağlamak, stratejinin hedefleri arasında yer alıyor. Stratejiyle, yerel halkın günlük hayatını kolaylaştırmak, Montreal’i sürdürülebilir bir kent modeli olarak dünya sahnesinde konumlandırmak için yenilikçi ve somut adımlar atılması amaçlanıyor.
PARİS, FRANSA
Paris Belediyesi’nin “15 Dakika Şehri” konsepti, kentsel yaşamı yeniden tasarlamayı, kent sakinlerinin ihtiyaç duyduğu her şeye 15 dakikalık bir yürüyüş ya da bisiklet mesafesinde ulaşmasını sağlamayı amaçlıyor. Bu vizyon, sürdürülebilir hareketliliği teşvik ederken, kentteki yaşam kalitesini yükseltmeyi ve karbon emisyonunu azaltmayı hedefliyor. Proje, toplu taşımayı, yeşil alanları, yerel dükkânları, okulları ve sağlık hizmetlerini herkes için erişilebilir hâle getirmeye odaklanıyor.
“15 Dakika Şehri” konsepti, kent merkezindeki yoğunluğu azaltmak için mahallelerin kendi kendine yeterli hâle getirilmesini öneriyor. Paris Belediyesi, bisiklet yollarını artırarak bisikletle ulaşımı kolaylaştırmayı ve yaya dostu sokaklar yaratarak trafik sıkışıklığını azaltmayı planlıyor. Ayrıca yerel işletmelerin desteklenmesi ve mahalle düzeyinde kültürel etkinliklerin artırılması, toplumsal bağları güçlendirmek için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
“15 Dakika Şehri” konsepti, iklim değişikliğiyle mücadele için yenilikçi bir çözüm sunuyor, daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam biçimi vadediyor. Bu konsept, kent sakinlerinin zamandan tasarruf etmesini, çevreye duyarlı seçimler yapmasını ve mahallelerini daha yaşanabilir şekilde deneyimlemesini sağlıyor. Paris bu konseptle hem kendi vatandaşlarına daha iyi bir yaşam sunmayı hem de küresel ölçekte diğer kentlere ilham olmayı hedefliyor.
Kaynak: https://www.wri.org/insights/paris-15-minute-city